Cumartesi, Şubat 06, 2010

AĞZIMIZ BİR DAHA EKŞİDİ!...

Denize düşenin, yüzme bilse bile yorulduğunda köpüğe el atması doğaldır!
Yıllardır, demokrasi denilen şişirilmemiş can yeleği ile denize itilen usta yüzücülerin, köpüğe el atmalarını seyrediyoruz, seyrettiğimiz akvaryumun içinde miyiz, dışındamıyız fark edemeden!
El attıklarımız elimizde kala kala, avuçlarımızı ustalar çöplüğüne dönüştürdük! Kendimiz aldığımız için atamıyoruz! Bir bedel karşılığı ve bir çıkar hesabıyla almadığımız için satamıyoruz!
Bir kere "iyi" dediğimize, "kötü" diyebilme "değişim-gelişim"ini de acziyet saydığımızdan, bütün gücümüzü okyanusu geçerken tüketip tam kurtulacakken derelerde boğuluyoruz!
"Birilerinin gelip kurtarmasını beklemek, köle zihniyetidir." biliriz! Biliriz de millet olarak lidere göre hareket eden bir yapıdayız! Balığın baştan koktuğunu , rehberi karga olanın burnunun necâsetten kurtulamayacağını, görünen köye kılavuz gerekmediğini de biliriz ama "İki mü'mîn yolculuğa çıksa derhal aralarından birini lider seçsinler." öğretisiyle, elimizi bir daha atarız yakınımızdakine, köpükçesine!
Sözüm ve sitemim hiç kimseye değil ve her kese! Sözüm ortaya ve kim alınırsa ona kalacak!
Değişenlerin, gelişenlerin, döneklerin, tüneklerin, binbir yüzlülerin, yalakaların, soytarıların geçiminin çok kolaylaştırıldığı bu zor günlerde, tavrımızı muhafaza edebilmenin zorluğunu bile bile okyanusa atıldık!
At üstünde doğup büyüyüp, at üstünde savaşıp uyuyup, at üstünde dünyayı dolaşan fetheden bir ırkın ahfâdı olarak deryalara atıldık atsız, pusatsız!
Ana rahminde dokuz ay on günlük su içindeki hayat yolculuğumuzdan biliriz yüzmeyi ve biz; "Allah'ın askerleri" olarak, i'lâ-yi kelîme-t-ullah'ı görev edinmiş bir millet ferdi olarak, dünya nizâmından sorumlu bir millet mensûbu olarak çârelikten çıkarılıp başımıza belâ edilmiş yabancı reçetelerle oyalanmağa mecbûr edildik! Her alanda ehven-i şerre mecbûr kaldık!
Milliyetsiz milliyetçilere tahammüle alıştık! Demokrat sosyalistlere tam alışmışken piyasaya demokrat komünistler-marksistler, liberal demokratlar, bölücü demokratlar, islâmî demokratlar çıkıverdiler!
Ilımlı-çalımlı-açılımlı edâlarla yeniden "Allah İle Aldatanlar"ın salvolarına muhatabız! ABD mutfağında pişirilmiş, AB soğuk ön ikrâmıyla sunulan tadını bilmediğimiz yemeğe millî sos zannettiğimiz tadın sesi de Amerika'dan gelince, limon yemişçesine ağzımız ekşidi!
"Kılcal damarlara nüfûz edinceye kadar her yol hatta yalan bile mubahtır." zihniyetinin, Kur'an hükümlerine, Vatikan senaryosu ve Haçlı ile birlikte kafa tutan zihniyetin, "Köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı demek" ilm-i siyâset(!)inin, eyyâmcılığın, takîyyeciliğin, günü kotarma acziyetiyle ve inadına demokratlaşma maskesiyle teslîmiyetçiliğin, siyâset sahnesindeki perdesini izliyoruz!
Taraftarlıktan vaz geçip sahaya inmediğimiz müddetçe, alkışlarla şişirdiğimiz ellerimizi atalarımız-dedelerimiz gibi vuracağımız silme tokatlarla tâlim ettirmediğimiz müddetçe veya çok âmiyâne tabirle biz eşekliğe gönüllü olduğumuz müddetçe belimize semer vuranlar, hep olacaktır!
On binlerce yıldır, her türlü ihâneti, her türlü acıyı yaşayarak, acılara karşı bağışıklık kazanmış millî yapımız ve karakterimizle, Türkçe ayağa kalkmadığımız müddetçe; ılımlı-çalımlı-açılımlı döneklerin, değişmiş-gelişmiş liberallerin, işbirlikçilerin, dâhilî ve hâricî bed-hâhların yaptıklarına için-için öfkelenmekten öteye geçemeyeceğiz!
Türk Milleti; Allah aşkına, dağlar gibi yığdığın kemiklerine, seller gibi akıttığın kanına bakarak nâdim ol! Tanrı aşkına kendine dön Türk Milleti!...
Bütün ithâl "izm"lere karşı, Allah aşkına millî aklını yeniden harekete geçir! Yaptıkların, yapacaklarının kefîlidir! Yer yüzüne öğretmek için indirilmiş senin, Haçlı câhillerinden öğrenecek bir şeyin asla olmaz, olamaz.
"Gönlündeki yaraların kanını dindir
Yüzde yüz Türk olduğun gün cihân senindir."
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: