Çarşamba, Mart 28, 2012

MİLLÎ AKLIN FERYÂDI!

Durumdan vazife çıkarıp konuşasım geldi!
Ûlemânın sustu/ruldu/ğu, Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi Eş Başkanlığı yönetiminde, Haçlı ile birlikte müslümanlara bombardımanlı demokrasi ikrâm edilen dindâr-kindâr bir dönemde, alp erliğim tuttu! Âlim ve câhilin cesûr olduğu söylenir! Tavrım, câhil cesâreti sayılsın!
Yalnız Kurt'luk, bir tercîhtir ama ölülerinin kıymetini bilmeyen, diriler içinde yalnız kalır!...
Ölenden vazgeçmek, ölenlere hiç yokmuş tavrı takınmak, olabilir mi? Allah'ın "Habîbim" dediği Tek İnsan'ı bile ayırmadığı ölümü tadanı unutmak, ahlâki midir? İz bırakanları, devirleriyle bilerek bugünü düne benzetmeye uğraşmak; çağdaşlık, ilericilik, ileri demokrasi olabilir mi? Zamanın aksine, tersine gelişilir mi?
İşin aslı, dünün doğrularını güncelleyip kullanmak olmalıdır. İslâm'da bâb-ı içtihâd bu yüzden kapanmaz. Kur'an'ı bütün zamanların kitabı diye târif eden özgüvenimiz bu yüzdendir.
Yüzlerce yıl önce kullanılan taktik, silah ve eşyâları, Peygamber kullanmış diye taklîd etmek, sünnet olabilir mi?
Klimalı sahra çadırları varken kavurucu çölde Peygamber'in; "Türk kubbesi" dedikleri Türk çadırını kullanmak sünnet olabilir mi?! Peygamber(s.a.v.)'in, güzel ahlâkı tamamlamakla görevli olduğunu bilip güzel ahlâka yönelmek değil midir Sünnet? "İlim Çin'de de olsa gidin, alın." buyruğunu doğru anlayıp dînle ilmi buluşturmak değil midir Sünnet?
Yüksek ahlâk gereği, bütün zûlümlere, zorbalıklara başkaldırmanın adı değil midir dün de, bugün de Cihâd? Korkaklığın, kavgadaki müslümanı terk edip kaçmanın adı, Hicret olabilir mi?
Hicret'in sünnet, Cihâd'ın farz olduğunu yani Hicret'i Peygamber(s.a.v.)'in aklıyla uyguladığını ama Cihâd'ın Allah emri olduğunu; farzın gerektiği yerde sünneti tercîh etmenin, Peygamber ile Allah kudretine yer değiştirtmenin, bir dindışılık olduğunu söylemek değil midir çağın ictihâdı?
Türk ve İslâm tarihinden meselâ Mete Han'dan başlayarak Türk ve İslâm'ın doğruları, Kur'ân'a uygunluğuna bakılarak uygulansa terâkki/ilerleme mi, yoksa irticâ mı olur?
Türk ve İslâm uluların
ın doğruları toplansa, hak edenlerin unutulmalarına izin verilmese, fikirleri güncellenerek terâkki yakalanıp ittihâd sağlansa olmaz mı?
"Anam bana kör dedi, gelip geçene vur dedi." oynayan çocuğun öfkesiyle herkesle kavganın bir mantığı olabilir mi?
Milliyetçi Toplumcular, Türk Milliyetçileri, Dokuz Işıkçılar, Türkçüler, Turancılar, Ülkücüler; "Cumhurbaşkanından genelev kadınına kadar ülke insanının mes'elesi, mes'elemizdir." diyerek çocuk yaşlarında meydana inmediler mi?
Bunları yok sayarak taraftarlık diye "bizden" sayılmayanı dışlamanın, araya traji-komik engeller koymanın Türk Milletine bir faydası olabilir mi? Türk'ü öteleyerek Türk milliyetçiliği yapılabilir mi? Onar yıllık perdelerle Türk Milleti ile alay eden senaryolara konu mankenliğinin millî akılla bir ilgisi olabilir mi?
Kelime-i Şehâdet getirene; "Müslüman değil" denilebilir mi? "Ülkücüyüm" diyen birine; Türkeşçi veya Bahçelici değil diye; "Hâin" denilebilir mi? Bütün ülke insanlarıyla buluşmadan, tamamının oylarına talip olmadan, sandıktan başarı çıkar mı? Camiden, Cemevinden, meyhâneden, kahvehâneden, pazar yerinden, AVM'lerden ve her hâneden oy istemek için ayağına gidilmeden; "Gel! Oy vermezsen fenâ olur!" tehdîtiyle seçim kazanılabilir mi?
Hep tenkît ettiğim sistem diye dayatılan sistemsizliği, bir kere de Türk milliyetçileri kullansa, kazandıktan sonra bir de onlar; "Bir kere delinmeyle bir şey olmaz!" dese kıyâmet mi kopar? Ölüleri yarıştırmaktan, çekiştirmekten vazgeçip doğrularına sahiplenilse, aksakal târifli harîslere taraftarlıktansa, her birine; "Ne yapmalıyız?" diye sorup cevaplarını toplasa ve kullansa olmaz mı? Türk milliyetçilerinin kazanması, milletin kazancı değil midir?
Türk Milleti'nin refleksi Ülkücüler'e akıllı davranmaktan başkası yakışır mı?
Bunlar, ülkücü adayı emsâllerimin ortak hayâlimizdir! Ma'lûmun i'lâmı ama tekrarlamak istedim vesselâm...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...

Hiç yorum yok: