Cuma, Eylül 23, 2011

BILDIR ÖLMÜŞ BOZ EŞŞEK...

Bazı işler vardır ki yanlışlığını ya hemen anında söylersiniz, ya da söyleyememişseniz, söylememeniz söylemenizden daha yararlıysa o bildiğinizi kendinizle mezâra taşımalısınız!
Aksi halde hür akıl ve vicdânlar sizi ve kuşağınızın tamamını sorgularlar ve haklıdırlar! Romanlarıyla özellikle de "Kutlu Töre" romanıyla ülkücülerin kitaplığı ve hafızalarında yer almış Alper Aksoy'un usta kalemi ve akıcı üslûbuyla yazmış olduğu eski tarihli "Suare İki Film Tekmili Birden" başlıklı yazısı, bazı sitelerde tekrâren yayımlanıyor!
Yazılanlar doğru! Hatta hisselik kıssalar kadar etkili ama Anadolu'da; "Bıldır ölmüş boz eşşek, gelin bugün ağlaşak" derler bu gibi hallere!
Adama; "Şimdiye kadar nerdeydin?" demezler mi?
Yıllarca susarak korkaklara, kaçaklara samîmi ülkücülerin kahraman muamelesi yapmalarına sebeplikte, yıllar önce korkanlar mı, yoksa onların korkaklığını yıllarca saklayanlar mı daha sahtekârdır? Korkaklar, sahtekârlar kıskanılır mı? Kıskananlara; "Haşlağında kalmış!" demezler mi? Bu sohpetleri hemen hepimiz, emsâllerimizle bir araya geldiğimizde yapmışız, yapıyoruz, yapacağız! Keşke yapmasak...
Bazı insanların yaşları gereği yüzlerine "Ağabey" diye hitap etmek terbiye gereğidir ama birileri, gıyâbında bahsedilirken "Ağabey" diye anılıyorsa, o kişi ağabeydir. Biliriz ki Ağabeylik zor iştir. Her babayiğit ağabeylik gömleğini giyemez çünkü can yakıcıdır ağabeylik gömleği!...
Gıyâbında "Ağabey'im" dediğim ve ölünceye kadar da aynı kalacak bir kaç müstesnâ kişiden birinin de bu vesîle ile kulaklarını çınlatacağım.
Aslında çok sık ve iftihâr ederek yaptığım bir iş ama "Ağabeyim" hazzetmiyor fazla iltifâttan! "Doğu'nun Başbuğu" namlı Yılma DURAK adlı, bir Ülkü Devi'nin, "Yılma Ağabeyim"in kulaklarını çınlatacağım bir kere daha...
Makam ve paranın şahsiyetleri gelişmemişlerde yaptığı menfî etkiyi görerek öfkelenmiş ve bazı sahte kahramanları ifşa etmeğe niyetlenmiştim. Hasan Cemal henüz "Kimse Kızmasın, Kendimi Yazdım"ı yazmamıştı. "Yitik Zaman Oyuncakları" adlı bir kitap yazmış, önsöz yazsın diye ve herkesten önce O okusun diye Yılma Ağabeyim'e vermiştim. MHP, Devlet Bahçeli Genel Başkanlığı'nda yeni bir seçime hazırlanıyor ve Başbuğ'un sağlığında Ülkücü Camia'nın canını sıkanlar, aynı tarzlarıyla can sıkmaya devam ediyorlardı! Ben de "Yitik Zaman Oyuncakları"ında bu can sıkanlardan epeycesinin net karakterlerini mış'sız, miş'siz yani rivâyetsiz olarak, bizzat yaşadığım veya gördüğüm olaylardan hareketle anlatmıştım. Beş yüz sayfadan fazla olan ve devamını yazmayı düşündüğüm kitabın taslağını, Yılma Ağabeyim bir gecede okumuştu.
Ertesi gün buluştuk. Önsöz yazmamıştı! Alınmıştım, incinmiştim! Yoksa beğenmedi mi diye utanmıştım! O, kendine has edâ ve üslûbuyla;
- Mustafa Caan! Galemen, üregen sağlık! Çok keyifle okudum. Anlattıklarının hepsi de doğru, altına imzamı atarım ama Bütüne zarar verir Mustafa can! Benim, senin karakterlerini bildiğimiz bu adamları, bulundukları yer ve konumları itibâriyle bir şey zanneden, hatta onları sevdikleri için MHP'li olan, ülkücülüğe heveslenen bir sürü insan var! Onlar incinir, bütüne zarar verir Mustafa can... Sözleriyle aklım başıma gelmişti. Bütün... Bütüne zarar vermek ve ülkücülük!... Ağabeyim her zamanki gibi yine haklıydı ama hevesim de kaçmıştı!
O aralar Hasan Cemal de kitabını bastırınca; "Ey vah! Solcular gene bizden atak çıktı!" diye hayıflanmış ve onları taklit ediyor olmayalım diye kitaptan vazgeçmiştim.
Bu olaydan dört-beş sene sonra yakınlarımın ısrarlarıyla kitabı yeniden elden geçirdim. İsimleri değiştirdim, çoğu olayı sansürledim ve bir bölümünü de yayınevi sahibi Ülküdaşımız Oğuzhan Cengiz'in ricası üzerine çıkarttıktan sonra "Yitik Zaman Oyuncakları"nı yayımlamıştık.
Yılma Ağabeyim'e "Doğu'nun Başbuğu" sıfatını, devrinin en popüler Solcu gazetecilerinden Örsan Öymen'in niye yakıştırdığını da o gün anlamıştım!
NATO Generali rütbeli, ABD'nin "Bizim oğlan" sıfatlısı psikopat "Netekim"in işkencelerine dayanamayarak konuşan kişileri bilmezden gelmeyi, işkenceye dayanamamanın ayıp sayılamayacağını da Yılma Ağabeyim'den öğrendiydik!
Yılma Ağabey; senin ve şahsında gıyâben "ağabey" dediklerimin, öpülesi ellerinizden bir daha öpüyorum. İyi ki varsınız ve şükürler olsun ki sizi tanımak bahtiyârlığına sahibim...
Hâris ve günlük yaşayanlar, hîle ile kumarda belki kazanabilirler ama kumar oynamayanlar asla kaybetmezler! Biz Bayburt'u da biliriz, bıldırın gurbağalarını da vesselâm...
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: