Pazar, Ocak 17, 2010

"TEK PARTİ ASR-I SAADETİ"

Laf oyununa getirerek cumhûrdan, cumhûriyetten kendi anladıkları ve fısıltıyla anlattıkları gibi bahseden ve faydalananlar var yazık ki!
Yüzlerce yıl dünyayı kendisine özendirerek benzeten bir sistemin; Avrupa ile tanışan ve Osmanlı'ya yüzlerce yıl özenen batıyı taklîdi, ilericilik sayan devrin aşağılık komplekli okur-yazarları, muazzam bir imparatorluğu teamüllerinden uzaklaştırarak 1.-2. meşrûtiyetlere mecbûr ettikten sonra çatırdatarak, parçalayarak, böle böle ufaltıp bitmesine neden oldular!
Çöküşü 30 yıl yavaşlatarak hatta durdurarak erteleyen Sultan Abdulhamid "Gaflet İçindeki Münevver..." lerden bahsederken; "Mekteplerimde okuttuğum, Avrupa'ya gönderip dünyayı öğrenmelerini sağladığım insanların bazıları, kabiliyetsiz çıkıyorlar, Avrupa'da neye bakıp neyi görmeleri gerektiğini kestiremedikleri için memlekete zararlı fikirlerle dönüyorlardı. Kendilerini yanlış yetiştirdiklerinden dolayı cezalandıramazdım. Ama başkalarını da yanlış yetiştirmelerine izin vermek hakkım değildi." Dedikten ve tarif ettiği kişilerin İngiltere'deki meşrûtiyeti, Avrupa'daki kadınların erkeklerle dansını medeniyet diye algılamalarını, Fransız İhtilâli'ni anlamadıklarını veya yanlış yorumladıklarını anlattıktan sonra; "Hürriyet, hürriyet diye devlete oturdular fakat gelir gelmez hürriyeti yalnız kendileri için istediklerini de ortaya koydular. Onların anladıkları hürriyetin bana sövüp sayma, kendilerini alkışlama hürriyeti olduğu eserleriyle ortadadır. Köprü üstünde muhalif muharrir öldürmek hürriyeti de buna dâhil!... Tanrı memleketimi bu çeşit hürriyetlerden korusun!..." Diyerek târihe şerh düşer...
Günümüz "kendilerini alkışlayanlar"ından, yandaş "dolma kalemler"den biri; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu, 2. Cumhuriyetçilerin tepe tepe kullandıkları demokrasinin bânisi, Muhteşem Türk Atatürk devrini kasıtla; "İlle “parlamento eliyle sivil faşizm” arıyorsanız, size “tek parti asr-ı saadeti”nde olup bitenleri irdelemenizi öneririm... İl başkanı olacak zat, aynı zamanda parti komiseriydi, aynı zamanda devletin valisiydi, aynı zamanda belediye başkanıydı, aynı zamanda genel başkanın mutemetiydi... Parti, “açık oy, gizli tasnif” sistemine göre yapılan seçimlerle iktidara gelirdi, gitmek bilmezdi." diye târif ediyor!
Tenkîd mi, takdîr mi yoksa mevcût AKP Genel Başkanı ve hükümetini anlatım mı anlayamadım!
Tevâfûken, müthîş bir benzetmeyle; Düvel-i muazzama'yı ters yüz edip geri gönderdikten, cihan harbinden çıktıktan bir kaç yıl sonra uçak yapıp ihrâc edecek kadar medenîleşen-gelişen Genç Türkiye Cumhûriyeti'nin ilk ve Atatürk'lü yıllarını, "Asr-ı Saadet"e benzetmesinden de müthîş keyf aldım.
Aklı, soy adıyla müsemma "Kekeç"in, bu akıl kekelemelerine söyleyenden çok söyletenin hikmeti olarak bakmaktan da ayrıca keyf alıyorum.
Demek ki ikinciler, taklitçiler, taklitçilik gibi aşağılık kompleksliler, hep birbirine benziyorlarmış! Akılları kekeç olduğu için algılamaları, anlatımları kekeç olduğu için de ifâdeleri kekeme oluyormuş!
Türkiye'nin her bölge ve vilâyetinde olmakla övünen, kendilerini ve yandaşlarını alkışlayan, alkışlatan; Diyarbakır'da kürtçü, Yozgat'ta -kendi anlamladırdıkları şekliyle- milliyetçi, İzmir'de Atatürkçü, Konya'da millî görüşçü, fısıltı muhabbetlerinde anti siyonist, açıkta İsrail düşmanı davranışlarla; ne olduğu, hangi fikre mensûb olduğu belli olmayan, anlaşılamayan AKP Genel Başkanı ve yöneticilerini, ben böyle târif etseydim bana neler derlerdi neler!
"Ben, doğuştan merhâmetli bir insanım. Fakat devletin merhâmetle idare edilemeyeceğini de bilirim... Ne yaptıysam, yapabildiğimdir. ... Gerekeni yaptım, faydalının peşinden koştum, ahaliyi ezdirmemeye çalıştım; beyhûde kan dökülmesinin karşısına her yerde çıktım. Memleketim, Jön Türklere gösterdiğim şefkatten değil, Jön Türklerin bağışlanmaz gafletlerinin kurbanı oldu; işte o kadar!..." diye târihe ve millete seslenen Sultan Abdulhamid'in batı taklitçilerine, Atatürk Cumhûriyeti'nin millet eliyle yetki verdirdiği demokrat maskelilere ve "dolma kalemler"e gösterdiği müsâmaha benzerliğine bakar mısınız Allah aşkına?...
"Zulüm ile âbâd olanın âhiri ber-bâd olur."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: