Cumartesi, Mart 17, 2012

YOLCU YOLUNDA GEREK...

Önce kıssamız:
Erenlerden biri, tahsîlini tamamlamak için bir mürîdiyle Horasan yolundadır. Zamâne gereği yolculuk yayan yapılır. Geceler, güzergâhtaki hanlarda konaklanır. Hanlar, kültürlerin buluştuğu, adetlerin karıştığı, fikir alış-verişlerinin yapıldığı yerlerdir.
Bir handa konaklarlar. Yolcunun biri, selam sabahtan sonra sorar:
- Hayr'ola Erenler, yolculuk nereye?
- Horasan'a... Soruyu soran, hiddetle köpürür:
- Allah kahretsin! Saçından sakalından utan! Horasan'da herkes işte, işrette! Herkes sarhoş! Bu yaşınla sende mi işe-işrete gidersin? Yazıklar olsun!...
- Haklısın evlâdım!... Diye mırıldanarak boyun büker Bizimki!...
Bir başka gün, bir başka handa, yolculardan biri gene sorar:
- Yolculuk nereye erenler?
- Horasan'a... Cevâbıyla bir zılgıt daha başlar:
- Yazıklar olsun! Horasan'da Allah'ın cebinden Peygamberi çalarlar! Elini versen kolunu alamazsın! Herkes çalıp çırpma yarışında! Sende mi çalmaya gidiyorsun?...
- Haklısın, biliyorum, Allah bilir evlâdım... ve sükût!...
Bir başka konaklama, bir başka han... Meraklı biri yine sorar:
- Hayrola? Yolculuk nereye?
- Horasan'a... Cevâbı üzerine:
- Allah yolunuzu bahtınızı açık etsin. Horasan tam size göre Erenler. İlim-irfan orda, edep-erkân orada. Huzûr, sükûn şehri Horasan...
- Haklısın biliyorum evlâdım. Allah râzı olsun... İstirahâte çekildiklerinde mürît dayanamaz:
- Üstadım! Biz nereye gidiyoruz? Bu Horasan nasıl bir yerdir? Diye merakla sorar:
- Sen de haklısın evladım!... Horasan, büyük bir şehir. Ne tür insan ararsan bulunur. İlk karşılaştığımızın kendisi sarhoştu. Horasan'da kendisi gibi sarhoşları bulur ve bütün Horasan'ı sarhoş zanneder! İkinci karşılaştığımız, hırsızdı. O da Horasan'da kendi gibi hırsızları bulur ve bütün Horasan'ı hırsız zanneder! Üçüncü karşılaştığımız ise edepli bir insan. O da Horasan'da kendine benzerleri bulur ve bütün Horasan'ı, kendi gibi zanneder! Biz böyle büyük bir şehre, Horasan'a gidiyoruz evlâdım!...
Kıssadan hissemiz: Büyük ve büyümeye devam eden şehirlerdeyiz. Bu şehirlerde; kim, neyi ve kimi ararsa bulur, buluşur. Biz de, benzerler olarak bir aradayız, varız. Bizi de hor görüp incitenler de var, muhabbetle kucaklayanlar da! Biz ise tamamına muhabbetliyiz insanların! Çünkü biz Allah rızâsı için Türk Milliyetçileriyiz.
Çünkü; " Bu memleketin Reîs-i Cumhûrundan genelev kadınına kadar insanının mes'elesi, mes'elemizdir." diyerek yola çıktık biz! Hırsızı, hırsız eden sebebi; sermâye kadını, sermâye eden sebebi; siyâsetçiyi, yalancı eden sebebi; döneni-değişeni-gelişeni döndüren sebebi mes'elemiz bilerek yola çıktık ve yoldayız!
Yorulanlar oldu, olsun! Yolda kalanlar oldu, olsun! Giden gitti, gelen geldi! Herkesin sustuğu yerde biz konuştuk, herkesin kaçtığı yerde biz saldırdık! Her hâlükârda vardık, varız.
Biz, birbirimize de yeteriz Allah'ın izniyle hedeflediğimiz sebeplere de!
Binlerce yıllık teâmülümüzle acelesiz bir tempoyla seferdeyiz. Rehberimiz Kur'ân, hedefimiz Tûran'dır. Ne Bayrağımızı indirttiririz, ne bir çakılımızdan ne de bir Kürdümüzün saçının telinden vazgeçeriz! Gayret bizden, nusret Çalap'tan!...
TÜRK TÜRK'Ü KORUMAZSA TANRI TÜRK'Ü KORUMAZ.
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: