Cuma, Ocak 22, 2010

NE AYAKSINIZ ARKADAŞ?

Abdi İpekçi katledildiğinde merhûm Alparslan Türkeş'in ve ülkücülerin katillere lâneti hafıza ve arşivlerdeyken "Yaygın Basın'ın Dolma Kalemler"i, ağustos kurbağaları gibi gene bir ağızdan vırraklamaya başladılar! Kurbağanın gölüne taş ta gene bize düştü!
Bir terörist, cezasını çekerek tahliye oldu! Otuz yıl ağır hapisten sonra! Verilen ceza vicdanları ne kadar tatmîn etti bilemem ama yasamanın ben olmadığımı bilirim! Dahası ülkücüleri topluca katleden cânilerin, suçları birleştirilip idam cezasını 10 yıl yatarak çektiklerini, "dolma kalemler"ce de alkışlandıklarını; Haluk Kırcı ve arkadaşlarınınsa aynı demokrat dolma kalemlerce insafsızca linç edildiğini bilirim!
Daha dün İmralı'daki katilin emriyle; bebeklerin, kadınların, askerimizin, polisimizin, resmî görevlilerimizin katillerinin, törenle karşılanıp seyyâr mahkemece salıverildiğini ve parti açılışları yaptıklarını bilirim!
Dahası; otuz yıl yatan bir teröristten hareketle ağustos kurbağaları gibi bir ağızdan vırraklayan, ülkücülere yeniden saldırmaya niyetli dolma kalemlerin, dağdan törenle indirilen teröristlere yalakalık yaparak alkış vurduklarını bilirim!
Heeeey! Atatürkçülükten, laiklikten, demokratlıktan ve bunların tamamıyla kavgalı devrimcilerle arkadaşlıktan geçinen; ücretlerini Soros'tan, liberallerden, emperyalislerden, işbirlikçilerden alan ucuz adamlar, dolma kalemler heeyy! Hadi hesâba oturalım!
Hadi acılarımızı yarıştıralım! O zor günleri yaşayan ve hayatta olan nesil olarak kırk yıllık yaralarımızı tam kavlamışken hadi -bu kere- kendimiz bir kere daha kanatalım!
Yıllarca devleti-milleti sağından solundan çekiştirerek bölmek parçalamak isteyenlere yardım edercesine biz birbirimizi öldürürken o sağcı-solcu siyâset lümpenleri oy saymadılar mı? Yoksa gençliğe dövüş horozu tavrı takınan bu şerefsiz bahisçiler, gerçekten memleketin sahipleri mi?
Hesaplaşalım hadi! Acılarımızı yarıştırarak, hafızamızı gözyaşlarıyla yıkayarak cenâzelerimizi
ve bu arada karakterlerimizi de sorgulayarak yarıştıralım!
Biz; yıllarca samîmi duygularımızla; "Ey dipdiri meyyît! İki el bir baş içindir/Davransana! Eller de senin, baş da senindir." diye târihten hepimize seslenen Mehmet Akif'çe yaklaştık size! Deniz ve arkadaşlarına kaç kere özlemimizi belirtip hatta onlara kaç kere rahmet yazdık? Peki ya siz? Siz, bir kere bile darağaçlarında ölümsüzleşen Ülkü Devleri'nden bahsettiniz mi?
Biz; Abdi İpekçi'de dahil sol cenâhtan katledilmiş bütün yazarlara rahmet okuyup katillerine lânet ederken; Fırat'laşmış memleket evlâdı Hırant Dink'i suistimâl eden özürcülere rağmen, ayrı dinden olduğunu bile bile rahmet yazarken ya siz? Siz; bir kere olsun İlhan Darendelioğlu,
İsmail Gerçeksöz, Kemâl Fedai Coşkuner ve katledilmiş rahmetli gazetecilerden, diğer Türk Milliyetçisi
kişilerden bahsettinizmi? Siz ne diyorsunuz? Siz ne ayaksınız?
Bu sözlerden utanmayacağınız gibi tahrik te olmayacaksınız biliyorum! Çünkü biz, aklımız kesti keseli millî; sizler ise dolar ve markı tanıdınız tanıyalı kiralık, alınıp satılabilen, ne renk mürekkep koyulursa o renk yazan "dolma kalemler"siniz! Size alışamadık, sizi sindiremedik ve kaale de almıyoruz sizi! Ama bizim net millî tavrımızın karşılığı bir samîmiyet ile bizim bizden geçinenlere yaptığımız sorgulamayı ve vicdâni yargılamayı yapmayan; gerçek devrimcilere, gerçek bağımsızlık savaşçılarına, Atatürk severlere de gönül koyuyoruz! Sitemimiz de, şikâyetimiz de millî bedenimizin sol tarafına! Tekrâren ne solcuları, ne de solculuktan geçinenleri; ne sağcıları, ne de sağcılıktan geçinen siyâset lümpenlerini, hele dolma kalemleri asla ve kat'a kaale almıyoruz ama sizleri önemsiyoruz millî bedenimizin sol uzuvları...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: