Salı, Haziran 19, 2012

HAKSIZ DEĞİL, KORKAN, KORKSUN!...

Biz öldük, onlar güldü! Biz durduk, onlar geldi! Yel esti, yağmur yağdı, yarıkları kapadı; yağmur yağdı sel geldi, çevreyi temizleyip denizlere taşıdı aşk olsun!...
Biz öldük, onlar öldürenleri övdü; zâlim dövdü, biz sövdük! Biz arttık, onlar kaçtılar; onlar kaçtı biz güldük, aşk olsun!...
Farz dedik, sünnet dediler! Cihât ettik, hicret ettiler! Saklandılar, beklediler; Haçlı'yla geri döndüler! "Veyl" olsun!...
Birlik dedik, tevhîd dediler; fetîh dedik, kibirle dudak büküp başka yere baktılar! Seferden firâr edip, zâferden pay istediler! Lânet olsun!...
Onlar güldü, biz güldük; üzüldüler üzüldük. Zûlüme dikildik, darağaçlarına tesbîh gibi dizildik, aşk olsun!...
Olan oldu, geçen geçti âmennâ amma her zor dönemde olduğu gibi yine sözümüz var! Söz yine bizde! "Ben Türk Milletini; hak yolu, hakîkat yolu, Allah yoluna çağırıyorum!" diye kükreyen sesin dâvetine, koşarak gelenler olarak sayımız; o zaman kaç kişi idiyse -vurulup, asılıp şühedâya katılanlar ve emr-i Hakk'la aramızdan ayrılanları saymazsak- yine o kadarız! Ve varız!...
Aylardır, hatta yıllardır; "Biz, birbirimiz için ölüme gider, lokmamızı paylaşırdık. Birbirimize mecbûr yaşardık! Şimdi şahsî menfaat için, koltuk için birbirimizin boğazına sarılır olduk! Ülkücü geçinenlerin, ülkücüye tahammülü bile yok!" ve benzer şikâyetlerden tiksinirim!...
Hele, son zamanlarda; "Kaç kişiyiz ki? İki kişiden biri işbirlikçi AKP'li! Bu kalabalığa güç yeter mi?" teslîmiyetçiliğine, şikâyet ile saklanmaya çalışılan korkaklığa ifrit olurum!...
"Nerede çokluk, orada b..luk!" tarifini ya unutuyorlar, ya da unutturmak istiyorlar! Binlerce koyundan oluşan bir sürüyü, bir kurt, panikletip darmadağın etmez mi?
"Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik,
Bin atlı o gün, dev gibi bir orduyu yendik!" dizeleri, yaşanmış yiğitlikler değil mi?
O davûdi Türk sesin davetine gelen, sayıları az ama benzer olan ülkücüler kaç kere, kaç yerde; iki-üç kişiyle 20-30 kişilik kalabalıkları dağıttılar? Unutuldu mu? Unutanlara hatırlatmaya edepleri izin vermiyorsa, bunlar yaşanmamış mı sayılacak?
Haçlı Müslüman'lığından âr etmeyen, "BOP Eş Başkanı olarak bizim de bölgede görevlerimiz var!" diye Irak'a işgâle gelen orduyu; "Bu bir Haçlı Seferidir." diye tarif eden diğer BOP Eş Başkanı Baba Bush'un yakın mesai arkadaşının, Haçlı askerlere duâlarını unutarak, Ülkücüler hakkında önce; "Onlar Fatiha bilmezler!", sonra; "Saf temiz insanlardır." dediğini, sözleri arasındaki çelişkiyi atlayalım mı? "Dokunmak bile ibâdettendir." tanımına itirâz etmeyerek 21.yy.'da Müseyleme veya Tuleyhâ'lığa hevesli gibi göründüğünü, söylemeyelim mi?
Söylersek; iki kişiden birinin verdiği oylara güvenerek kendini güç yetmez zanneden, demokrat maskeli Haçlı Müslümanlar, bizi asarlar mı, keserler mi, zindanlara mı tıkarlar? Susup söylemezsek; "Küfr'ün karşısında susmak, dilsiz şeytânlıktır." tanımına girmez miyiz? Allah bizi kahr'etmez mi?
Bilmez miyiz ki karasinekler, taze necâsete ve bala-şerbete üşüşürler! Necâsete yığılan sinekle kimsenin işi olmaz çünkü pisliği yiyip yok ederler ama bala-şerbete yığılan sineği dağıtmak, kovmak için bir el hareketi yetmez mi?!
Tarihin hangi döneminde, dünyanın neresinde; büyük ve kalıcı işleri çokluk yapmıştır? Bütün zor ve imkânsız gibi görülen işleri, tek kişi veya az sayıda inanmış kadrolar başarmamış mıdır?
1965'te birlikte yola çıkan yoldaşlar, arkadaşlar, ülküdaşlar, -şühedâ ve emr-i Hakk vaki olanlar hâriç- aynen durmuyorlar mı? Üstelik oğullarımız, kızlarımız var! Sayımız arttıysa necâsete yığılan, karasinek misali kalabalıktan değil oğul vererek, bereketlenerek artmadı mı?
Eğer korkulacaksa; milletin refleksinden, yani Türk Milliyetçilerinden, yani Başbuğ Türkeş'in dâvetine koşup Üç Hilalli sancağın altında toplanan Ülkücülerden; sonra, Başbuğ Atatürk ve Türkeş ideallerinin savunucusu, "Ne mutlu Türk'üm diyene" diyen İlk Ülkücülerin çocuklarından korkmak, akıl gereğidir vesselâm...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR"
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: