Çarşamba, Nisan 04, 2012

AYNASIZ TÂR U MÂRLARA!...

Bî-tarafın, bertaraf edileceğini yaşayarak öğrendik, bildik! Keşke öğrenmeseydik!
Öğrendiklerimden hareket ve cesâretle ortaya konuşacağım! Kim üzerine alınırsa ona kalacak!
Bir ayna kırıldığı zaman belki parçalarından birer küçük ayna çıkabilir.
Ama tamamı değiştirilmeden kırık aynanın tamiri, mümkün değildir! Maalesef, ülkücülerin sabah-akşam kendilerine çeki-düzen vermek için karşısına geçtikleri "Ülkü Boy Ayna" sını yaptıran Türk Bilgesi Türkeş, on beş yıldır dünyasını değişti!...
O'nun sağlığında "Ülkü Aynası" nın karşısına, kirli elbiseli, kirli mazili kimse geçememişti! O aynaya bakanlar; "...yoldaşını satanları", ülkücüye "Hain!" diyenleri; yaşından ileri konuşup Dava'ya katkılarını bilmeden, "Ülkü Devleri"ne saldıran ve saldırtanları, hiç görmemişlerdi!
"Ülkü Aynası" nın millî karakterli, "Başbuğ" ûnvanlı sahîbi, bir Kara 4 Nisan'da Hakk'a yürüyünce ayna sahipsiz kaldı!
Kirli giysilerini ve şahsî kirlerini, yaslı ülkücülerden saklayan, "Ülkü Aynası"ndan da saklayabileceklerini zanneden lekeliler, aynanın önüne geçme tepişmesinde aynayı kırdılar!
Kırık aynadan büyük parçaları alanlar, ellerindeki ayna kadar kendilerini gördü ve aynaları kadar kendilerine çeki-düzen verebildiler!
Ya parçalayıp aynadan parça kapamayanlar? Ya aynasızlar?!...
"Ülkü Aynası"nın adresteki çerçevesinde, artık ayna yok!
Dolayısıyla kimse boş ayna çerçevesinden kendini göremiyor! Görmeleri, görünmeleri gereken yerde kendini göremeyenlerin evlerindeki ayna ise sadece kendilerini gösterdiği için adamların benzerleri yok!
Rivâyetsiz, "mış-miş"siz bilinen bazı şeyler var! Artık fısıltıyla da değil yüksek sesle her ortamda söylenmeler başladı! Halâ adreste kalmayı başaran yürekli "Ülkü Devleri"nin, mutlaka müdahele edeceklerine inan. devam ediyor! Evlerindeki aynaya göre sokağa çıkan ve sadece aynalarındaki gibi kalmaya mahkûm kimsesizler, bir arada, kalabalık durmayı, güç zannederek ölçüsüzleştiler!
Halâ "Ülkü Aynası"nın adresinde kalmayı başaran Ülkücüler, içerdekileri hizaya sokma şansına sahipler!
Ne demek istediğimizi, "Ülkü Aynası" nın kırılmasına sebep olan ve boş ayna çerçevesini kendine saklayanlar, bildiler! Biliyorlar! Bilmeliler!
Eğer sevineceklerse bilsinler ki; Evet! Canımızı, hatta rûhumuzu çok acıttılar! Ama bilmeliler ki biz, ateş çemberlerinden geçerek geldik! Yanık acısının ne olduğunu öğrendik ve acıya talimli, dayanıklıyız! Yine bilmeliler ki; "Yanmaktan korkanlar, pişemez..." dediğimizde bir Yüceler yücesi Adres'e sığınmıştık yıllar öncesinden!
O sığındığımız Kimsesizler Kimsesi Allah , aslâ ibreti ahrete bırakmaz! Ve bilmeliler ki; "Hiç kimse başkalarına yaptıklarını aynen yaşamadan ölmez!" diye buyurulmuş!...
Canımızı-ruhumuzu acıttılar doğru! Ama yaptıklarıyla bu dünyada yüzleşmeye mahkûmlar!
İsterseniz, Şeyh Edebali'ce seslenelim:
"Bereket büyüklerle beraberdir. Bu dünya inancını kaybedersen yeşilken çorak olur, çöllere dönersin! Üç kişiye acı: Cahiller arasındaki âlime, zenginken fakir düşene, hatırlı iken itibârını kaybedene... Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir!"
Sözümüz, ortaya!
Anlayanlara, bilenlere ve en az bizim kadar canı-rûhu acıyanlara vesselâm....
TÜRK TÜRK'Ü KORUMAZSA TANRI TÜRK'Ü KORUMAZ...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: