Pazartesi, Nisan 23, 2012

EGE'DE TÜRK RÜZGÂRI...

Türk'üz, Türkler, yoldaşımız.
Hesâba gelmez yaşımız,
Nerde olsa savaşırız!
Türk'üz türkü çığırırız... Aşık Veysel

22 Nisan'da İzmir'de; rüzgâr Türk'çe esti, eller Türk'çe buluşup tokalaştı, tanışmak için merakla açılan gözler Türk'çe baktı, diller Türkçe hâlleşti!
Fevkalâdeydi! Hârikaydı! Muhteşemdi! Müthişti!
Yetmiş yaşlı aksakalların, 18 yaşlı delikanlıların; sağcıların-solcuların, ülkücülerin-devrimcilerin, milliyetçilerin-halkçıların, vatanperverlerin-milliyetperverlerin buluştuğu, kucaklaşıp kaynaştığı, Ege'den Türkiye'ye ve dünyaya Efece, Türkçe pozlar verilen; bölücülere, emperyalizm taşeronlarına, milliyetsiz milliyetçilere, Haçlı Müslümanlar'a, cemaat adlı A.Ş.'lere, dönenlere-değişenlere, hâinlere-nankörlere, Haçlı lejyoneri müslümanlara, paralı askerlere, bodyguard(badigard)lara, dolma kalemlere Türkçe uyarılar yapılan müthîş bir gündü!
Saat 10.30 gibi buluştuğumuz Banu Avar'ın yaydığı müthîş enerji ve oluşan görevdeşlik(sinerji) onuruyla toplanan, kadınlı-erkekli, genç-ihtiyar, hasta-sağ ama her biri cesâret ve ataklıkta birbiriyle sesizce yarışan, ön-grup görülmeliydi! Herkesin elinde kalemi, herkesin dilinde hazırlanarak veya irticâlen sunduğu birlik fikirleri olağanüstüydü!
45 yıllık 'Ülkücü adayı Türk Milliyetçisi bir Türk' olarak, millî konularda, 68 Kuşağı ve diğer devrimci karakterli kişilerle buluştuğumuz ortak noktamız fazlaydı! Mehmet Âkif'in, yüz yıl önce seslendiği; "Ey dipdiri meyyit! İki el bir baş içindir/ Davransana! Eller de senin baş da senindir!" feryâdında buluşulmuştu!
Hemen herkesin çantasında kendi yazdığı kitabı vardı ve kitap alış-verişleri çok heyecânlı, onur vericiydi. İlâhiyâtçılar vardı. Hukukçular vardı. İş adamları, evkadınları, emekliler vardı.
Çok gariptir veya ben çok garipsedim!
Solcu, hatta komünist fikirli ama millî duruşlu kişilerden değil; sadece, yıllarca kendime çok yakın bildiğim bir ilâhiyatçıdan milliyetçiliğe itiraz geldi! Güya bilmem kim; "Milliyetçilik zoolojik bir kavramdır! İnsan at alırken ırkını inceler." diyesiymiş! Tepki verdim! "Velev ki o, bilmem kim veya kim, böyle söyleyerek eşref-i mahlûkat insana hayvan diyorsa aynen, hatta misliyle iâde ederim!" dedim!...
Sonra; Kitap Fuarı'nda, Banu Avar'ın konuşma salonuna geçtik. 1.200 kişilik salonda 1.500 kişiden fazla bir kalabalık ile partilerüstü millî bir duruş sergileyen Banu Avar'ın, iç ve dış meselelere değindiği Türkçe konuşmasını dinledik.
İzmir'de; dil, din, ahlâk, estetik ve ortak terbiyeyle yoğrularak oluşturulan nefis bir millet manzarası seyrettik. Yangın Türk sînelerimizi, Türkçe esen rüzgârla serinlettik!
Kendine has bir kültürü ve dili olması gereken millet tarifini doyasıya seyrederken; "Viva! 19 Mayıs" sloganıyla Samsun'da bir etkinliğe hazırlanan TGB'liler de nasiplerine düşen tenkit ve uyarıyı aldılar!
Çok sevdiğim; "Seni menden soruşsalar ne deyim?" diye bir Azerbaycan mahnısı var! İzmir'de onurlanarak izlediğim, izleyerek rahatladığım Banu Avar'ı, ola ki benden soracak birileri çıkarsa; "Saçının telinden, tırnağının ucuna kadar Türk, "Ne mutlu Türk'üm diyene" formülüyle milletliği kavramış ve samîmi vatansever bir Türk Kadını... Hatta günümüzün Nene Hatun'u, Kara Fatma'sı, Halide Edib'i..." derim!
İzmir'de bir daha gördük ki sür'atle kendimize dönmezsek; ahlâkta, edebiyatta, müzikte, san'atta, giyim-kuşamda, eğlencede-mâtemde, adâlet ve hukukta, gelenek-görenekte, kısaca her yerde ve herşeyde millîleşmeden milletliğimizi koruyamayız!
Milletliğimizi koruyamazsak, milletin teşkilatlanmış hali olan Devlet, kendiliğinden yok olur! Millet olmazsa devlet te olmaz, devletin yönlendirip yönettiği kurumlar da vesselâm...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: