Cuma, Eylül 09, 2011

"KAHPE ON İKİ EYLÜL"E...

Dokuz Eylül'de, Oğuz'un dokuz yiğidinin dilinden; zaman içinde bir zamanın adını "Kahpe On İki Eylül" edebilen, ölümü öldürerek dirilen Dokuz Ölümsüz'ün ağzından; Kahpe Zaman'a, Kahpe Zamanın kahpelerine sesleneceğim bir daha!
Kahpe On İki Eylül'ün kahpelerinin her birine dokuzar kere kızacak, dokuzar kere yazacak, her birinin yüzüne dokuzar kere tüküreceğim bir daha!...
O Dokuz Ölümsüz'e "DOKUZ IŞIĞIMIZ" demiş Türk Beyi Gültekin ÖZTÜRK, ferâsetine sağlık...
Biz de Dokuz Eylül'de, Oğuz'un, "DOKUZ IŞIK" adlı dokuz erinin yerine, dokuzar kere istihzâ ile bıyık altı gülümseyeceğiz yine bütün kahpelere, kahpeliklere, "Kahpe On İki Eylül"e!...
"Her ışığın bir kaynağı vardır. Elbette benim Dokuz Işığımın da kaynağı, Güneş’leri vardır. Bu ve diğer ışıklarımızın kaynakları; Kılıçkıran’dır, Önkuzu’dur, Özmen’dir, İmamoğlu’dur. Kısaca Samanyolu Galaksisi’ndeki kadar Güneşler, DOKUZ IŞIĞIMIZIN kaynağıdır. Binlerce şehit, gâzi, mağdûr ama onurlu Ülküdaşlarımız, "Tanrı Dağı ve Kâbe’ye " giden yolumuzu aydınlatan ışığımız olmuş ve olacaklardır." Diyerek Dokuz Işığımız'ın ışık kaynaklarını, güneşlerini ve o Dokuz Işığımız'ın izlerinden, gideceğimiz hedeflerimizi de tarihe şerh düşmüş Türk Beyi Gültekin Öztürk! Binlerce Ülkü Şehîdi Güneş'ten beslenen DOKUZ IŞIĞIMIZ'ı da: 1- Mustafa PEHLİVANOĞLU, 2- Cevdet KARAKUŞ, 3- İsmet ŞAHİN,
4-
Fikri ARIKAN, 5- Cengiz BAKTEMUR, 6- Ahmet KERSE, 7- Selçuk DURACIK, 8- Halil ESENDAĞ, 9- Ali Bülent ORKAN
9 x 9 aile + 9 x 9 ana + 9 x 9 baba + 9 x 9 bacı + 9 x 9 kardeş+ 9 x 9 sevgili + 9 x 9 arkadaş + 9 x 9 komşu + 9 x 9 ülküdaş = Ne kadar çok Tunç Yürekli Türk!...
Tamamı ölümle eğlenen, tamamı toprağı vatanlaştırmak için, Bayrağa renk katabilmek için, Evimizin Evi'ne köşe taşı olabilmek için Ölümü öldürerek ölümsüzlüğe hevesli, Şehitleriyle onurlu, şehâdete arzûlu, Peygamber Ağuşuna atılmaya sabırsız Türk...
"Kahpe On İki Eylül"de, 20. yy. Haçlısı'nın "Bizim oğlanlar" yaftalılarının katlederek öldüremedikleri; kahpece, kalleşçe, işbirlikçi adiliklerle canlarını alarak ölümsüzleştirdikleri ve cansız bedenlerinden dirilerinden daha fazla korktukları "DOKUZ IŞIĞIMIZ"ın ülküdaşları...
"Kahpe On İki Eylül"e iki gün kaldı!
"DOKUZ IŞIĞIMIZ"ın dokuzar kere bize yön göstermek için parladıkları ve her geçen gün ziyâlarının artarak sürdüğü On iki Eylül'e iki gün var!...
Ağzı olan her kes konuşacak o gün papağanca! Tafralar yapacak, yiğitlikler taslayacak, demokratlaşacak, diplomatlaşacaklar!
Zaman içinde en kötü sıfatı almış Eylül'ün 12'sinde; "İkinci On İki Eylül"de, referandum adındaki Büyük BOP Eş Başkanı ve Avrupalı Yandaşlarının, Haçlı'nın bizim BOP Eş Başkanımız'a dikteleri ve destekleriyle yardım paketleri ve uçuk vaatlerle kandırarak milletten aldıkları "Evet" oyları ile övünenlere de de şâhit olacağız, Gâzi Meclis'teki sayısal çoğunluklarına güvenenlere de!
Sahte gözyaşlarını, demokrat ve diplomat yalancılık rollerini, korkakların acımasızlığı-psikopatlığı ile "Netekim Paşa" ve iş ortaklarının korkudan ödlerinin patladığını bile bile "DOKUZ IŞIĞIMIZ"a ve ülküdaşlarına saldırılarını seyredeceğiz gülümseyerek!
Ağzı olanlar, sermayesi bellisiz televizyonları olanlar, kime pravdalık ettikleri belli olmayan gazeteleri olanlar, vuvuzela sesleriyle hep bir ağızdan ses kirliliği yapacaklar!
Halbu ki hem onlar, hem de ağa-babaları bizi bilirler! Bilirler ki ne "DOKUZ IŞIĞIMIZ", ne onları besleyen ışık kaynaklarımız, ne de biz hiç samanlık'ta basılmadık! Biz devlete ihânetten asılmadık! Genç Osman'ca kellemiz koltuğumuzdaydı sefere çıktığımızda... Ölümü öldürerek kaç kere dirildiğimizi biz bile sayamaz olduk!
Bu yüzden öldürdüklerini ölümsüzleştiriyorlar! Bu yüzden Okyanus ötesinin bile duyduğu, kırk beş yıldır söylediğimiz; "Dokuz Işıkçı erleriz, Milliyetçileriz" marşımızı, nâramızı duymaktan korkuyorlar!
Bu yüzden; onlar vuvuzelâlık ederken vefâlı Ülküdaşları ve milletin Ülkücü temsilcileri "DOKUZ IŞIĞIMIZ" ve onları besleyen ışık kaynaklarımızı, kabr-i şeriflerinde ziyâret edecek, ölümsüz yüreklerle yüreklerimizi birleştirecekler! Işıklarımızla aramıza Fâtihâ'lardan köprüler inşa edecekler...
Kedinin aslanı boğmasına, kahpeliklerin Türk'ü bitirmesine Tanrı ne zaman izin vermiş ki?
"YİĞİTLER KAN DÖKER, BAYRAK SOLMAYA"
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: