Cuma, Haziran 18, 2010

SİSTEM ÇÖKTÜ!...

Sistemi çökerttiler, geçmiş olsun!
Yıllardır şikâyetlendiğimiz, sistemsizlik dediğimiz bu keyfî ve şahsî çıkar temelli dayatmaların çökmesinden, çok fazla rahatsız olduğumu söyleyemem! Sistemi çökertenlerden endişeliyim ve çökertilen sistemsizliğin yerine getirilecek sistemi merak ediyorum! Anlatan olsaydı anlardık ama anlatmadılar, anlatamazlardı çünkü anlatacakları bir sistem yok!
Talimatlarla, dikte ettirilen gece yarısı yasalarıyla sistemi çökertmekte rol alan aktörler, şimdi ne yapacaklarını bilmez haldeler! Yeni ev bulmadan oturduğu evden çıkan ve ortada kalan kiracı görünümündeler! Onları evden zorla çıkaran yoktu! Aramış olsalar her hangi bir sebepten ev vermeyen, ötekileştiren ev sahibi de yoktu! Beğenmedikleri evden çıktılar o kadar! Bir an önce ya ev bulmak, ya da ev bulmak zorundayız! Kimsenin arka bahçesine sığmaz bu millet! Daha fazla demokrasi diye Devletimizi hedefleyen senaristin hedefinde şimdi Vatan var! "Evimizin evi" tehlikede!
Yıllarca milletiyle dargın devlet olmaz, olamaz dedik! En basit tarifi ile devlet; milletin teşkilatlanmış hâli olduğuna göre devletle milletin mutlaka barışık olması, mutlaka benzeşmesi gereğini, ısrarla söyledik. Çok uluslu bir imparatorluk molozlarından kurulmuş, uçsuz bucaksız sınırlardan Anadolu'ya hapsedilmiş etnik-dinsel farklılıkların bir arada tutulmasının zorla, adâletsiz mümkün olmayacağını da söyleyip durduk!
Taa 1974'te zamanın siyasilerine, tutuklu olduğumuz bir cezaevinden mektup yazıp Moskova ve Erivan'dan yapılan Kürtçe radyo yayınlarından, o yayınlarda yerel müzikler arasında devletimiz ve sistemimiz aleyhindeki propogandalardan bahsederek; "Biz TRT'den bu yayınları yapıp aralarda da sistemimizi anlatamaz mıyız?" diye sormuş, sorduğumuza pişman edilmiştik! Bu soruyu sorduğumuz cezaevinde sadece iki Türk'tük ve diğerlerinin tamamı Kürt olmasına, hatta o zamanki adıyla sağ-sol çatışmasında aynı ilçeli epeyce genci yaralamaktan tutuklu olmamıza rağmen aramızda bir mesele yoktu! Ne değişti, ne değiştirildi?
Dünyanın her yerindeki her soydan müslümana düşman olan, dünyanın her yerindeki her soydan müslümana katliam yapan Haçlı'nın, sadece Anadolu'daki Müslüman Kürtlere dost olmalarının mümkün olmadığını, neden anlayamadık?
Onar yıl aralarla; devlete sadık Türklerle dışardan organize maskelileri, işbirlikçileri ayırt edemeyen, devleti savunanlarla temeline dinamit koyanları bir kefede gören, suçsuz günahsız Türk delikanlıları sadece denge diye, psikopatça bir ordan-bir burdan, Ülkücü-Devrimci diyerek asan devlet işgalcilerine; dincilikten mezhepçilikten geçinenlerle mütedeyyin vatandaşları ayırt edemeyen, sünni-alevi çatışmalarında suça ve suçluya eşit mesâfede duramayan; onlarca yıl bölücü Kürtçülerle devlete sadık Kürdümüzü ayıramayan yöneticilere her ortamda yırtınırcasına seslendik!
Sıfırlanmış terörü, demokratik açılım adıyla, insan hakları adıyla yeniden fişekleyen, sönmüş ateşi yeniden alevlendiren AB'ye teslîm olmuş AKP'nin,"Haçlı Müslümanlar"eliyle yaptığı yanlışları da habire söyledik!
Adına; ister karşı devrimcilerin galibiyeti, ister Atatürk ve Cumhuriyetle hesaplaşma, ister BOP kapsamında Türkiye'nin politik ve diplomatik yollardan istenen kıvama getirilmesi diyelim; bir gerçek var ortada o da sistemin çökertildiği!
Yarın AKP'nin yerine seçilecek hangi parti olursa olsun çökmüş sistemin yerine bir sistem kurmak zorunda! Tarihteki ikinci Türk adlı Devletin, Türkiye Cumhuriyeti'nin rûhuna sadık olmayan hiç bir sistem de asla kabul ettirilemeyecektir! Milletin, hiç kimsenin arka bahçesine artık tahammülü yok!
"Ne mutlu Türk'üm diyene" diyeni şefkatle kucaklayacak; vatandaşına sâdık ve vatandaşından sadâkat isteyecek, başlıya baş eğdirecek, dizliye diz çöktürecek âdil bir devlet otoritesine âcilen ihtiyaç var.
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: