Pazartesi, Haziran 28, 2010

İNSAN DEĞİL İNSANLIK NÂDİRDİR...

Aklımızı aldılar! Bir yandan siperde, Genel Kurmay Başkanımızın korumasındayken çömeliyor, bir yandan "Küresel gücüz!" diye böbürleniyoruz! Daha dün, çömeldiğimiz tepede baskın yemiş, dokuz şehit vermiş ve çoook geniş kapsamlı bir operasyona başlamıştık!
"Küresel güç"lüğümüzün kapsamlı operasyon alanı, bir tüfek menzili kadar yok mu?!
Taşeron terör örgütü; sınırda, karakollarımızda, sınırlarımız içinde, askerimizin-polisimizin evlerinde, şehirlerimizde, her yerde kahpece saldırıyor, her yerde öldürüyor ve bir türlü hak ettiği mukabeleyi görmüyor! Çünkü küresel güç dayatmalarıyla onların insan hakları var, onlar demokratik hak peşindeler ve biz, her yerde öldürülen "küresel güç"üz!...
Bu kadar anarşiye-asayişsizliğe, bu kadar işsizliğe-aşsızlığa, bu kadar demokratik açılım-saçılıma rağmen hâlâ "Küresel gücüz!" diyebilen, İsrail'e "One minute!", ABD ve AB'ye Bîrleşmiş Milletlerde "Hayır!" diyebilen; One mimute'den sonra, "Tavrım modoratöreydi!"; BM'deki hayırdan sonra, "ABD ile vizyon ortkalığımız var!" diyecek kadar da "Diklenmeden dik duran" demokrasi araçlı diplomat bir Başbakanımız var!
Üstüne bir de AKP Vuvuzelalarının dayanılmaz gürültüsü!...
Bir kısım vuvuzela; "İsrail'e karşı Başbakan'ı sahipsiz bırakmayıııız!" derken bir diğer kısım vuvuzela Abant'ta, bir sürü "dini gollikle" milliyetçilik aleyhinde fetvâlar veriyor! Abant Platformu'nda verilen fetvalardan birinde; "Bir dindar asla devleti kutsallaştıramaz! Asla milliyetçilik yapamaz." mış! Bu vuvuzelaların etkisinde kalan bilgi fukaraları da dindârlık zannederek; "Ne mutlu insanım!" şeklindeki Haçlı üretimi bid'at bir sloganla dîn tahripkârlığı, Türk düşmanlığı yapıyorlar!
Neyle, ne zaman uğraşacağını, mücadelede öncelik sıralamasını şaşıran bizler de 'kader torbası'na elimizi uzattığımızda neyi yakalarsak onunla uğraşıyoruz! Bu gün bana, "Dînde milliyetçilik" sorgulaması düştü!
Yûnus;"Ete kemiğe büründüm/ Yûnus diye göründüm." diye noktayı koymadan önce; "Sen kendini bilmezsin/ Bu nice okumaktır?" sorusunu sormuştu. Sorunun muhatabı bin yıldır değişmedi! Yûnus döneminin kulaktan dolma sözlerle ahkâm kesenleri ile günümüz ukalâları malesef aynı! "Sizi yeryüzünün halifeleri kılan, size verdiği (nimetler) hususunda sizi denemek için kiminizi kiminizden üstün kılan o'dur." (En'âm-165) Âyetini görüp insan farklılığını anlamamak mümkün müdür?
"Rabbin dileseydi bütün insanları bir tek millet yapardı." âyetinin hem Yûsuf, hem de Hûd Sûreleri'nin hem de aynı 118. âyetlerinde, aynen tekrârında bir hikmet yok mudur?
Yusuf Has Hâcib; "İnsan nâdir değil, insanlık nâdirdir." diyor. "Ben, ilmin şehriyim Ali, kapısıdır." iltifâtlı Hz.Ali (r.a.)'nin; "Aslını inkâr eden harâmzâdedir." hükmüne itirazın İslâmi öğretiyle alâkası olabilir mi?
"Ne mutlu insanım!" diyenlere, insanlığın az bulunmasının da Allah(c.c.)'ın hikmetlerinden oluşunu hatırlatıp Firâvun, Ebu Cehîl, Yezîd, Hind, Vahşî, Ebu Süfyân, kendilerini tanrı ilan eden Romalı imparatorlar, Haçlı askerler-komutanlar, Kazıklı Voyvoda, Hasan Sabbah, bokunu çâre diye zavallılara yediren şeyhler, ensest ilişkileri entellik sayanlar, Irak'ı işgâl eden ve bir milyon müslüman katlinden sonra yüzbinlerce müslüman kadın-kıza tecâvüz eden, Abdullah Gül'ün dua ettiği, R.T.Erdoğan'ın alkışladığı ABD'nin demokrat askerleri, kırk bin kişinin katili, bebek kurşunlayan, dağa çıkarttığı gencecik kızlardan kendine hârem kuran Apo çukuru da insandır, insandandır ve "Ne mutlu insanım" diyenlerdendir demeyelim mi?
Elbette kötüden, yanlıştan örnek olmaz! "Ne mutlu insanım." diye gûya hümanizm yapanlar, malesef bu insanlık yüz karalarına benziyorlar!
Bizim benzemeğe uğraştıklarımız ise insanlığın yüz aklarıdır. Öncelikle iki cihân serveri, Allah'ın tek "Habîb"i, güzel ahlâkı tamamlamakla görevli Hz. Peygamber(s.a.v.)'imiz, Hulefâ-i Râşidîn, Hace Ahmet Yesevî, Mevlâna, Yunus Emre, Hacı Bektaş, Hacı Bayram ve tamâmı Allah(c.c.)'ın rızasına ermiş Müslüman ve Müslüman-Türk Ulularıdır.
Elbette herkes fıtratına uyanı yapacak ve hesâbını da Ulu Yaratan'a verecektir.
"VE TEVEKKEL Â'LALLAH"
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: