Pazartesi, Kasım 28, 2011

EFELERİN TÜRKÇE KONGRESİ...

Ötelemek, ötekileştirmek münâfık yardımcılığı, nifakın-münâfıklığın bizzat kendisi!
Tenkît, hele iftirâ ile kulaktan dolma ara söylentisi sahipsiz sözleri mesnet ederek tenkît, işin en kolayı! Bu yüzden işin zoruyla, Hace Ahmet Yesevî'nin; "Birbirinizi meth'edin." öğretisine uymaya çalışarak, kendilerini çok meth'ettiğim bugünkü sözlerimden dolayı bana kızacaklarını bildiklerimi de yeri, zamanı geldikçe meth'etmeye devâm edeceğimi belirterek meth'edilmeyi hak eden birini, birilerini lisân-ı münâsiple inşallah abartmadan yani fazla mübalağa etmeden meth'edeceğim...
Cumhuriyetimizin ve siyâset yakın geçmişimizin düayenlerinden, 9. Cumhurbaşkanımız Demirel; "Hamâset işe karıştığında akıl tatile çıkar." demişlerdi. 27 Kasım 2011- Pazar Günü, hamâset aklımı tatile gönderdi!
İzmir'de Demokrat Parti'nin 10. Olağan Kongresi'ne davetliydim. Basına ayrılan yerden, 1500 kişilik salonu hınca hınç doldurup dışarı taşan, içerinin dışarıya kurulan dev ekrandan naklen izlettirildiği, coşkulu bir kongre izledim!
Demek ki kumaşı terzi ölçüp-biçip diktiğinde esvâp; demek ki demiri demirci kızdırıp-dövüp-şekillendirip su verdiğinde çelikleşip pusat olabiliyormuş! Aksi halde yani demirciye kumaş, terziye demir verildiğinde; kumaş ta, demir de ziyan oluyor, demirci de, terzi de ziyan ediliyor ve millet esvapsız, pusatsız kalıyormuş!
Yaklaşık 20 dakika aklım tatile çıktı!
Çünkü samîmiyetle itirâf etmeliyim ki ne kadar özlediğimi o an hissettiğim hamâseti, doyasıya yaşadım! Yaklaşık 20 dakika; Tanrım'ın özel yarattığı, Çalabım'ın oldurduğu, tarihin ve talihin meth'ederek güldürdüğü bir Türk'tüm...
Demokrat parti Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek'in; "Bize Türk adını kader verdi. Ne mutlu Türk'üm diyene." cümlesinin Zeybek'çe tonlama ve vurgulamasıyla bitirdiği konuşması ile salonun hali görülmeye değerdi! İzmir'in Efeleri Türklüğünü, Türklüğünün ifâde edilmesini ne kadar özlemişmiş!
20 dakikalık konuşmasında; tarihimizle günümüzü harmanlayarak çok başarılı kıyaslamalar yapan Zeybek'in, duyurulması gereken sözleri ve tesbitleri vardı. Meselâ; "Osmanlı'da çürümüşlük teslîmiyetçilikle başladı. Bana Osmanlı'nın en teslîmiyetçisini sorsalardı Abdulmecît derdim. Bunlar da anmak için Abdulmecid'i seçtiler. Çünkü bunların ataları Abdulmecît, bizim ki Fatih ve Atatürk'tür."diyordu...
"Hatalar tekrarlanır! Tarih tekerrür eder! Meselâ rahmetle yâd ettiğimiz Enver Paşa'yı Almanlar öylesine şımartmışlardı ki Türkiye'nin adı 'enverland'a dönüşmüştü! Şimdi de Avrupa ve ABD, Eşbaşkanı öylesine şımartıyor ki RTE Türkiye'nin adını nerdeyse 'recepland' edecek! Enver paşa'yı Almanlar kandırdı, genş yaşta bir Osmanlı Diktatörü etti! Bir pantürkizm sevdâsıyla savaşa sokturup Osmanlıyı perîşan ettirdiler! Şimdi de parçalamak için şımarttıkları RTE vasıtasıyla Türkiye'yi savaşa sokmak istiyorlar! Yırtınıyorum! Kendimi parçalıyorum! Daha ne yapayım? Nasıl anlatayım?" diye gerçekten yırtınırken Namık Kemal Zeybek'i görmek lazımdı!
Müthîş bir belâgatla ama çok ağır ithamlarla -kendi vurgulu deyişiyle- 'ReTe Ee' ve hükümete yüklendi. "Zam yapmasalar Yunanistan gibi olurmuşuz! Demek ki Yunanistan gibi olmamıza bir zamlık mesafe kalmış! Ama eşeğimizi sağlam kazığa bağlamışlarmış! Hangi kazığa bağladınız diye sormadan eşek denince aklıma gelen ve söylendiğim "ÇUŞ!"u da paylaşayım. Ç.U.Ş.; Çok Uluslu Şirketlerin kısaltması..." diye açıklayıp; "Eşeğinizi hangi sağlam kazığa bağladınız? Vatandaşa çaktığınız zam kazığına mı, yoksa ÇUŞ kazığına mı?" diye soruyordu!
Bu arada İzmir'in; demokrasiye, Cumhuriyete ve Atatürk'e sadâkat ve bağlılığını çok net olarak bir daha izlediğimi de itiraf etmeliyim. 22 yaşında bir Genel Başkan Yardımcısı ve 84 yaşında bir kongre delegesi aynı sahnedeydi! "DP meşalesi ile çıktık yola./ Vermeyiz İzmir'i ne AKP'ye, ne sola" pankartını dillendirirken İl Başkanı Naşit Birgüvi'nin aldığı alkışlar da görülmeliydi...
Meth'edeceğimi söyleyerek anlattım! Çünkü izlediğim bu kongre başka türlü anlatılamazdı vesselâm...
TÜRK TÜRK'Ü KORUMAZSA TANRI TÜRK'Ü KORUMAZ.
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: