Cumartesi, Şubat 13, 2010

EN GÜÇLÜ ZÂLİM-MAZLÛM...

Yıllardır miting meydanlarında nâralar atarak söylenilen; "Alıştıra alıştıra" uygulamasına, millet olarak seyircilik yapmaktan öte alkışladık!...
Demokrasiyi araç edenlere, demokrasiye "gereken durakta inilecek tramvay" diyenlere, "Kılcal damarlara sirâyet edinceye kadar yalan bile mubahtır." fetvâsıyla yer altında gelişip büyüyenlere, Askeri vesâyetten kurtuluşun Hilmi Özkök'ün Genel Kurmay Başkanlığıyla başlayacağını duyuracak kadar alenîleşenlere de seyircilikle yetinmeyip ezici çoğunluk sağlayacak kadar oy verdik!
Çiftçiye; "Gözünüzü toprak doyursun.", vatandaşa; "Ananı da al git!", gözü yaşlı şehit ailelerine; "Askerlik yan gelip yatma yeri değildir.", işçi ve sendikalara; "Siyaseti size mi soracağız?"; samîmi dindarlara; "Hazmede hazmettire geliyoruz! Köşke imam hatipli birinin çıkması yakındır!", avâmdan laiklikle Atatürk severlik arasındaki farkı bilmeyenlere;"Kişiler laik olamaz, devlet laik olur! Bir kişi ya dindardır ya da laik-dinsiz!" diyerek toplumun bir kesimiyle kavga ederken bir diğerini kandıranı alkışladık! Her kavgadan sonra mutlaka çat-kapı bir gecekonduya girerek bağdaş kurup iftar eden müthîş yetenekli hatibe, askerî vesâyeti sonlandırma yetkisini de vererek, rahatladık!...
Diyarbakır'da Kürtçü, Erzurum'da, Adıyaman'da, Konya'da cemaatçi; Yozgat'ta "Azîz Milletim!" sözüyle makyajlı milliyetçi, metropollerde renksiz-demokrat, her kelimesi kaydedilen resmî toplantılarda Meclis'te Atatürkçülükten de bir adım önde Kemalist nutuklar atan ve demorasinin nîmetlerinden istifâde etmeyi bî-hakkın başaran, bütün güçleri elinde toplayan "zavallı güçlü"yü alkışlamağa devam ediyoruz!
AB'nin dikte ettirdiği bütün yasaları "gece operasyonları"yla çıkaran ve yabancı elçilere verilen yemekte; "Avrupa Parlamentosu'nun gözü kör mü?" -anlaşmalı- çıkışıyla, yaptıklarını unutturarak seçime gitmesine izin verildiği anlaşılan siyâsi aktörü, hâlâ alkışlıyoruz!
Muhalefet sözcüsü, bir AKP il başkanının -İl Genel meclis Üyesi edilerek ödüllendirilmiş-; "Bizim için adeta ikinci peygamber gibidir." sözünü hatırlattı; O, kürsüye gelerek; "Eşimi siyâsi malzeme etmek îzansızlıktır, ahlâksızlıktır!" diyerek sözü her sıkıştığında arkasına saklandığı türbana çekti!
Kürsüden işâret ederek millet vekillerini MHP sıralarına hücûm ettirdi, sonra bize saldırıldı diye mazlûm rolüne yattı! Artık saklamadığı bütün faşist uygulamalarına rağmen MHP'yi faşistlikle suçladı! Niye?
Çünkü yıllardır ABD'nin kontrolünde olduğu -artık- bilinen sağcıların sol yanları, solcuların sağ yanları serbest kalmaya başlamıştı! Doksan sene önceden; "Ey dipdiri meyyit! İki el bir baş içindir." diye feryâd eden samîmi ittihatçılar ve dindarlar, ülkücüler ve devrimciler olarak siyâseti sağcı-solcu politikacılardan almak üzere hareketleniyordu!
CHP'deki ve MHP'deki dış kontrollü mihraklar, birer birer dışlanıyor, MHP Genel Başkanı'nca Fetullah'ın elçisi tersleniyordu! Demek ki Türk siyâsetinde, kılcal damarlara zerk edilmiş yabancı akımların panzehiri bulunmuştu!
Sağcı-solcu, dindar-liberal, ülkücü-devrimci her kes Tekel İşçileri'ne destekte birleşmişti!
Son direniş tarifli Tekel İşçileri'nin mücâdelesini, yandaş sendikalarla sabote edemeyince üzerine bir örtü gerekti ve bu memlekette "türban"dan güçlü setr yâni örtü, imam hatiplileri tahrîkten kolay ve haklı bir bahane yoktu!
Yıllardır taşıma suyla döndürülen değirmene Yargıtay, meslek liselileri ve ailelerini inciten kararıyla, Genel Kurmay Başkanı; "Sabrımız bittiğinde belgelerimizi açıklayacağız!" demokratlığıyla; muhalefet sözcüleri de vakitsiz doğru sözleriyle, elli yıldaki en "zâlim mazlûm"un önünü bir daha açıyorlardı! Sonucunu, berâber göreceğiz!
"Ne gadar ki hâkimlik var, mahkûmluk var, men varam
Zûlme garşı isyankâram, ezilsem de susmaram." (Ahmet Cevat)
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: