Cuma, Şubat 19, 2010

AL SANA İSTİKRÂR!...

Türkiye'de olanları, tımarhânelik deliler yapmaz!
Ayna karşısında kocaman adamlar, görüntüleriyle dövüşüyorlar! Ayna karşısına geçen kişi sağlak, görüntüsü solak veya kişi solak, görüntüsü sağlak!
Sağlak siyâsinin aynadaki solak görüntüsüne vurmaya çalışırken sağ eli; solak siyâsinin sol eli acıyor! Ayna kırılıyor, görüntü paramparça, kesilen kendi elleri, kanayan, acıyan milletin canı, millet vicdanı!
Ulus Devlet olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti'ni bölüp öldürmeğe çalışan gizli ama bilinen müttefik açık el, emniyeti içinden bölüp parçalamıştı! Yıllar öncesinden öğretmenleri, memurları, işçileri kendi içinde bölmüş, ayrıştırmıştı! Bölünmüş, ayrışmış öğretmenlerin, öğretim görevlilerinin, doçentlerin, profesörlerin yetişdirdikleri de daha öğrenciyken ve farkında olmadan bölünmüş, ayrışmıştı! Sıra ordunun, sıra; halklar diye milletin ayrıştırılmasındaydı! Senaryo aksatılmadan sahnelendi, sahneleniyor!...
Devletin tepesinde, bu senaryo gereği kıyametler kopuyor!
Tamamı hukuk mezunu kişiler, farklı-farklı hukuk tarifi yapıyor, farklı-farklı yollar tavsiye ediyor! İstanbul mezunu hukukçular başka, Ankara mezunları başka, İzmir mezunları başka başka hukuk/çu tarifi yapıyorlar!
Her kesin kendine göre bir hukuku ve fazla bağıranın hukukunun geçerli olduğu bir orman hukuku izliyoruz!
Gûya hukuk tek! Cemaatçi, Atatürkçü, solcu , sağcı, laik, dindar hukukçular var! Hukukun hukukçular da dahil her kese lâzım olacağına inanarak bir şeyler söylemeğe niyetlensek hukuk dışı davranmış oluruz!
Cumhuriyet Savcısı, Cumhuriyet Baş Savcısını tevkif ediyor! Baş Savcı kendi hukukunu savunamıyor; tevkif eden Savcı, bir sürü hukukçu tarafından hukuksuzlukla ithâm ediliyor!
Ve kıyametler kopan ülkede hiç bir şeye fedâ edilemeyecek kadar önemli bir istikrardan bahsediliyor!
Nasıl istikrarsa uğruna, Ordu mazlûm edildi! Nasıl istikrarsa ve neye yararsa anarşi, terör boyu aştı! Nasıl istikrarsa polis polisi, asker askeri, savcı savcıyı, istihbaratçı istihbaratçıyı izliyor, dinliyor, tutukluyor, tartaklıyor, taciz ediyor, sınırlar yol geçen hanı! Nasıl istikrarsa memleket suçlu cenneti! Üstün hizmet madalyalı kahramanlar cezaevinde, emekli veya muvazzaf generaller, subaylar, Cumhuriyet baş Savcıları cezaevinde; terörist mecliste, sokakta yetmedi parti açılış protokollerinde!
Generallere dokunabilen istikrar, Yargıtay Cumhuriyet Baş Savcılarına dokunan istikrar, Görevdeki Cumhuriyet baş Savcısına dokunan, tutuklayan istikrar Deniz feneri e.v. ye dokunmuyor! Mecliste yüzlerce suç dosyası zaman aşınımına bırakılıyor! Nasıl istikrarsa tutuklu terörist, müebbet hapse mahkûm bebek katili câninin listesinden seçilerek ceza evinden Meclis'e taşınıyor! Nasıl istikrarsa birbirinin ümüğünü sıkan millet vekilleri ve hükümet mensupları, televizyondan hükümete; "Has..tirin! Has...tirin!" diye küfredene dokunamıyor!
İşçi ölüm orucunda, nüfûsun %20'si aşsız-işsiz, emekli can çekişiyor, esnaf kan ağlıyor, bakkallar patır patır dökülüyor, üretim yapan fabrika ve sanayi kalmadı, çiftçi ekemiyor, nüfusun yarısı kredi kartları yüzünden icralık, açıkça organ pazarlanarak satılıyor, vesikalı hayat kadını olmak için müracaatta beş misli artıştan bahsediliyor!
Yasalar adil değil! Paramızın değeri yok! Can ve mal güvenliğini devlet sağlayamıyor ve istikrar var!
Bunu söyleyenler istikrara zarar veriyor! Bütün sıkıntıların müsebbîbi bu istikrârın devamı için; ordu lağvedilebilir, cumhuriyet kökünden değiştirilebilir! Suç yasal, yargı yasak! Adaletsizlik, zorbalık, hortumculuk, adam kayırmacılık, torpil yasal, hukuk yasak!...
Eşkiya gibi zâlim bir istikrârımız var ve istikrâr uğruna daha neler-neler olacak!
Ne zamana kadar mı? Ali Baba'nın üzerinden otuz dokuzuncu harâmi geçinceye kadar! Sarhoş Ali Baba bir ayıksın! Gününüzü görürsünüz istikrarcılar!
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: