Salı, Nisan 10, 2012

SİLİVRİ'YE MEKTUP

Selâm ile...
Sevgili Müyesser Ablam;
En son ne zaman, kime mektup yazdığımı hatırlamıyorum ama cezaevinden bir başka cezaevindeki arkadaşıma yazdığımı hatırlar gibiyim... O zamanlar; ABD'nin "Bizim çocuklar" diye sıfatladığı 'silahlı demokrat(!)lar'ın başı Netekim General'in adâleti(!) hüküm sürüyordu! Mektuplarımız önce bizim cezaevinin hayatımızı karartmakla görevli gardiyanları tarafından okunuyor "Görülmüştür" kaşesini yiyerek postalanıyordu!
Postallı demokrat(!)larımız'la sessiz sadâsız alay da ederdik o mektuplarımızda! Meselâ; dokuzuncu cümlelerin, dokuzuncu kelimelerinin, dokuzuncu harflerine dikkat çeker gibi yapardık! Hayatında emir almaktan başka bir işi başaramamış, bizi korumak-kollamakla değil takiple görevli emir kulları, "dokuz" vurgulamasına takılıp dokuz kelimelik cümleler ve cümlelerdeki dokuz harfli kelimeleri aramakla belki de iki gün geçirirdi! Kazancımız, mektubumuzun en az iki gün gecikmesi olurdu ama mektubumuzu okumakla görevli "postallı demokrat"ın, bizi makamına çağırarak "iyi polis" pozlarıyla yaptığı ikrâmlarıyla damağımız tatlanırdı!
Sevgili Müyesser Ablam;
Bazen kitaplar dolusu karalayan "dolma kalemler" hiç bir şey yazamaz ama rûhla bütünleşen ellerdeki ucu körelmiş karakalemlerin anlık karalamaları, tarihe şerh olur! Farkındaysan tâlih ve tarih sana "tarihe şerh düşme" yetkisi verdi. Bu yetkini bî-hakkın kullandığının Allah huzûrunda ve tarih önünde tanıklarındanım.
Seni, Eşin Beyfendi'yi ve seni sevenleri tanımakla -özellikle- müftehîrim. Allah'ın nasîbiyle özel bir devrin özel olmasına müspet-menfî katkı veren bir nesiliz! Hikâyeler bizden, bizim yaşadıklarımızdan veya yaşamamız planlanan sahnelerden çıkarılıyor!
Senaryolar, bu hikâyelerden bizim karakterlerimize göre kurgulanıyor! Arada senin gibi, dik duruşuyla senaristin kurgusuna uymayan, sahne dekorunu alt-üst ederek bozan yiğitler çıkınca senaristin aklı karışıyor ve -geçici olarak- bir süre perde iniyor!
Keyifle ve gururlanarak şunu söyleyebilirim ki gayr-ı millî senaristin her aklı karışıp perde indirildiğinde Türk Milleti bir soluk alıyor! Tarihte Türk Milleti'nin soluklanmasına sebep olabilen olaylar genellikle çok kanlı savaşlar olurdu! Şimdi sen ve senin gibi Yiğit Millet Fedâilerinin şahsî fedakârlık ve ödediğiniz bedellerle millet soluklanıyor!
Bir millet evlâdı olarak bu fedakârlığınızdan dolayı ben, yerle gökler arası kadar Allah râzı olsun diyorum...
Sevgili Müyesser;
100 yılın hesaplaşmasını yaşıyoruz! "100 YILIN HESABI" diye kitaplaştırdığın yüzyılımızın hesaplaşmasında millî tarafı temsîl ettiğinin elbette farkındasın... Satırlarım, zamanı törpülemene eğelik edebilsin diye mektubumu uzatmaya uğraşıyorum! Uzun yıllardır mektup yazmadığım için idmansızlığımdan kaynaklı olan yazımın eğri-büğrülüğünü lütfen hoş gör!
Gönlüm, senin gibi Yiğit bir Millet Anası'na inci misâli dizili görüntüsü olan bir mektup dilemişti! Genelde görenler yazıma güzel derler ama şu ânki hâlet-i rûhiyem elimin titremesine mani olamıyor! Yüreğim titriyor, elim titriyor, beynim yazmak istediklerimi yutkunuyor!
Her (!) ünlemim, her (.) noktam bir yutkunuş Sevgili Müyesser!...
Şunu başta sen, sonra bu mektuba "Görülmüştür" kaşesini vuracak olan "Demokrat emir kulu" bilmeli ki asıl söylemek istediğim; söylemediğim, yazmadığım, yazamadıklarımdır! Söylememe, yazmama mani olan düşüncem ise sana artı bir huzursuzluğa sebep olabilirim endişemdir!
Belki beylik bir söylem olacak ama gece ne kadar karanlık olursa olsun en zifirî karanlık, şafağın müjdecisidir. Senin tutuklandığına inanmadığım için tahliye demeyeceğim ama alıkoyulduğun gibi salıverileceğin günlerin yaklaştığını hissediyorum.
Ortaklaşa "korku imparatorluğu" kurmaya çalışan karanlık güçlerin birbirlerine düştükleri, artık saklanmıyor! Güç paylaşım mücâdelesinde kılıçlar çekildi! Kavganın ringini hazırlayıp hakemliğine soyunan senarist, Fuller'in ağzından; "Türkiye'ye sol lâzım" deyiverdi! Öfkemden gülsem mi, ağlasam mı?
Müyesser Kandaşım;
İrticâlen yaşayan bir "Türk Milliyetçisi" ve düşünerek yaşayan bir "Türk Milletçisi" olarak irticâlen karaladığım bu satırlarımla sana, mektubum süresince arkadaşlık edebilmenin manevî hazzında ve onurundayım. Biliyorum ki zamana güç yetmiyor ve biliyorum ki zamana kafa tutma dirâyeti gösterebilen nâdir kişiler, tarihe iz bırakıyorlar!
Sen artık tarihe şerh düşenlerden değil "Zâlim bir devir"e imza atanlardansın. Sen artık Millî bir karakter, bir Millî Şahsiyetsin ve seni tanımakla tarifsiz onurluyum.
İnşallah yakında salıverildiğinde bizzat tanışma, tokalaşma dilek ve temennîlerimle seni Allah'a emânet ediyorum.
TÜRK TÜRK'Ü KORUMAZSA TANRI TÜRK'Ü KORUMAZ vesselâm...
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Dip not: Bu mektubum el yazımla Sevgili Müyesser Uğur YILDIZ'ın Silivri'deki adresine postaladığım mektubumdur. Bütün duyarlı yüreklerin kalem kâğıda sarılarak mektuplarıyla Siliri'deki yüreklilere yoldaş olmaları dilek ve temennîlerimle adresi vermek istiyorum:
Müyesser Uğur YILDIZ
Silivri Cezaevi Kampüsü
L-8 Cezaevi C-5 Koğuşu
Silivri/ İstanbul

Hiç yorum yok: