Salı, Temmuz 03, 2007

HADİ MEHMEDİM SAFARİYE !...

Yıllar önce anlattığımız bir kıssanın, yine yeri geldi.
Önce kıssamız:
Karga, sabah günün ışımasıyla yuvasından kalkar ve en yakındaki güneş gören bir dala konar. Kendisine çok yabancı gelen bir ses, dikkatini çeker. Yakın bir yerlerden; "Çat! Çut!" diye bir ses gelmektedir. Karga merakla sese doğru kanat çırpar. Yakındaki ufak tepeyi aşar aşmaz da sesi bulur.
Tavşan, bir mağaranın girişinde önüne aldığı bir daktilo ile uğraşmaktadır. "Çat! Çut!" sesleri, tavşanın daktilosundan gelmektedir. Karga tam merakını gidermek için sormaya niyetlenmişken yamacın aşağılarından bir tilki görünür.
Tilki, sabah sabah çok sevdiği tavşanı görünce keyiflenir ve sessizce tavşana yaklaşmaya başlar. Kahvaltısını hayal ederek ağzı sulanır. Tavşan'a iyice yaklaşır. Tavşan, tilkiyi görmesine rağmen kaçmamıştır. Bu hale tilki de, ağaçtan seyreden karga da şaşırır. Tilki anormal bir halle karşı karşıya olduğunu anlayarak, tavşana sorar:
- Tavşan! Ne yapıyorsun?
Tavşanın umursamazlığı, aynen devam etmektedir. Göz ucu ile tilkiye bakarak:
- Tavşanların bir tilkiyi nasıl yiyeceğini, öğrensinler diye kitap yazıyorum. Çocuklara lazım olur. Duydukları karşısında tilki de, karga da hayretlerde kalır. Tilki:
- Bre salak hayvan! Hiç tavşanın tilki yediği duyulmuş, görülmüş şey midir? Diye bağırır. Tavşan, hala oralı değildir. Aynı eda ile:
- Erkeksen içeri gel!
Diyerek tilkiye mağara girişini gösterir. Tilki, hiç düşünmeden mağaraya dalar. Mağarada tavşanın kaçma şansı hiç kalmayacaktır. Peşinden de tavşan girer mağaraya. Karga meraktan çatlayacak gibidir. İçerden kısa bir boğuşma sesi gelir. Karga, tilkinin tavşanı hallettiğini düşünürken mağaranın ağzında tavşan görünür. Üzerinin tozlarını çırpar ve yine daktilosunun başına geçerek "Çat! Çut!" diye yazmaya devam eder.
Karga hayretler içindedir. Tam inip nasıl olduğunu sormaya niyetlenmişken, aşağıdan bu kere bir çakal görünür. Çakal da sevinç ve iştahla pusuya yatarak, sürünerek tavşana doğru yaklaşır. Tam saldıracakken tavşan çakalı görür ve yine hiç umursamaz. Bu sefer çakal şaşırmıştır.
- Tavşan ne yapıyorsun? Diye sorar merakla.
- Tavşanların bir çakalı nasıl yiyebileceğini anlatan bir kitap yazıyorum çocuklarıma.
Cevabıyla yine kargayı da, çakalı da hayretler kaplar.
- Tavşan! Salak mısın sen? Hiç tavşan, çakalı yiyebilir mi? diye sorar çakal.
- Erkeksen içeri gel.
Cevabı gelir yine tavşandan ve mağarayı göstermektedir. Çakal da sevinerek girer mağaraya. Yine içerden bir boğuşma sesi gelir. Bu seferki boğuşma biraz sürer. Ve mağaranın dışına kadar tozlar çıkar. Karga yine meraktadır.
Birazdan tozların içinden yine tavşan görünür. Üzerinin tozlarını çırparak, hiç bir şey olmamış gibi daktilosunun başına geçer.
Karga, artık dayanamaz. Sessizce mağaraya doğru süzülür. Tozların arasından mağaraya girer sessizce. Birazdan gözleri karanlığa alıştığında; bir yerde tilkinin deri ve kemiklerini, bir yerde de çakalın deri ve kemiklerini görür.
Hayretten donmuştur karga. Tavşanın bu işi nasıl yaptığını anlayabilmek için sormaya karar verir. Tam mağaradan çıkacakken bir homurtuyla irkilir. Dikkatle baktığında, aslanın bir köşede yan gelip yattığını ve dişlerini temizlediğini görür...
Kıssamız bu...
Yıllarca; yanlışlar yapmakta birbirleriyle yarışan basiretsiz siyasilerimiz yüzünden mağaramıza bir aslan yerleştirilmiş ve kapısına da Barzani adında bir tavşan oturtulmuş. Barzaniye göre Türkiye'nin sınır ötesi hareket yapması, çok sert karşılık görürmüş!
"İte bak, yattığı yere bak!" gel de söyleme...
İşte basına akseden haber:
"Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Lideri Mesut Barzani, Türkiye'nin sınır ötesi operasyon yapması halinde Irak'tan ve “bütün Kürdistan'dan” çok güçlü bir karşılık göreceğini söyledi." şeklinde haber yapılmış itin söyledikleri!...
Bu siyaset fahişesini; bizim basiretsiz siyasilerimiz, yıllarca yallamış-yemlemişlerdi. Yıllarca örtülü ödeneğimizden maaşlar aldığı söylendi. Şimdi ise mağarada aslanlık oynayan ABD'ye güvenerek bize; "Erkeksen içeri gel!" diyerek tahrik etmeye çalışıyor!...
Bre siyaset fahişesi!
Bizim tarih boyunca nasıl bir aslan avcısı, nasıl bir aslan terbiyecisi olduğumuzu bilmez misiniz?
Daha 80 yıl evvel, bu dünya jandarmasının da dahil olduğu yedi düveli; yalın ayak baş açık, denize dökmedik mi? Bunların topuna hadlerini bildirmedik mi?
Bre nabekar!
Tarihteki bütün huzuru, bizim tebaamız olarak yaşamadınız mı? Türkiye'de ki Kürt kardeşlerimizin, nelere sahip olduğunu sen bilmezsen kim bilir? Türkiye'de ki Kürt kardeşlerimiz; hala karnına bir tekme vursak ağzından bizim lokmalarımızın döküleceğini bilmezler mi?
Sabrımızın sonuna geldik bilesin!...
Artık kapısında bir tavşanın konuşlandırıldığı şu mağaraya girmenin zamanı geldi de geçiyor bile. Bu mağaraya girdiğimizde; başımıza geçirilen çuvalın da hesabını sorma şansımız doğacak.
Epeydir de aslan postuna ihtiyacımız vardı. Etini de şu siyaset fahişesine yediririz belki. Çünkü onlar, ilaç niyetiyle tilki de yerler, aslan da, karga da...
Bakalım Saddam'ı ve şii kanaat önderlerini mağaraya çeken bu siyaset fahişelerini ve içerdeki aslancılık oynayan kimliği bozuğu Mehmetçiğimin postallarından kim kurtaracak!...
Hadi safariye, hadi ava.
Hadi Mehmedim, hadi Yiğidim aslan avına...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN