Pazar, Şubat 06, 2011

KALEMLER KININDAN ÇEKİLSİN ARTIK!

Kalemin kılıçtan keskin olduğunu biliriz! Dil yarasının otanmadığını, onanmadığını, kapanmadığını da!... Görerek-gözlemleyerek te bildik bu gerçekleri ve yıllardır öğrendiğim, bildiklerimle beslediğim öfkemle çektim kalemimi kınından!
Sivriltebildiğim kadar sivrilttim ve avuçladım! Yumruk halindeki elimin içinde keskin-sivri kalemim! Başparmağım, işâret parmağım ve orta parmağım arasına nazikçe almadım! Bu sefer keyifle çevirmiyorum parmaklarım arasında kalemimi, yazmayacağım! Hınçla, öfkeyle sıkıyorum avucumda ve göbeğine göbeğine saplayacağım "dolma kalem" haznelerinin! Dolma Kalemler'in tahsisli renkli mürekkep dolu haznelerini patlatacağım! Canlarını acıtacağım! Milleti acıttılar!...
Azarlasam utanmazlar, ar damarları çatlamış! Küfretsem önce ayıp, sonra suç, hem de üzerlerine alınmazlar! "Kâfirler" dememe, inancım izin vermez!
Eski Roma'da arenada ölümüne dövüşler için beslenen gladyatörlerin tüccarları gibi, antrenörleri gibi hem insanları birbirlerine öldürttürüyor hem de imparatordan maddî ödül alıyorlar!
Ne taraftan oldukları da bilinmez! Bazen imparatordan, bazen senatörlerden yanalar! Asla gladyatörden ve onları çılgınca alkışlayan, alkışlarken de öldüren gladyatörden ve sahibinden korkan halktan yana olmazlar ve o günden bugüne kadar hepsi de demokrattır bu diplomat çukurların!
Ne renk koyulursa o renk yazan dolma kalemlerin uçlarına kıyamam! İşim depoları ve dolduranlarla! Sivrilttiğim kalemimi deposuna deposuna saplayacağım bu kalemden başka herşeye benzeyen namertlerin!
Yandaş televizyonlarda bir kere çıkarıverseler ekrana; doğduklarına, doğacaklarına pişman ederiz, bilirler! Yanlış anlaşılmasın ne hakâret eder, ne de danışıklı ekran reyting sövüşlerine ortak olmayız! Sâdece ne olduklarını, kime kul olduklarını, ne kadar Haçlı Müslümanlar olduklarını söyleyiveririz yüzlerine ve onları adam zannedenler; ne menem acûzeler olduklarını, ne ucûbeler olduklarını görürler! Başlarına geleceği bildikleri için kapalıdır bize bu Haçlı Müslüman ekranları!
Söz'ün bir yürekten kopup bin yüreği hizâya sokan kudretini, biliriz! Yüz yüze gelme şansımız olmadığı için sözlerin lezzeti ancak dost meclislerinde...
Mecbûren iş, kılıçtan keskin kaleme düştü! Sözün uçucu, yazının kalıcılığına da güvenerek kalemimi çektim ve sivrilttim!
Farkında mısınız Dolma Kalemler; Ostim'de iki patlamada 20 emekçi-ekmekçi şehîd oldu! Farkında mısınız arenanın gladyatör malzemecileri; Sinan Aygün piyasaya çıktı! Farkında mısınız imparatordan alacağı bahşişin hayalini kuran satılık vicdanlar; Melih Gökçek te oradaydı! Farkında mısınız Haçlı Müslümanlar; alın terleri kurumadan emeklerinin karşılığını bekleyen yirmi mağdûr vatan-millet evlâdı, bugün yok! Kaç evde şivân olduğunu biliyor musunuz?
Dînimiz; "Ölüleri hayırla yâd ediniz." emretmiş. İnanmış îman etmişiz Elhamdülillah ve uyarız. Allah(c.c.) Ostim'den Hakk'ka yürüyen helal rızklarının peşinde şehîd olanların tamamına rahmet etsin, cümle yakınlarına da sabır versin. Allah(c.c.) Defne Joy Foster'in de toprağını bol etsin!...
...De itiraz etmesem, sivrilttiğim kalemimi dolma kalemlerin haznelerine, vuvuzelalık yapan ekranların, tam göbeğine saplamasam patlayacağım! Bre nâbekârlar! Defne Joy'un ölümüyle, yirmi emekçinin ölümü arasındaki farkı, hangi dinden olsanız, hangi fikre mensup olsanız, hangi sultana soytarılık yapsanız bilmeniz lâzım değil mi?
Mâdem sultanınız, imparatorunuz size yirmi Ekmek-Emek Şehîdinden bahsetmenize izin vermedi, bari susun! Susun ki sizinle aynı işi yapmaktan utanıp millet içinde "gazeteciyim" demekten imtinâ etmeyeyim!
Susmazsanız kalemimi, elinize doldurularak verilen aletin haznesine değil; gözünüze gözünüze sallayacağım haberiniz olsun! Kalemimi çektim, gördünüz mü?
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: