Perşembe, Mart 26, 2009

ÖLDÜRDÜĞÜMÜZ İNSANLIĞIMIZA AĞLAYALIM!...

Allah'ın hükmü, bu! Yaratılan ölecek. Ondan geldik, O'na döneceğiz...
Ateş te düştüğü yeri yakacak. Yanmayan canların gözünden yaş gelmeyecek! Ama sayısız ağlayanın, sayısız dua edenin, sayısız yakarış gönderen ağızların seslerini duyar gibiyim.
Türk Milleti,
Müslüman Türk Milleti,
Rumeli'ni Türkiye'leştiren, İkonyumu Konya'laştıran, Kostantinapolisi İstanbul'laştıran, Amed'i Diyarbakır'laştıran; toprağı ölerek vatanlaştıran Millet; gelin bu coğrafyada ölen insanlığa, gelin "Kim uğruna olmazki fedâ" diye tarif edilen bu topraklarda inkâr edilen yüreklerimize, öldürdüğümüz değerlerimize ağlayalım ve öylesine ağlayalım ki gördüklerimizi görmemek için kör olsun gözlerimiz!
"İki saniye sonrasına garantimiz olmayan bir hayatta, fırıldak olmaya gerek var mı?" diye sevenlerine seslendikten sonra meçhûle uçan Muhsin YAZICIOĞLU ve yanındaki beş kişiye rağmen, müzik programı yayınlayabilen televizyonları duymamak için sağır olsun kulaklarımız!
En dincisinden, en ateistine kadar bir birinden farkı olmadan reklâm pastası yarışındaki televizyonları görmemek için kör edemezsek te kapatalım gözlerimizi! Sağır olmasak ta duymamak için açmayalım bu nâmert yayınları!
Hele Pir Sultan'ın; "İlle dostun gülü yaralar beni." tarifindeki davranışlara iki kere dikkat edelim eğer hâlâ ferâsetimiz varsa!...
Seçim mitinglerini iptâl ederek, BBP Genel merkezi'ne geçmiş olsuna koşan siyâsilerimize, özellikle yaşına rağmen insanlığın ve müslümanlığın gereğini ihmâl etmeyen Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN'a, en sert muhaliflerinden olduğunu bile bile koşarak giden Deniz BAYKAL'a ve diğer parti mensuplarına insanlık adına, Müslüman Türklük adına teşekkür ediyorum. genel Merkez önünde, olay mahallinde dondurucu ayaza rağmen gittikçe kalabalıklaşan ve bir yere ayrılmayan dualı ağızları tanıştıran Rabbim'e de şükrederim...
Bu ciddî meseleyi ihmâl edenleri ihmâl etmeyen millete, millet dersem namert olayım artık! Demek ki halklarmışız! Demek ki Atatürk'ün milletleştirmeğe uğraştığı hakları millet edememişiz! Millet olamamışız, millet!...
Îmanına tanıyan her kesin şehâdet edeceği, vefâlılığından dolayı teşkilatı mensuplarınca hep tenkît edilmiş, hiç bir tanıdığını mevki ve makamına asla bakmadan ihmâl etmeyecek kadar sahâvet sahibi, "Îmanıma yönelen namluya baş eğmem!" diyecek kadar cesûr; tek başına, devlet imkânlarından asla istifâde etmeden, kendini milletine hasretmiş bir Dâvâ Adamı'nın başına gelenleri, rutin bir olaymış gibi karşılayabilenlere beddua ediyorum artık!
"Babamız ölse de işimizi yapar şarkımızı söyler, göbeğimizi atarız." diyen, saygıyla karşıladığım meslek sahipleri hâricinde; o meslek erbâbına görev veren iş sahiplerine, televizyon sahiplerine, program yapımcılarına lânet ediyorum!
Devlet yönetmek, milletle bütünleşerek olur! Millete rağmen devlet yönetilmez, yönetilemez! Organize İşler Şubesi'nin; istediği adamı, istediği anda, telefonundan hareketle, dünyanın neresinde olursa olsun yakalayabildiği bir dönemde; dakilarca süren telefon görüşmesine rağmen Muhsin YAZICIOĞLU ve yanındakilerin yerini tesbît edemeyen acemilere, beceriksiz değillerse insanlığın yüz karalarına beddualar ediyorum!
Bu fotoğraftaki biz olamayız! Bu görünen; yayın akışını değiştirmeyen, habere mecbûr oldukları için ekrana kilitlenmiş yaralı yüreklerle müzik ve reklâmlarla alay edenlere, beddua ediyorum! Lânet ediyorum! Beddua ve lânete inanmayan inançsızlara da anlayacakları dilden ana-avrat küfrediyorum!
Ya Rabbi, kendisini seven sevmeyen her kesi sevdiğini bildiğim Muhsin YAZICIOĞLUNU; Hz. İbrahim'i ateşten koruyan, Hz. Yunus'u balığın karnında muhafaza eden sana emânet ediyorum! Ya Rabbi, Allahlığına sığınıyorum. Ol deyince olduran kudretine sığınıyorum!
Ya Rabbi, şu an çâresiz îman ehli, kimsesiz kaldı! Eeeey "Kimsesizler Kimsesi"; kimsesizimizin Kimsesi Sen ol!...
Duadayım Dostlar! Sizlerden de dua, dua, dua...
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: