Salı, Temmuz 10, 2012

UÇ UÇ TAYYÂRE! SELÂM SÖYLE O YÂRE...

Söyleninceye kadar sahîbinin olan söz, söylendikten sonra sahîbini, kontrolüne alır. Sözün gücü, sözün hükmü bundandır. Îman başta olmak üzere bütün kararlar, tasdîk ve i'tirâzlar sözle ifâde edilir. Sevgi de, nefret te sözle iletilir muhatâbına...
Mevlâna; "Okumayı öğrendim. Kendime yazıyı öğrettim sonra ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana..." diyerek yazının söze kattığı kalıcı kudrete vurgu yapar...
Sözün uçucu, yazının kalıcı olduğunu biliyoruz. Yine biliriz ki sözün inkârı kolay ama yazının inkârı nerdeyse mümkün değildir... Biz de geçtiğimiz günlerde, reyimizin adresini, yazarak belirtmiştik.
Biz ihsâs-ı reyimizi açıkladığımızda, gönlümüzün yanında olduğu Yiğit Ülkücü, henüz karârını açıklamamıştı. Ülkücünün yiğit olmayanı veya yiğit olmayandan ülkücü, elbette olmaz! Ülkücüler, yiğitlikte benzeyen, benzeşen Türklerdir. Türk'ün yiğidini, Türk'ün ükücüsünü sevmeyen bir Türk, olabilir mi?
Bir beynin yönetimindeki bedenin omuzuna; o omuzun koluna, bileğine, eline bağlı beş parmağın, beşinin de farklı güçte ve işlevde olduklarını bile bile; baş parmakla serçe parmağın veya işâret parmağıyla yüzük parmağının veya orta parmakla diğer parmakların birbirine benzemediklerini, birbirlerini tamamlamazlarsa elin görev yapamayacağını bilerek parmakların her hangi birinden vazgeçmek mümkün müdür?
Teşkilatlar da beden gibidir. Başları, bedenleri, bedenin uzuvları olur. Başsız beden yaşamaz; eksik uzuvlu bedenlere de sakat, ma'lûl, özürlü denir. Türk Milletçisi ve Milliyetçisi bir Türk olarak, 45 yıldır teşkilâtım da belli, teşkilâtımın bedeni de, uzuvları da...
Bazen baş sarhoş olabilir! Her ne kadar defteri okunmasa da sarhoşu da sevenler vardır, itirâzım yok hâşâ!.. Ama esrik zannettiğimi sevenleri bile hem de ölesiye sevdiğimi defâlarca söylemiş, yazmış olmama rağmen, benim sevme hakkıma saygılı olmayanlara seslenmek zorunda kaldım! Üzgünüm!...
Hayatımdaki en zor yazımı yazdığımı -Tanrım'ı şahît tutarak- söylemek isterim!
Tayyâr'lık tayyârelik edenlere empati yaparak hak vermeğe çalışıyorum ve yemîn olsun beceremiyorum! Kanadı olmadan uçmaya niyetlenenlere; "Minâreden atlamak mümkün ama eğer konmayı bilmiyorsanız düştüğünüzde canınız çok yanar!" demek durumundayım! Bu yüzden uçmadan, tayyârlaşıp tayyâreleşmeden önce kırk kere düşünmeyi öneririm!
Sözü uzatmadan; ben reyimi, Azmi Karamahmutoğlu nâmlı, Ülkü Ocakları Eski Genel Başkanı ûnvanlı, Başbuğum Alparslan Türkeş'in atadığı en son Başkomutan'dan yana kullandım! Başkomutanı bilerek yazdım, altını çizerim! Ben Ülkü Ocaklıyım, ölünceye kadar da öyle kalacağım. Bana göre her Ülkü Ocakları Genel Başkanı, -yaşı kaç olursa olsun- "Ülkücüyüm" diyen herkesin Başkomutanıdır! Her başkomutanı, bütün neferlerin sevmesi mümkün değildir bilirim ve ben, bu Başkomutanı sevenlerdenim...
Zorda ne yaptığını bizzat gördüm ve olası bir zorlukta, doğru yapacağına inananlardanım! Olağanüstü hallerde nasıl inisiyatif kullandığını bizzat gördüm ve gerektiğinde yine inisiyâtif kullanacağına inandığım için O'nun alayındayım.
Verilen buyruğu nasıl uyguladığını bizzat gördüm. Dününün şahîtlerindenim ve yarın buyruğu uygulamakta başarılı olacağına kefîlim...
İstanbul gibi rengârenk, gecesiyle gündüzü farklı birer âlem olan; günün her saatinde farklılıklar yaşanan, bir büyük şehirde siyâset yapan teşkilâtın iki kolundan biri konumundaki İstanbul İl Başkanlığı görevini, Azmi Başkan'ın layıkîyle yapacağına inancım yüzünden reyim O'ndan yanadır.
Tayyârın, tayyârenin rüzgârın gücüne ve yönüne göre uçurulmasıyla fazla ilgili değilim! İyiliğin -kötülüğün, güzelliğin-çirkinliğin izâfi olduğunu biliriz. Doğruluğun-yanlışlığın izâfileştirildiği günümüzde, ben de izâfiyyet hakkımı kullanarak reyimi Azmi Başkan'dan yana açıkladım, nezâket ve edep ölçüleri içinde tavrımda kararlıyım...
"Cami inşa'sında mihrâba kullanılacak taşla kenefe kullanılacak taş, farklıdır." A. TÜRKEŞ
"TÜRK'ÜM. BU AD, HR ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: