Perşembe, Mart 01, 2012

TÜRK BUDUN, ÖKÜN!...

Biz Türk'üz, Türk Milletiyiz!
Türk te Türk Milletindendir, "Ne mutlu Türk'üm diyene." diyen herkes te!
"Gök çadırımız, güneş bayrağımız"dı! "Gökte Tanrı nasıl tekse, yerde de Hakan tek olur" kararımızdı! Aşılmaz dağ başları, sayfiye uğrağımızdı! Canımız vatan toprağı, kanımız Bayrağımızdı! Bütün bunları, binlerce yıldır bize söyleten güç, Milletlik bağımızdı! Milletliğimizi hedef aldılar!
Bölücülüğün, tefrikanın en kolay yolu "halkçılık"ı kullanıp Milleti ayrıştırıyorlar! Milliyetçilik sıfatları olmuş bazı kişiler de; "Türk Halkı" diyerek bu ayrıştırıcı halkçılığa katkı veriyorlar!
Onların sözlerini örnek alan bazı samîmi Türk Milleti mensûpları da, 26 Şubat'ta, Taksim'de; "Hepimiz Türk'üz!" diye bağırarak kanıyla-canıyla vatanlaştırdığı coğrafyadaki etnik farklılıklardan, yani halklardan biri olduğunu kabulleniyorlar!
"Türk'üm. Bu ad, her ûnvandan üstündür." demeleri gerekirken kocaman milliyetçi(!)lerin "Türk halkı" demelerinden hareketle "Hepimiz Türk'üz." diye bağıranlara mı, yoksa "Türk halkı" demeye devamla Millet bütünlüğünü gevşeten ehîl ziyâsız aydınlarımıza mı kızalım?
Başlıya baş eğdirip, dizliye diz çöktürüp halkları birleştirerek milletleştirme sistemini dünyaya öğreten biz değil miyiz? Dört yanda düşman bırakmayıp başlıysa baş eğenden, dizliyse diz çökenlerden yoksulları bay eden, çıplakları giydiren, açları doyuran ve "Gök çadırımız, güneş bayrağımız" inancıyla birlikte savaşlara sokan, kahramanlaştıran biz değil miyiz?
"Türk'üm." demekle; "Ne mutlu Türk'üm diyene." demek, aynı şey midir?

Türk'çe düşünüp Türkçe konuşursak
aradaki farkı, anında kavrayıp göğsümüzü gererek bizi Türk yaratan Tanrımız'a şükr'etmez miyiz?
Türkçe düşünüp Türkçe konuşur, Türk'çe salınırsak namerti, haini, nankörü korkutmak için başka bir şey yapmamıza gerek kalır mı?
Allah iti kurttan, namerti mertten, zâlimi Türk'ten korkmak üzere yaratmamış mıdır? Kim, toplum içine çıktığında, her yerde, her zaman; "Adım bu, soyadım şu!" diye söylenerek dolanır?
Türk duruşundan, vakârından, savaşta vuruşundan, merhâmetinden belli olmaz mı? Türk'ü gören ürkek, anında tanımaz mı?
Halkçı ayrıştırmacıları, bölücülüğe zemîn hazırlamakta kullanan emperyaller; Hırantımız'ı katlettikten sonra sonra sokaklara dökülüp; "Hepimiz Ermeniyiz!" diye zırvalattılar diye, biz de; "Hepimiz Türk'üz!" diye mukabele edip kendimizi onların seviyesine indirerek nasıl bir irtifâ kaybettiğimizi görmüyor muyuz?
Kim, ne derse desin! Kim, neyim diye bağırırsa bağırsın! Devletin asıl sahibi Türk Milleti olarak onlara hep ve ısrarla "Türk Milleti"ndensin demekle mükellef değil miyiz?
Ana-Babanın avlâdından vazgeçmesiyle milletin halklar diye ayrışması aynı şey değil midir? Ana-baba yaramaz çocuğundan vaz geçerse millet te yaramazlık eden, baş kaldıran, isyan eden halkından vaz geçer! Bazen bazı halklar, birilerinin dolduruşuyla yoldan çıkabilir, başkaldırabilir! Devlete ve Devlet kurucusu millete kafa tutabilir! Millete ve Devlete düşen; gerekeni yapmak, geçerli yasalara göre yargılamak, cezalandırmak değil midir?
Suç işleyen halkına küsen millet, olabilir mi? Başkaldıran, isyân eden halkını toparlayıp düzene sokmaktansa onların istedikleri tavizleri veren erke Devlet denir mi?
Hey Siz!
Kurucu Gâzi Meclis'in halefleri! Hükümet edenler, muhalefet edenler; tarih önünde sınavdasınız! Yasaların dışına çıkanları, hizaya sokmakla mükellef olan sizsiniz! Hak edeni cezalandırmazsanız, ilk sandıkta millet, sizi cezalandırır!
Fazla uzağa gitmeye gerek yok, 30 yıllık
yakın geçmişimize baktığınızda, bu millî ferâseti ve gereğinde nasıl layıkıyle kullanıldığını görür ve inşallah aklınızı başınıza devşirirsiniz vesselâm...
"TÜRK'E BAŞ OLAMAZ TÜRK'ÜM DEMEYEN."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: