Pazar, Mart 11, 2012

"KÎNİNİN, DÎNİNİN SAHİBİ" Mİ?!!!

Çocukken; "Eşim! seni, sine sine süren kim?" diye bir oyun oynardık. Çok eğlenirdik! Gözü kapalı ebeye kimin vurduğu bilininceye kadar, ebeye eşleri vurur ve kahkadan çeneler çıkardı!
İkinci İstibdât Dönemi'nde, aynı oyun oynanıyor ama gülemiyoruz! Herkese birbirini takip görevi veren, "İkinci II. Abdulhamit" tavırlı Başbakan'ın çalışma masası bile artık sır değil!
Ya yeniden sağ gösterip sol, sol gösterip sağ vuruluyor; ya bir daha "Eşim! Seni sine sine süren kim?" oynanıyor, ya da ne sır var, ne de sırdaşlık!
Yandaş Yaygın Basın'da, Erdoğan'ın çalışma masasındaki bir anket sonucu duyuruluyor! Haber; "AK Parti, son ayların popüler tartışma konusu olan Gençliğe Hitabe, Andımız, 19 Mayıs ve 'dindar gençlik'le ilgili halkın görüşünü aldı, ortaya ilginç sonuçlar çıktı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a sunulan ankete göre 'dindar gençlik' söylemi vatandaştan vizeyi aldı. Andımız ve Gençliğe Hitabe'nin kaldırılmasına ise vatandaş, karşı çıkıyor. 19 Mayıs törenleriyle ilgili düzenleme de vatandaştan onay alamadı."şeklinde!
Milleti kandırmayı mahâretten, ilm-i siyâsetten sayan AKP, bir daha ölümle korkutup sıtmaya râzı etmek istiyor gibi!
Ne demişti BOP Eş Başkanı Başbakan? "Altını çiziyorum; modern, dindar bir gençlikten bahsediyorum. Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlikten bahsediyorum." demişti!
Necip Fazıl'ın söyleye söyleye öldüğü, "Büyük Doğu" ve "Altın Nesil" diye tarif ettiği bir modeli hayâl ettiğini vurgulamıştı!
Modern-dindâr bir gençliğe itirâzın mantığı olabilir mi?
Ama "dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı" tanımlarında duralım! Buraları -hatta- gerekirse tek tek irdeleyelim! Sözle söyleyen yakışıyorsa yani fikirle zikir benzeşiyorsa eyvallah! Yok değilse!... Ta ki "Yetmez ama Evet"çilerin bile pişman olduğu, İkinci Kızıl Sultan, bizi de susturuncaya veya sürgün edinceye kadar direnelim!
"Dininin, dilinin sahibi gençlik" özleyip Devlet'in resmî kuruluşu, bütün giderleri milletten gasp edilen TRT'de "TRT Şeş" açılabilir mi? AKP'ye kadar yok denecek kadar azken şimdi seksen binden fazla Kilise Evi'nden bahsediliyorsa, on yılda bu kadar menfi gelişmelere sebep olan birinin, dinine sahip gençlik özlemine, inanılır mı?
"Beyninin, ilminin, ırzının sahibi gençlik" özleyip kendi çocuklarını "eş-dost yardımları"yla ABD'de okuturken mütedeyyin aile çocuklarının cemaat evlerinde, muta nikâhıyla iç-içeliğini görmezden gelen bir zihniyetin, samîmiyeti sorgulanmaz mı? Yurtların azlığı yüzünden peşpeşe özel yurtlar açılan, özel yurtlar açılıncaya kadar Muğla Üniversitesi civarındaki
"abilerin-ablaların" nezaretinde, evlerin kızlı-erkekli ortak kullanıldığı yolunda bize gelen haberleri, onlar da duymazlar mı?
"Kininin, kalbinin dâvacısı gençlik" özlemindeki bir zihniyet; Afganistan'da, Balkanlar'da, Karabağ'da, Irak'ta, Libya'da yapılanları görmezden gelerek; "Bizim de BOP Eş Başkanı olarak bölgede görevlerimiz var!" diyebilir mi? Veya bu görevini övünerek açıklayan birinin dindarlığına, yetmez gibi onun özlediği gençliğin dindârlığına ve kindârlığına inanılır mı?
Mütedeyyin dindârın kîni, dîn düşmanlarına karşı olmaz mı? Yüzlerce yıldır Müslümanlara olmadık hakâret ve saldırılar yapan Haçlı ile birlikte Müslüman ülkelere "demokratik bombalar" yağdıran teslîmiyetçi bir zihniyete inanılabilir mi?
Yaptırılan anketlere göre "dindar gençlik" % 70 oranında vize almışmış!
"Hadi oradan! Hadi oradan! Hadi oradan!" Sizi gidi zamânenin Sezarlaşan Brütüsleri sizi!
"TÜRK'E BAŞ OLAMAZ TÜRK'ÜM DEMEYEN."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: