Cuma, Temmuz 20, 2007

KURBAĞA GÖLÜNE TAŞ.....

"İte bak, yattığı yere bak!"
"Hasso'yu hana koyan yok, o hançerimi nereden asayım der."
"Yürümesini bilmeyen it, ürümesine kurt çağırır."
Ve....
"İt, korktuğu yere ürür..."
Atalarımız; binlerce yıldır, dişine vurduğu yumurtasını dövüştürmüştür. Yüzlerce yıl, denediklerini kendilerinden sonrakilere tanıtabilmek için onların tariflerini yapmışlardır... Elbette görülen halimiz, yönetemeyenlerimizin devlet adına sergiledikleri zaafiyet! Elbette ukala fıtratlılara, Haçlı'nın da verdiği destekle yerli işbirlikçilerimiz de arka verince böyle sap yeyip saman çıkarıyorlar!...
Bre gafiller!
Bre aptallar!
Tarihimizde kaç kere baş kaldırdığınızı ve her baş kaldırı denemenizde nelerle muhatap olduğunuzu anlayamayacak kadar basit, anlayamayacak kadar aptal, anlayamayacak kadar hainseniz biz ne yapalım?!...
Son kez barış elini uzatıyormuş haspam!...
Yasalarımızı yonta yonta kuşa çeviren siyasi erk(!)imiz yüzünden, yerli işbirlikçiler yüzünden, BOP Eş başkanlarımız yüzünden; bize el de uzatırlar, kahpe kahpe sırıtarak dil de çıkarırlar!...
Yıllarca kızdığımız ama şimdi çok özlediğimiz siyasi renkleri hatırladım.
Siyasete yaklaşık kırk yıl renk veren, özel insanları aradım. Sağcının sağcı gibi, solcunun solcu gibi, milliyetçinin Türk gibi, ümmetçinin Müslüman gibi durduğu ve taraftarlarını kendileri gibi durdurduğu günleri aradım...
Başbuğ Alparslan Türkeş'i özledim delicesine. Rahmetlerle yad ederek...
Karaoğlan'ı aradım hasetle!
6 kere gidip 7 kere gelebilmeyi başarmış Demirel'i özledim.
Avanesi tarafından linç edilen Erbakan Hoca'yı aradım...
Hakkını teslim etmek kayd-ı şartıyla "Bacı"yı özledim...
Bu memlekette demokrasi havarileri varsa, onlarmış. Bu memlekete siyaset dersi vermeye çalışanlar varsa, yine onlarmış.
İçlerinden Süleyman Demirel; bir misyonun devamı olmakla siyaset yapmış ve bir misyonun takipçisi olarak yapılması gerekenleri bihakkın yapmıştı.
Diğer üç siyaset ustaları Alparslan Türkeş, Necmettin Erbakan ve Bülent Ecevit; fikren ayrı olsalar da davranış olarak birbirine benzer taktikler uygulamışlar. Hepsi birer siyaset okulu etmiş partilerini ve geleceğe yönelik gençler yetiştirmeye çalışmışlar.
Sağlıklarında başarılı gibi görünseler de Hak dünyaya göçenlerden sonra, sağ kalanı da yetiştirdiği gençler mevkisinden alaşağı ettikten sonra bakıyoruz ki hesapları, çok ta tutmamış!...
Üçü de balık yetiştiricilerine benzemişler. Balık havuzları kurup büyük üreticilerden balık yumurtaları almışlar. Atmışlar havuzlarına. Yumurtalardan larvalar çıkmış ve havuzları balık larvalarıyla nerdeyse taşacak hale gelmiş.
Balık ve kurbağayı yakından tanıyan bütün köy çocukları, balık larvası ile kurbağa larvası arasındaki muhteşem benzerliği bilirler. Kurbağa larvalarının karınları şişip, başları büyüyüp iribaş adını alıncaya kadar balıkla kurbağayı ayırt etmek mümkün değildir.
Karnı şişen, kuyruğu zayıflayan kurbağa larvaları, şikin karınlarından bacakları çıkıp kuyruklarının düşmesiyle kurbağalaşırlar. Kurbağalaşır kurbağalaşmaz da bulundukları yerden zıplar giderler.
Üç siyaset okulu sahibinin de benzer kaderle, balık havuzlarında balıklarıyla birlikte ürettikleri kurbağaları zıplayarak havuzlarını terk ettiler.
Şu anda en sağcı bilinenin, sol partiden; en solcu bilinenin sağ patiden, en ümmetçi bilinenin her yerden aday olabilmeleri ve siyaseti renksizleştirmeleri bu balık havuzlarından zıplayarak kaçan kurbağalar yüzünden...
Buna ancak tevafuk diyebilirim.
Kurbağalar, yaz mevsiminde, bilhassa temmuz-Ağustos aylarında zıplayarak toplandıkları küçük kokuşmuş su göletlerinde ağız birliği ile vırraklarlar. Yapılacak tek şey, kurbağanın gölüne bir taş atmaktır.
Şu anda olan budur. Kurbağalar temmuz sıcağında kokuşmuş göletlerde ağız ağıza verip vırraklaşmaktadırlar.
Bir Türkmen Yiğidi, mutlaka bu kurbağanın gölüne taş atacaktır. Taş hazırdır, kurbağaların vırraklaştığı, kokuşmuş göl aşikardır.
22 Temmuz'da, olmazsa hemen akabinde bu kurbağa gölüne taşın nasıl atıldığını ve kurbağaların nasıl susturulduğunu hep birlikte göreceğiz...
Bakalım uzattıklarını zannettikleri ellerini nerelerine saklayacaklar?!...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua
Mustafa ASLAN