Çarşamba, Mart 11, 2009

İNSAN KISIM KISIM...

Ülkücüler olarak yıllar öncesinden vaz geçtiklerimiz, Ülkücülük adına bir şeylerden vaz geçiyorlar! Türk milliyetçiliğinin tek siyasi kuruluşunun ideolojik ağırlıklarını atarak diğerlerine benzetmeye çalışıyorlar! Millet renklerimizden bazılarının farklılıklarının farkında olan demokrat(!), halkçı(!) ve yeni bir milliyetsizlik tarifi oluşturuyorlar!
Millet deyip aslâ Türk Milleti demeyenlerle benzeşerek farklılık iddiasında bulunuyorlar! Farklı davranış sergilemeden farkın fark edilemeyeceğinin farkında olmayanlar, farklılıkların farkındalarmış! Farlılıkları doğru! Ülkücülerden ve milletten ülküsüzlükleri ile farklılar!
Her şey gibi insanlar da zıddıyla kaimdir. Yani iki kısımdır. Bir kısım, aldıkları ünvana kişilik katarken diğer bir kısım, aldığı ünvanın altında kaybolurlar. Başka yönden de iki kısımdır insanlar: Bir kısmı; lâzım oldukları zaman, lâzım oldukları yerde, lâzım oldukları şekilde, davet edilmeden olurlar. Görevlerini tamamlayınca vedalaşmadan sessizce, geldikleri gibi giderlerken diğer bir kısım; lâzım olduklarında davete rağmen gelmezler, gerek kalmadığı zaman da davet edildikleri için kendilerini önemli zannederler! Lâzım olmadıkları yerden kovsan da, sövsen de, dövsen de gitmeyerek yüzsüzleşirler!
Bir başka yönden de iki türlüdür insanlar: Bir kısmı; herkesin methettiğine güzel diyerek eyyamcılık yapar, kendinin olmayan güzellikleri kıskanır, kimin atına binerse onun düdüğünü çalarken diğer bir kısım; "Ben güzele güzel demem / Güzel benim olmayınca..." diyerek, kendi güzelinden başkasına güzel bile demez...
Mert te insandandır, namert te. Ulu da insandandır, alçak ta. Sadık ta insandandır, hain de. Kahraman da insandandır korkak ta. Sebat eden de insandandır dönen de, dönek te. Güzel de, iyi de insandandır, çirkin de, pis te...
Benzer insanların beraberliği gözlemlenirse; mertin, ulunun, sadıkın, kahramanın, sebatkârın, güzelin, iyinin bir safta; namertin, alçağın, hainin, kaçağın, döneğin, korkağın, çirkinin, pisin de bir safta buluştuğu görülür... Bu tesbitte hayret edilecek bir hâl vardır: İki saftakiler de saflarını, en doğru saf olarak bilirler! Bir tarafta sadece samîmiyet varken diğer tarafta çıkar ilişkileri üzerine bina edilen bir kurnazlık vardır!... Günümüzde de bu iki zıt saf, karşı karşıya!...
Kimin, nerede, ne zaman, ne yaptığını gayet iyi bilen ülkücüler; bu döneklere karşı sağlam bir saf oluşturabilirler mi? Ülkücüler; bu kendi ayak seslerinden korkan zavallıları, bir büyük birlik halinde durarak ürkütebilirler mi?
Yıllardır kendilerinden uzak durmuşların, kaçmışların, dönmüşlerin, saklanmışların ayıplarını sakladıkları için, bu kaçaklara mecbûr edilmekten daha ağır ceza mı olur ülkücülere?
Ülkücü Hareketin, Türk Milliyetçiliği Hareketi'nin bu "Çizdim, oynamıyorum!"cularla kaybedecek zamanı var mıdır?
Artık Ülkücü Hareket, deniz misali içindeki tafraları, safraları temizleme hareketini başlatmalıdır. Buna tecrübesi de yeter, karakteri de...
Ülkücü yüreğimizle, "Çiçek bahçesi" ve "Ayrık otu"benzetme ve tarifine karşı olduk... Mevsimlik ömrü olan ve gıdası gübre olan nebattan, çiçekten millet tanımı çıkamaz dedik...
Bu toprakları vatanlaştıran şüheda; ne mozaiktir ne de çiçek bahçesinin çiçekleri... Toprağı vatanlaştıranlar; Kürt kökenli Türk milliyetçisi, bir ülküdaşımızın tarifiyle; "Renkli mermerin farklı renkleri" dir...
"İnsan kısım kısım/Yol damar damar" diyen bu millet; bin yıldan fazla bir arada taşlaşmış, kayalaşmış mermerleşmişlerdir... En sert iklimlere de, en sert saldırılara da yüzlerce yıl bu sertlikle dayanmış, karşılık vermiştir... Kürt'ten, Ermeni'den, Rum'dan, Yahudi'den vatandaşlarımız vardır. Bu azınlıklar, kesinlikle mermerin renkleridir. Vatandaşlık kurallarına riayet ettikleri sürece de dünyanın en mutlu renkleri olarak yaşayacaklardır. Türk töresi bunu emreder çünkü...
Obamaların Barakı da gelse, Obamaların Hüseyini de gelse; bu millet ne bir Kürdünün saçının telinden, ne de vatanın bir tek çakılından vaz geçmez. Bu coğrafya üzerinde hayalleri olanların, rüyalarında karabasanları, hayatlarında kıyametleri olur bir daha, bir daha, taaa kıyamete kadar...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: