Çarşamba, Haziran 06, 2012

MUHÂTABINA "ÇIPLAK UYARI" !...

"Sürü terse döndü" de denebilir, "Madalyonun öbür yüzü" de... Çünkü herşey ters-yüz edildi, ters-yüz oldu!
Askerî vesâyetten şikâyet ederek, ağlaya-sızlaya kurtulmakla yetinmeyen BOP Eş Başkanı ve AKP; orduyu, vesâyet altına aldı! Siyâsetin vesâyeti, yanlış değil ama vesâyet altına almakla yetinilmiyor! Öfke dinmemiş olmalı ki hasımlarına karşı tek tek veya toplu olarak sıkıyönetim zûlmü uygulatıyor!
Hasdal ve Hadımköy’de tutuklu bulunan muvazzaf askerlerin görüş günlerinde ya da koğuşlarında yaptıkları konuşmalarının ses kayıtlarının paylaşılması veya servis edilmesi, onların cezaevinde de telekulak takibinde olduklarını akla getiriyor!
Benim aklıma daha fazlası da geliyor!
Dokunmanın ibâdetten sayıldığını, yani nerdeyse enbiyâdan sayıldığını biliyoruz! Bu, taraftar yalakalığı, dolayısıyla vicdânı incitse de akla kabûl ettirilebilir ama; "Üç kişi aralarında fısıldaşmaya görsün, dördüncüleri O'dur; beş kişi fısıldaşmaya görsün altıncıları O'dur. Bundan az da olsalar çok ta olsalar O mutlaka onlarla berâberdir; nerede bulunurlarsa bulunsunlar." (Mücâdile-7) âyetini hatırlayınca, şeytan aklıma daha fazlasını getiriyor!
Şaşırmaya niyetleniyorum, aklıma Firâvun geliyor! Firâvun da Allah'lığa soyunmamış mıydı? Yüksek kuleler yaptırıp Allah'ı oklamayı denememiş miydi? Madem aklıma geldi, sorayım; -hâşâ- Allah mısın Kardeşim?
Dört ay, cezaevini ofise dönüştürerek kalmış ta olsan, cezaevini gördün! Orada en etkili müsekkîn, küfür değil midir? Cezaevlerinde yaptıklarına sahîp çıkan gerçek delikanlılar hâriç, suçluya zaten rastlanmaz ve cezaevindeki hemen herkes, kendilerini suçlayanlara, yargılayanlara, ceza verenlere ne kallavî küfürler ederler, duymadın mı hiç?
Görüş günü gelen ziyâretçileri, mahkûmlar tesellî etmezler mi? Ziyâretçiyi tesellînin en kestirme yolu da kendini cezaevine koyanları kalaylamak, hesap soracağını söylemek değil midir?
Ne diyorsunuz? Cezaevinden ötesi, Tahtalı Köy değil midir? Tahtalı Köy'den öte yol var mı?
Allah'tan korkun! Kuldan utanın! Hayâ edin biraz ve çıkın milletin mahremlerinden! Kimse evinde konuşmasın, iş yerinde konuşamasın, cezaevinde küfredemesin! Ne diyorsunuz siz?
Millet ferdi olarak Devlete sadâkat duygularıyla sessiz kalan kişilerin, "Has..tirin! Meşenin dalları nerenize ...?" diye kalaylayanlar, Meclis'te sizi biber gazıyla tehdît edenler kadar yürekleri olmadığını mı zannediyorsunuz?
Milleti, çok tahkîr ve tahrîk ediyorsunuz, farkında olun!
Türk Milleti; içinden, Firâvun da, Nemrût ta çıkmasına izin vermez! Deniz gibi pisliklerini içinde yok eder, hatırlatırız! Türk Milleti'nin türesinde Kurt Kanunu geçerlidir! Düşen kurdu yemek, kurt türesidir amma kurt, düşenini asla çakallara yem etmez, duymadınız mı?
Gerçi kitap okumadığını, danışmanlarının çıkardığı özetleri okuduğunu kendisi söyledi ama ısrarla Kutadgu Bilig'i okumasını tavsiye ederiz! Oku ki; bin yıl önce Yusuf Has Hâcib'in; "İyi, yokuşa çıkmak gibidir. Bu yokuşa herkes yükselemez; uğraşmakla değme insan bunu yapamaz. Değerli olan herşeyin yapılması güçtür, bilgisiz ve değersiz kimse bu işi yapamaz." öğüdünden haberin olsun!
Oku ki; "İnsanların dillerinden düşmeyen iki türlü ismi vardır; biri iyi, biri kötüdür. İkisi de unutulmaz. İyiyi överler, kötüye söverler!" ikâzından haberin olsun!
Çık milletin yatak odasından, ayıptır! Milletin özel sohbetlerinden çık; zûlümdür, günâhtır! Nemrût musun, Firâvun musun, Neron musun, Muâviye misin, Yezîd misin, kendini ne zannediyorsun sen? Patlasan da, çatlasan da senden büyük Allah var!
"TÜRK'E BAŞ OLMAZ TÜRK'ÜM DEMEYEN."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: