Cumartesi, Eylül 17, 2011

VATANDA KİRÂCI MİLLÎ AKIL!...

Meşhûr bir Şeyh, dağda bir eve konuk olur. Ev sahibi ayağına gelen şansla Şeyh'in kıçını öperek sıkıntılardan kurtulmak hevesindedir. Bir teke keser ve tiriti bol bir yemek hazırlar. Şeyh, tıka-basa bol sulu keçi etini yer. Bir iki çaydan sonra Şeyh'in def-i hâcet zamanı gelir. Ev sahibi; "Şexım! İki kere zehmet etme! Açmışken ben kıçınızı öpem." diye yalvarır. Şeyh, bir an önce dışarı çıkmak için kabul eder. Karnının gurultusu odayı kaplamıştır. Şeyh, şalvarı sıyırır domalır. Ev sahibi öpmek için tam yanaşırken Şeyh, istemeden yellenir! Kokudan tiksinerek geri çekilen adamı görünce Şeyh; "Seni kahrolasıca! Beni rezil ettin!" diye söylenerek poposunu tokatlar. Adam; "Vurma Şexım! Mübaregi incitme." diye yalvararak yeniden öpmeğe eğilir. Tam öpecekken tiriti bol keçi etiyle patlama noktasında olan Şeh'in poposu bir gaz daha salar! Bu sefer daha kötü kokmuştur. Adam, yine yüzünü buruşturarak geri çekilir, Şeyh te yine poposunu tokarlar! Aynı sahne! Söylenerek popoya tokatlar ve; "Etme gurban olam şexım!" ricaları... Adam, üçüncü kere eğilir. Bu sefer kararlıdır. Bu mübârek popoyu öpecektir. Gözlerini kapatır, dudaklarını uzatır. İki kere gazla haber veren Şeyh'in karnındaki sıvı dışkı da aynı anda tazyîkle fışkırır! Adam'ın yüzü gözü, sakalı dışkı içindedir. Şeyh; "Kahrolasın! Rezil rüsvây ettin!" diye poposunu tokatlarken Adam; "Vurma Şexım vurma! Şexın poposu, benim başımdan axıllıdır. O ik kere dedi 'Gelme! Sı..cağım, ben inad ettim yox öpeceğim.' Vurma Şexım, vurma!" Anadolu'da çok anlatılan ve gülünen bir fıkra...
Onlarca yıl, pis kokularını hiç saklamadan gelenleri seyrederek bugünlerdeyiz! Halimiz hal değil! Anarşi var, terör var. İnadına "Huzûr ve istikrâr var" diyen bir iktidâr var!
Kim olursa olsun, bizden değilse doğru yapması mümkün değil!
"Sıfır sorunlu komşuluk" diye, kelimenin sözlük anlamıyla "barış" sağlansın diye bazı işler yapılıyormuş gibi davranışlar seyrediyoruz!
Bu seyrin biletini, 12 Haziran'da kendimiz aldık! Bedava görünen ama tarihin en pahalı seyir bileti oldu bu! "Kadayıfın altı kızaracak.- Kanlı mı, kansız mı olacak?- Demokrasi amaç değil araçtır.- Demokrasi istenilen durakta inilecek bir tramvaydır.- Alıştıra, hazmettire...- rektörlerden türbana esas duruş" söz ve tanımlarını hiç saklamayan bir grubun, demokrasi sâyesinde elde ettiği hükümranlığına teslîm olmuşuz!
Bizi bu hâle biz getirdik! Biz; fedakâr, milletine sevdâlı ve sevdâları kadar milletine güvenen insanların, tarihe kafa tutarak, Yedi Düvel'le ölüm-kalım savaşından sonra, yüz binlerce can bedeliyle kazandıkları iktidarlarını, adını Cumhuriyet koyarak millete devretmeleriyle bu hale geldik!
Bizi bu hale, biz getirdik! Canımızı acıtan gerçektense hayatımıza kasteden yalanlara yöneldik! Bizi çalıştırarak milletin istikbâlini garantilemek isteyen idealistler/ülkücüler/dense teslîmiyetçi tembelleri tercîh ettik! Savaşmadan "Üstün Hizmet Madalyası" alan NATO Generallerini alkışladık! ABD'den, siyonist localardan "Liyakat Madalyası" alan generallere "paşa" denilmesine itiraz etmedik! Çok bilerek popüler gay'lere "Paşa" lakabı takılmasına itiraz etmedik! Paşa'lar yumuşatıldı, yumuşaklar paşalaştırıldı vıcık vıcık yumuşaklıklar içinde; sinsice camileri, tekke ve zâviyeleri, imam hatipleri karargâh edinen "Allah İle Aldatanlar"ı görmezden geldik! Görmezden geldiklerimize teslîm olan yakınlarımızı da yok farz'ettik ve bugündeyiz!
Sır yok! Sırrın anlamı yok! Mahremiyet yok! Mahremiyeti önemseyenler çağ dışı, gerici! İrtica ne? Mürteci kim? Cehâlet ne? Câhil kim? Münevver ne? Entel kim? Millet ne? Halklar kim? Dün bizden olanlar, bugün niye onlardan olmuşlar? "Vatanı bir çift kadın memesine satarım." diyenle "Babalar gibi satarım." diyen arasında ne fark var? Aralarında fark olsaydı şu anda birbirlerini aklama-paklama, alkışlama yarışına girerler miydi? Artık "biz"in bir anlamı var mı? Varsa biz kimiz?
İki kişiden biri AKP'li ve müthiş bir biz oluşturdular! İki kişiden biri AKP'li değil ve kendi arasında kırk parça! Kırk parçalı, ne yandan bakılırsa başka görünen çok renkli bu gürûhun adı da iki kişiden biri!
Pensilvanya'da mûkim "Green Cart"lı yani ABD'de hayat boyu oturma çalışma ve ABD'ye serbestçe girip çıkma iznine sahip, bütün dünyanın heveslendiği dev bir sermâyeyi kontrol eden şahsa, zorla cemaat adı yüklenmek isteniyor! Kendisi defalarca cemaat olmadıklarını söylemiş. Bilinen cemaatlerin çoğu tarafından "lâ-dînî" diye tarif edilen bir ticâri holdingle cemaatçi olmayanlar kavgalı!
Uzatmadan; fertlerden aile, ailelerden sülâle, sülâlelerden aşiret, aşiretlerden halklar, halklardan da milletler meydana gelir. Halkları milletleştiren bir egemen güç gereklidir. Bu yüzden Cumhûriyet; Yedi Düvel'le ölüm-kalım savaşından sonra, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kuran Türkiye halklarına Türk Milleti denir. Ne mutlu Türk'üm diyene." şifre modeline uyanlara emânet edilmişti! Kendimize; "Cumhûriyet'in emânet edildiği milletten miyiz ve emânete sâdık mıyız?" Sorusunu sorup cevâbını aldıktan sonrası teferruat bile değil! Defalarca geliyoruz diye seslenmişlerdi ve malesef akıl adres değiştirmiş, millî akıl vatanda kiracı vesselâm...
VARLIĞIM, TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN.
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN




Hiç yorum yok: