Cumartesi, Eylül 03, 2011

SIRADIŞI İZLER...

İstisnâlar kaideyi bozmaz derler. Bir sıradışı kişiden bahisle ve kuralı bozamadığına da üzülerek günümüzü sorgulayacağım...
Bir müstesnâ insan yaşamış içimizde... II. Abdulhamîd'in Bahriye Nâzırı Hüseyin Avnî Paşa'nın oğlu. Eğitimli, Galatasaray mezunu. Sağlıklı ve bayağı da güçlü. Nüktedân, samîmi, paraya hiç önem vermeyen, haddinden fazla titiz ve bir o kadar da derbeder, babacan ve yardımsever!...
Kimine göre ütopik, kimine göre sosyalist, kurnazlığı akıllılık zanneden çoğunluğa göre de meczûp! Memûriyet, müdürlük ve hamallık dahil her türlü işte çalışmış!
Çok düşünen, hür akıllı ve hür fikirli bir adam ama hiç eseri yok! Hafızalara özel gayreti ile kazıdığı davranışları ve sözleriyle elli yıldır ölmesine rağmen hâlâ var! 1886'da doğup 76 yıl yaşadıktan sonra 1962'de ölmüş. Her fâni gibi ölmesine ölmüş te hiç eser bırakmamasına rağmen yaklaşık elli yıldır öldürülememiş! Celâl YALINIZ'dan bahsediyorum, Sakallı Celâl'den...
Şu olayını okuduktan sonra, hâlâ; "Neden icâb etti?" diyen çıkarsa cevabım yok!
Bir genel aramada, Sakallı Celâlin üzerinde silah yakalanmış. Polisler, kimlik istemişler:
-Yok! Demiş.
- Kimin nesisin? Demişler:
- Ben japonum! Demiş.
- Ama Türkçe konuşuyorsun?
- Türkçe bilen bir japonum. Demiş.
- Peki bu silahla ne yapacaksın?
- Polisleri vuracağım!
- Neden?
- Nedeni var mı? Ne zaman, neyi savunacağınız belli değil! Dün hilâfeti savunuyordunuz, bugün Cumhûriyeti! Yarın yine hilâfeti savunmaya kalkarsanız o zaman hepinizi bununla vuracağım, ona göre... Demiş!
Hiç kullanmadığı silâhını, bir kaç kere yakalatmış. Yine bir silahla yakalandığında neden silah taşıdığını soran polislere; "Günü geldiğinde Gâzi Paşa ve Cumhûriyeti korumak için" Demiş!
76 yıllık derbeder hayatına rağmen elli yıldır unutulamayan izler bırakan bir Türk ferâsetine dikkat çekmeğe çalışıyorum. "Gâzi Paşa" dediği ve en çok istediği arzusunu vasiyetinde "Atatürk'e sarılıp doyasıya kucaklamak" diye yazacak kadar Atatürk seven biri...
Dikkatle baktığı ve sadece bakmakla kalmayıp gördüğü için olsa gerek bu müstesnâ adamın, bir de Türkiye aydınlarını tarifi var; "Türkiye'de aydın geçinenler, doğuya seyreden bir geminin güvertesinde batıya doğru koşturarak Batılılaştıklarını zannederler!" Bir târif ancak bu kadar net ve doğru yapılabilir!
Kur'an hükümlerine muhalefetle sırf Batlılılaşmak arzûsuyla Haçlı Hristiyanlar ile diyalog kurulur bu Türkiyeli aydınlar sâyesinde!
Sırf Batılılaşmak uğruna; "Mü'mîn mü'mînin kardeşidir" tarifi atlanır, "Acze düşüp elleriyle cizyelerini verinceye kadar savaşın." Allah buyruğu yok sayılır, NATO adına, BOP Eş Başkanı olmakla övünülerek Haçlı ile birlikte müslümanlara Demokratikleştirme Bombaları yağdırılır, bu Türkiyeli aydınlar sâyesinde!
Suçlanan sistemde, suç olan zinâ, suç olmaktan çıkarılır, şeriatın cevâz verdiği birden fazla evlilik, çok eşlilik adıyla gizli yaşanarak meşrûlaştırılır bu Türkiyeli aydınlar sâyesinde!
"Allah indinde hak din İslâmdır." Kur'an hükmü, kaldırılır; "Tevhid de birliğimiz var, Lailahe illallah desek yeter." diye İslâmlığı dille ikrâr olan Kelime-i Şehâdet'le oynanır, bu Türkiyeli aydınlar sâyesinde!
Ve milletle, millî kültürle, örfle-an'aneyle tes düşmeyi Batılılık zanneden bu teslîmiyetçi işbirlikçileri yine Sakallı Celâl, itirâz edilemez bir doğrulukta tarif eder. "Bu kadar cehâlet, ancak tahsîl ile mümkündür." der!...
Millî yoldan millî kaynaklara doğru seyreden Türkiye Cumhuriyeti Devleti gemisindeyiz. Büyük geminin, büyük güvertesinde bazı Türkiyeli'ler batıya doğru koşturarak Batılılaştıklarını zannetmeye devâm etsinler!
Millî Gemi, yolunda; yolcuları eksiksiz! Kaptan sanki biraz fazla uyudu gibi! Yakında o da uyanır inşallah çünkü Gemi, karaya oturmak üzere Allah korusun!
Allah(c.c.) eser bırakmadan iz bırakmayı başaran Sakallı Celâl'e de rahmetler etsin...
ROTASINDAN ÇIKMAYAN GEMİ, KARAYA OTURMAZ.
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: