Cumartesi, Kasım 19, 2011

ALLAH SORSUN!...

Dîn diye, dindârlık diye müslîm, gayr-ı müslîm komşuların arasını bozdunuz! Allah sorsun!
Cami cemaati günahkârla meyhâne-kahvehâne günahkârının arasına girdiniz! Milletle devletin, mazlûmla adâletin, hastayla doktorun, cemaatle imâmın, öğrenciyle öğretmenin, askerle komutanın, cahille âlimin arasına girdiniz, aramızı bozdunuz! Allah sorsun!
"Allah'a ibadet edin. O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetim ve öksüzlere, çaresizlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa, size bağımlı olanlara iyi ve güzel davranın. Allah, kasılıp böbürlenen şımarıkları sevmez." (Nisâ-36) Allah buyruğunu bilmenize rağmen kasılıp böbürlenip şımararak herşeyi yaptınız! Allah sorsun!
Kur'an'da lisânımın ve tenimin farklılığıyla (Rûm-22) belli olan Türklüğümle ve tamamlanarak adının İslâm koyulduğunu bildiğim dînime şükreden bir Türk olarak gücüm kadar direndim, direneceğim! Hakkımızı Allah sorsun!
"Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir. Ne mutlu Türk'üm diyene." şeklindeki yaklaştırıcı, barıştırıcı, kaynaştırıcı formülümüzle oynadınız, Allah sorsun!
Türk Milleti adlı halkın; Kürdü, Çerkezi, Gürcüsü, Ermenisi, Rumu, Rusu vardı. "Gırış" dediğimiz Rus komşularımız Petka, İvan, Olga'nın soyadları Türkseven'di! Aynı mahallede saklambaç oynarken birbirimizin evine saklanırdık! Aynı sıralarda okur, aynı bölükte askerlik yapar, aynı gölette yıkanırdık,kardeştik! Aramızı bozdunuz Allah sorsun!
Türk Milleti; Allah'ın huzûrunda camide eşitti! Dîni siyasallaştırarak sizden olan-olmayan diye ayrıştırdınız ve Allah huzuruna değil, size görünmek için gittiğiniz camide boy göstermek yarışına giren mürâilerin, sizin hocaefendilerden hürmet görmesini sağlayıp camideki saf tutma eşitliğini bozdunuz, Allah sorsun!
Haklı mazlûmla, haksız zâlim, adâlet huzûrunda eşitti! Adâleti parayla alınıp satılır hâle getirdiniz! "Milyon harcayın bir lira kazanın! Hâkim satın alın, savcı satın alın! Ta ki kılcal damarlara sirâyet edinceye kadar." yöntemi ile adâleti pazarlattırdınız! Adâlet önünde eşitliği bozdunuz, Allah sorsun!
Hastalar, doktor önünde eşitti! Yandaş hastalara, yandaş doktorlarca torpil uygulatıp sizden olmayanı mesâi bitti diye kolunda serumla dışarı attırdınız! Hasta-Doktor ilişkisindeki eşitliği bozdunuz, Allah sorsun!
Öğrenci, öğretmen huzûrunda eşitti! "Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum." şeklindeki öğretmene saygıyı yok ettiniz! Paralı eğitimle veli-nîmet müşteri çocuğuyla özel okula gelemeyen öğrencileri ayrıştırdınız, Allah sorsun!
"Vatan borcu, nâmus borcu" diyen millet evlâtlarının Komutan huzûrundaki eşitliğini bozdunuz! Devlet-i Ebed-Müddetin, toprağı vatanlaştırmanın tek bedelinin can olduğu inancıyla, şehîtliğe hevesli Mehmetçikle, bedelli zengin şımarık veletlerinin arasını açtınız, Peygamber Ocağı'nı bozdunuz, Allah sorsun!
Bekçi Baba'nın düdüğü ile sağlanan asâyişi, tanklarla, panzerlerle, gaz bombalarıyla, polis coplarıyla sağlayamadınız! Asâyişi bozdunuz, Allah sorsun!
Millî günlerde kendiniz "sap gibi" durduğunuz için saygıyla duranları "sap gibi" zannedip millî bayramlarımızla, dîni bayramlarımızın arasına girdiniz! Bayram coşkumuzu bozdunuz, Allah sorsun!
Çok katlı binada bir kat daha yukarı çıkınca yükseldiğinizi zannedip şımardınız; "Yeryüzünde dolaşıp bir bakmıyorlar mı ki, nasıl oldu kendilerinden öncekilerin sonu? Onlar kuvvet yönünden bunlardan daha ağır ve baskındılar. Toprağı eşip deşip didik didik etmişlerdi. Ve yeryüzünü, bunların imar ettiklerinden çok daha fazla imar etmişlerdi. ... Doğrusu, onlardı öz benliklerine zulmedip duranlar." (Rûm-9-) tarifiyle yüksekten bakarken şımardığınızın farkında değilsiniz!
Zülkarneyn'den bize kadar bütün samîmillerin bedduâsına muhatapsınız! Bu kadar ilenç, boş dönmez! Yine de câhillerimize acırız! Onların üzülmelerine de üzülürüz!
"Allah, kasılıp böbürlenen şımarıkları sevmez." (Nisâ-36) vesselâm...
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: