Pazartesi, Temmuz 23, 2012

TÜRKLÜK ADINA KENDİNE VE GERİ DÖN!...

Söz, zamanında söylenirse hükmünü icra eder. Aksi halde "hükmünün bittiği ân" diye hem söze, hem de sözün hükmüne bühtân edilir.
Sözün, kelâmın, yani eşyânın adlarının öğretilmesiyle Adem oğlu bir üst mertebeye terfî etmiştir.
Söz yani kelâm; insanoğlunun en mükemmel donanımı veya insanoğluna yüklenen en ağır sorumluluk olmuştur. Melekler, her ân Allah'ı takdîs ve tesbîhle meşgûlken insan, kendisine bahş'edilen aklın kudreti ve sözün desteği ile önce şüphe eder, sorgular, tesbît yapar, sonra inanır, îman eder. İnsanoğlunun ikrârı da, inkârı da sözün kudretiyledir. Dolayısıyla sözün hükmünün bitmesi asla mümkün değildir, olmaz, olamaz!
Sözü söyleyenle söylediği yer ve ân çok önemlidir. Meselâ; kudretli birine, bağırılan ve kalabalıkta kaybolan söz ile aynı şahsın karşısında, yüz yüze söylenen sözün etkisi ve alacağı tepki farklıdır! Birinci söz kalabalığın gürültüsünde yok olurken ikinci sözün sahîbine ve muhâtabına mutlaka etkisi olur, olumlu veya olumsuz karşılık alır...
26 Nisan 2007 tarihli bir yazımdan bir cümlemi kopyalıyorum; "ETSO (Erzurum Ticaret ve Sanayi Odaları) Başkanı Sevgili Muammer CINDILLI'nın; 'Kardeşim! Erbakan Hoca'yı İsrail'le masaya oturtmayı başaran güç, korkarım ki Federasyonlara ve Irak'ın Kuzeyin'de bir Kürt Devleti'ne 'evet'i MHP'ye, ülkücüyüm diyenlere imzalattırır!' diyen sesini hatırladım!"
Alper AKSOY'un MHP Genel Başkanı'nın planlanan Kerkük'teki Bayram Namazı hazırlığını yorumlayan yazısını okuyunca, Muammer Cındıllı'nın yıllar önceden yaptığı endişeli öngörüsünü hatırladım.
Kutadgu Bilig'e, tarihimizdeki akillerin öğütlerine, Türk Töresi'ne göre; "Bey, millete kulak verir. Milletin söylentilerine ve sözlerine itibâr eder" Etmezse Süleyman Demirel'in dediği gibi; "Millete kulak vermeyenin millet, kulağından tutar!"
Hatâdan dönmek, danışmanlarca yönlendirilen bir yanlıştan dönmek, Beycedir ve erdemdir! Mevcût MHP Genel Başkanı'nı şahsen sevip sevmemek başka; siyâseten bütün dünyada Türk Milliyetçiliğinin markası ve tek adresi MHP Genel Başkanı'nın icraatlarına katılıp katılmamak bambaşkadır...
Ricâmızın sonucunu da bu seslenişimizden sonra birlikte göreceğiz! Sayın MHP Genel Başkanı'nın; Haçlı'nın müttefik(!)çe "BOP Eş Başkanı" ûnvanından rahatsız olmayan bir Başbakan vasıtasıyla oluşturduğu, mevcût Meclis Başkanı'nın deyimleriyle; "Postal Yalayıcı" birinin kontrolüne verilen dünün 400 yıllık Türk topraklarındaki oluşumu, Türk Milliyetçileri adına kabûl görüntüsü verecek seyahatten vazgeçmesi, ısrarlı bir ricamızdır!
Türk Dünyasının Başbuğu Alparslan Türkeş'in selefi bir Türk siyâsetçi; Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi imâlâtı bir yönetime, pasaportunu mühürletmemelidir! Bölücü vatan-millet hâinlerinin; "Bağımsız Kürdistan" dedikleri bölgedeki tâciz edici pankartların altından -görmemek için de olsa başını eğerek- asla geçmemelidir!
Bu ziyâretin, iç ve dış dünyada Türk Milliyetçiliğine vuracağı darbe ve yaranın tedâvi ve telâfisi, Türk Milleti'nin onlarca yılına mal olur! Vebâldir! Kerkük'te, Telâfer'de Türk Milliyetçiliği adına ölümsüzleşmiş Türkmen Şehitlerimizin azîz hâtırâlarına da saygısızlık olur! Günâhtır! Kerkük'te ki, Bosna Hersek'teki soydaşlarımızın; "Bizim buralarda İstanbul'u ve Diyarbakır'ı korumak için öldüğümüzü görmüyor musunuz?" sorularını, unutmak olur! Ayıptır!
MHP'nin Sayın Genel Başkanı'ndan, bu seyâhatinden vazgeçmelerini veya yıllarca yaptıkları gibi ertelemelerini, bir Türk Milliyetçisi olarak -yalvararak- rica ediyorum!
Sözümüz, alacağı karşılığa göre hükmünü gösterecektir ve biz de sözümüzün arkasında ısrarla duracak, sormaya ve sorgulamaya hatta yargılamaya devâm edeceğiz vesselâm...
TÜRK, TÜRK'Ü KORUMAZSA TANRI TÜRK'Ü KORUMAZ...
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

1 yorum:

Rahmi Yapıcıgil dedi ki...

Mustafa bey size uzun zamandır sormak istediğim ama bir türlü fırsat olmayan ancak sayın Devlet Bahçeli ile ilgili yazınızı okuyunca tam zamanı dedim.
Ben şahsen her ne gerekçe olursa olsun ocakların kapatılmasına o günde karşıydım,bu günde karşıyım. Tarihimize baktığımızda hep savaşmış ve hakimiyeti ve adaleti bu şekilde sağlamışız. Kanımız da olan o ateşi söndürmeye çalışıyorlar.
Bu konuda ağabey dediğimiz reis'e de bu durumu anlattım hak verdi. Tarihimizde hep düşmanlarımız oldu ve onlara hep bu her zaman savaşa hazır olduğumuz için üstün olduk. Eğer Din birleştirici olsaydı,Arabistan yarım adasında tek bir devlet olurdu,dinin insan üzerindeki savaşta etkileri inkar edilmez ama tek bağlayıcı unsurun Vatan ve millet sevgisi ile Bayrak sevgisi olduğuna inanıyorum. Zaten bunları üzerinde taşıyan insan da müslüman ise önünde açılmayacak kapı,Baş eğdirilme yecek millet yoktur.
İnancım odur ki tarih tekerrür ettiğinde o çakallara baş eydireceğiz.
Slam ve dua ile kalın