Pazar, Temmuz 29, 2007

BİZ, BİZE BENZERİZ...

Bize bir şeyler oldu!
Vallahi bize bir şeyler hem de anormal bir şeyler oldu!
Bu bir şeyler olmuşlukta da birbirimize benziyoruz inatla!...
Kimse yoğurdum ekşi demez elbette. Ama bizde, yani ülkücülerde vefa denen, doğruyu alkışlayan, birbirine mecbur büyüyen bir nesil olarak, birbirimize muhabbet vardı.
Ne oldu bize? Ne yaptılar bize?
Şu kırka bölünmüş ve kırkı da birbirine benzemeyen tamamen yabancılaşmış kişilerden mi oluşmuştuk biz? Bu kadar bir birine yabancı, bu kadar olaylar karşısında farklı duruşlar sergileyenlerden mi oluşmuştuk biz?
Birbirimize bu kadar insafsız saldıranlar, biz miyiz?...
Önce Sevgili Mehmet Gül'ün, televizyonda söyledikleri; sonra da Sevgili İsrafil Kumbasar Kardeşimin yazdıklarıyla, tek kelimeyle şok yaşadım...
Satmak, satılmak, terk etmek, terk ettikten sonra insafsızca saldırmak bu kadar mı kolay?
Eğer tarif; partiyi bırakıp seçimlere girmekse -ki öyle olmadığını çok iyi biliyoruz- bu tarifi on kere hak etmişler varken neden Muhsin Yazıcıoğlu'na saldırılır?
ATP'de sadece Başbuğumuz'a ve onun oğluna sadakatten başka hiç bir kabahatleri olmayan ülküdaşlarımızın hakkını neden savunmak hiç bir ülkücünün aklına gelmez? Özgeçmişini yazarken, ATP'nin kurucu genel başkanlığını yazmaktan bile imtina eden "Oğul Beğ"den neden bahsedilmez?
Bunu burada bırakarak; içinde fiilen bulunduğum, toplantılarının epeyine karıştığım o malum birleşmelerden ben de bahsetmek isterim izninizle.
Devlet Bahçeli' ile yapıldığını sevgili İsrafil Kumbasar'ın söylediği toplantıyı ilk kez duyuyorum. Aksine benim bildiğim, görüşme davetlerinin yapılacağı telefonlara bile çıkmadığıdır Devlet Bahçeli'nin.
Ülkücülerin pejmürdeliğe itildiğini fark edince, olaylar karşısında verdiğimiz ülkücü tepkilerimizle ne yapabilirizi sorguladık günlerce. Kanaat önderliklerine inandığımız Ülküdaşlarımızla, Türkiye'nin neresinde olursa olsun irtibat kurmaya çalıştık ve kurduk. Kanaat önderi ülküdaşlarımızdan, tahminlerin fevkinde bir iltifat gördük.
Ne zamanki işe "Siyasetin Jokeyleri" karıştılar, işin de tadı kaçmaya başladı. Ekseriyetini; Başbuğumuz'dan maaş alarak eğitimcilik yapanların oluşturduğu, kendilerini dünyanın merkezi zanneden ağabey(!)lerimiz, bir araya gelmemek için ne lazımsa yaptılar.
Dikkatinizi çekerim; hiç "mış"lı yani rivayetli konuşmayacağım. Sadece bildiklerimi, yaşadıklarımı anlatmaya çalışacağım. Eğer Sayın Yazıcıoğlu "Olur." derlerse; birlikte mesai harcadığımız Ülküdaşlarımızla da kafa kafaya vererek o süreci, ufacık bir kitapçık şeklinde de olsa anlatmayı, tarihe şerh düşmeyi çok isterim.
Şimdi öfke ile, benzer bir tavırla kimseyi incitmek istemediğim için isimleri zikretmemeye çalışacağım. Ama BBP'ye baraj aştıracaklarını, MHP'yi baraja gömeceklerini söyleyen "Siyaset Devleri" gittikleri yeri de barajlarda bıraktılar. hani tek başlarına siyaset devleriydiler?!...
Muhsin Yazıcıoğlu'nun; seçimlere bağımsız katılma kararı aldığı gün ve an çok yakınında olan birisiyim. "PKK'lıların seçim yasağını delerek gireceği mecliste Türkler de olmalıdır. Bağımsız olarak seçime girip kazanabilecek kaç kişi var? Lütfen bağımsız olarak seçimlere katıl." diye ısrar edenlerden biriyim. "Arkadaşlarımdan ayıp olmaz mı? " diye nasıl direndiğini de yaşayarak bilenlerdenim.
Sevgili Mehmet Gül, Sevgili İsrafil Kumbasar Kardeşlerim, Muhteşem Ülküdaşlarım;
Yeminle söyleyebilirim ki, Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının bağımsız seçimlere katılmalarında, ne terk etmek ne de terk edilmek söz konusudur.
Birileri, meclisteki Türk Duruşu'nu Muhsin Yazıcıoğlu'nun göstereceğinin bilinç ve endişesiyle bırakın saldırsınlar. Ama sizler, böylesine kolay vaz geçmeyin, vaz geçememelisiniz 40 yıllık Ülküdaşınızdan, dostunuzdan.
Vaz geçenlerden, çok kolay vaz geçilir bilir misiniz?
Zor olanı tercih ederek, zor oyunu bozmuş Muhsin Yazıcıoğlu'nu, hadi hep beraber tebrik edelim. Ve Mecliste yemin etmeye veya meclisi karıştırmaya hazırlanan bölücü uzantılarının, hele cezaevinden çıkarılarak getirilenin yeminini engelleyebilmesi için yapacaklarında destek olalım.
Ha biz millet vekili olmuşuz, ha bir ülküdaşımız... Bu böyle değil mi yoksa?...
Bu konuda çok konuşur çok yazarım. Sevgili Mehmet Gül Dostum'da meselelerin ne kadar içinde olduğumu, bizzat bilendir.
Biz; bize benzeriz Dostlar ve biz; birbirimize mecburuz...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua
Mustafa ASLAN