Perşembe, Haziran 21, 2012

TÜRKÇE BİLMEYEN ANLAYAMAZ!..

Saygıdeğer Necdet Paşam;
Sayın Genelkurmay Başkanı;
Size özellikle vurgulayarak "Paşam" diyorum. Çünkü ben, bir Türk'üm. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kuran ırkın ahfâdıyım.
Düvel-i muazzâma denilen Yedi Düvel adlı Haçlı'nın paylaşımından, Gâzi Dedelerimizin kanları, canları pahasına kurtarılıp bize emânet edilen Vatan'ın ve Devlet'in sâdık emânetçilerindenim. Emânetlere sadâkatimi gösterebilmek için bana bu uğurda ölmeyi nasîb etmesi için geceli gündüzlü Çalab'a yalvaranlardanım! Bağışlayın, kastım kendimi anlatmak değil!
Abdulhak Hamid'in; "Türk milleti söylemez, söylenir." tesbîtinden hareketle size, milletin söylentilerini arzetmeğe çalışan bir Türk'üm...
Paşam!
Sizden öncekinden önceki Sayın Genelkurmay Başkanımız'a da bir toplu Şehît cenâze töreninde ağladıkları için Türk Milleti adına sitem etmiştim! Aynı sitemi, size de edeceğim! Önce; irâdenize gâlip gelen göz yaşınıza, defalarca ölürüm bilesiniz!
Tarihten biliriz ki devlet olmanın bir bedeli var! Yine tarihten biliyoruz ki devletli kalmanın ve vatanı korumanın da bir bedeli var! Bu bedel tektir ve candır, biliyoruz!
Millet evlâtları; devlet ve millet yaşasın diye, vatan bütün kalsın diye can verirler! Her Türk, askerlik çağı gelen oğlunu, kınalayarak Vatana-Devlete-Millete kurban niyetiyle davul-zurnayla namus borcunu ödemeye gönderir! Ve her Türk ana-baba, askere gönderdiği oğlunu önce Allah'a, sonra siz Komutanlara emânet eder.
Paşam!
Devlet-i ebed-müddet inancında bir Türk olarak sistem değişikliklerini anlayabilirim! Yönetim değişikliklerini de zorlansam da hazmedebilirim ama başta Muhteşem Türk Atatürk olmak kaydıyla O'nun silah ve mesai arkadaşlarının müthîş, destansı emekleriyle yoktan varedilmiş Türk Devletinin siyâseten yok edilme uğraşlarını; çok pahalı kazanılmış, "Misâk-ı Milli" diye adlandırılmış Vatan Sınırlarının; "100 Yılın Hesabı"yla değiştirilme çabalarını anlayabilmem mümkün değil!
Muhteşem Türk Atatürk'ün aktif askerliği müddetince asla siyâsete karışmadığını, Türkiye Cumhuriyeti Ordusu'nun da siyâsete asla karışmamasını istediğini biliyoruz! Sizin ve bütün komutanlarımızın da bildiğinizden emîniz.
Paşam!
Her şehît haberinde yüreklerimiz elbette yanıyor! Haberleri, milyonların gözyaşlarıyla izlediği ma'lûm. Şehitlerin ana-babalarının, eşlerinin, yavuklularının, akrabalarının, komşularının ve duyarlı bütün milletin ağlamaları elbette çok doğal...
Ama sizin ağlamanız doğal değil Paşam!
Önce Allah'a, sonra size emânet ettiğimiz oğullarımıza şehâdet nasîb olursa hem ağlar, hem övünürüz! Çünkü biz Türk'üz... Sizden ve bütün komutanlarımızdan da Türk Anaları ağlatan kuduz saldırganların analarını ağlatmanızı bekleriz! Bu, tamâmen Türkçe bir içgüdüdür! Bu içgüdüyü değiştirmeye, Türk Milletinin Ordusuna ve Komutanlarına güvenini azaltmaya hiçkimsenin gücü yetmez!
Malûmları olduğu üzre Türk Milleti, Ordu millettir. Kasıtlı olduğuna inandığım yanlış söylemle asla asker millet değil!... Allah aşkına siz, ağlamayın Paşam!
Siz; her anamızı ağlatanın anasını ağlattığınızda, biz millet olarak sizin yerinize de ağlarız inanın!
Siz; Türkçe durun, Atatürkçe durun, kurtça durun, bozkurtça vurun! Askerî deyimle -Allah rızası için- mıntıka temizliği yapın! Hz. Ali; "Eğer düşmanlarınızı öldürmezseniz siz ölürsünüz. Nefsimi elinde tutan Allah'a yemîn ederim ki bin kılıç darbesi, benim için yatağımda ölmekten daha hafiftir." diye buyururlarken, size seslenmemişler mi?
Paşam!
Analarımızı ağlatanların, analarını ağlatın; sizin yerinize Vallahi biz ağlarız!... Yüreğiniz ve bileğiniz pek, kılıcınız keskin olsun Paşam!
Tanrı Türk'ü ve hepinizi korusun.
Selâm, saygı, dua...
Mustafa ASLAN

Dip not: Altını çizerek özellikle ricam; yabancı dili Türkçe olanlar, bu mektubu okumasınlar!

Hiç yorum yok: