Pazar, Nisan 22, 2012

KORKUSUYLA CESÛR YÜREKLER...

Saat sabahın 06.50'si... Çalab'ımla, kendimle başbaşayım! Beynimde fırtınalar! Canım, rûhum dünyevî işlerin basitliğine itirazlarda!...
Her insan bir fikir sahîbi veya bir fikre mensûp. Her fikir mensûbu, bir başka fikirliyle kavgalı! Yani insan, insanla kavgalı! Ve bu kavga yeni de değil!
Kur'an-ı Kerim'de: "Bir zamanlar Rabbin meleklere; ' Ben yeryüzünde bir halife atayacağım.' demişti de onlar şöyle konuışmuşlardı: 'Orada bozgunculuk etmekte olan, kan döken birini mi atayacaksın? Oysaki bizler seni hamd ile tesbih ediyoruz.' Allah şöyle dedi:Şu bir gerçek ki ben, sizin bilmediklerinizi bilmekteyim." (Bakara 30)
"Ve Adem'e şöyle buyurmuştuk: Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleşin ve orada dilediğiniz yerde bol bol yiyin. Ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zulme sapanlardan olursunuz."(Bakara-35)
"Bunun üzerine şeytan, onların ayaklarını kaydırdı da onları içinde bulundukları yerden çıkardı. Biz de şöyle buyurduk: Bir kısmınız, bir kısmınıza düşman olarak aşağıya inin! Belli bir süre kadar yeryüzünde sizin için bir bekleme yeri, bir nimet/bir yararlanam imkânı olacaktır."(Bakara-36)
"Bunun üzerine Adem, Rabbinden bazı kelimeler öğrenip belledi de O'na yöneldi. O da onun tövbesini kabul etti." (Bakara-37) şeklinde anlatılanlardan anladığımız; insanlığın, Âdem ile Havva önderliğinde yeryüzüne indirilmesiyle başlayan insanlararası bir çekişme var. Biz de aynı çekişmeyi devâmla meşgûlüz! Yani biz de; nefislerimize zulmedenlerdeniz! Yani bizi de affetmez ve esirgemezse hüsrâna uğrayanlardan olacağız!...Korkuyu, hepimiz biliriz ama galiba neden, kimden korkacağımızı karıştırırız! Kimimiz ölmekten, kimimiz yoksulluktan, kimimiz yasaların cezâsından, kimimiz kuvvetli sandığımızdan korkarız!
Korkulması gerekeni, Korkuyu Yaratan, Korkuyu Yaratan'dan korkmayı unuturuz!...
Bir kaç kere paylaştığım bir kıssayı, bir daha hatırlatacağım...
Yavuz Sultan Selîm Hân, tahta çıkar. Sadâret, yani günümüzün başbakanlık makamını boşaltmıştır. İlk divanda sadrazam atayacağını duyurur. Paşaların tamamı Enderûn'ludur. Tahsîlli, diplomalı kalifiye kimselerdir. Sadece Piri Mehmet Gâzî alaylıdır. Savaştan savaşa, cepheden cepheye koşarak yetişmiş, îmânı ve bileğinin hakkıyla paşadır...
Divan günü bütün paşalar, saatlerce önceden koşarak Padişah'a yakın yerlere otururlar. Hepsinin gönlünde, sadrazamlık yatmaktadır. Pîrî Mehmet Gâzi ise divana bir kaç dakika kala gelir ve Padişah'a uzak, kapıya çok yakın boş bir iskemle bularak oturur...
Yavuz gelir. Selâm-sabah, hoş-beşten sonra Divan'ı açar.
- Bre Paşalar! Bir karara vardım. Ne dersüz? Diye kararını açıklar. Açıkladığı karar, devletin yüzde yüz aleyhine bir karardır! Sonra, meşveret gereği:
- Falan paşa! Ne dersün? diye sırayla sormaya başlar. Aldığı cevaplar:
- Muvâfıktır Hünkarım! Çok doğrudur Hünkarım! Siz yeryüzünde Allah'ın gölgesisiniz, yanlış yapmazsınız Hünkarım!... Ve benzer sözlerdir.
Sıra, en sona kalan Piri Mehmet Gâzi'ye gelir:
- Bre Piri Paşa! Sen ne dersün? diye soru tekrarlanır.
- Külliyen yanlıştır Hünkarım! Cevabıyla, divana sanki bir bomba düşer! Her kes Koca Yavuz'un gazâbını düşünerek titremeye başlar. Yavuz:
- Bre Pîrî! Bizden korkmaz mısın? Bilmez misin biz kelle alırız!... Diye kükrer. Cevap ta saygılı ama aynı cesûr tonlamayladır:
- Hâşâ Hünkarım!... Yüreğimizi Allah korkusu, öylesine kaplamıştır ki başka bir korkuya aslâ yer yoktur!... Ve Pîrî Mehmet, sadrâzamdır...
Yüreğimizdeki korkuları, Allah Korkusu ile kovmadığımız sürece; asıl korkmamız gereken yeri unutup dünyevi korkularla oyalandığımız sürece, eğer bizi bağışlamaz ve esirgemezse -korkarım- hüsrâna uğrayanlardanız! Allah(c.c.) hepimizi dünyevî korkulardan korusun ve bağışlasın ki hüsrâna uğrayanlardan olmayalım inşallah...
"KORK ALLAH'TAN KORKMAZDAN!"
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: