Cumartesi, Haziran 23, 2012

KORKAKTAN KORKULMAZ...

"Atom ve uzay çağındayız ama daha yüz milyonlarca insan ilk primatlar seviyesindedir. Kendi yarattıkları putlara tapmaktadırlar. Bazen evliyâ diye seviyesiz ve iğrenç bir câhilin, bazen büyük adam diye seviyesiz ve korkak bir hâinin, bazen ilerici ses diye alçak bir satılmışın ardından koşarlar. Korku bir hastalıktır. Millî eğitimle, millî basınla, millî radyo ile, millî film ve sahne ile tedâvi olunur. Fakat o hekimler nerde?" H. Nihal ATSIZ (8 Aralık 1972-Ötüken)
Bir Türk münevverin bugünü ve günümüz korkaklarını, kırk yıl önceden tarifi! Aklına hürriyetini vermiş cesur bir fikir savaşçısının, gelecek nesillere tarihî uyarısı!
Korkak milyonerin PKK'ya haraç verdiğini, korkak profesörün teröriste not verip hâmilik ettiğini, hükümet adamlarının, kanlar-canlar pahasına millîleştirilmiş Vatan topraklarını ve kazanımları "Babalar gibi" sattıklarını, oğullarına 18 yaşına gelmeden şirketler, gemicikler, dev şirketlerde yöneticilikler sağladıklarını, cümle aralarına serpiştirirsek günümüzü tarif eder!
Demek ki kırk yıldır benzer korkakların, benzer korkaklıkları ve tavizleriyle günümüze gelmişiz!
Korkak makama oturtulmuş, kendinde güç vehmederek zâlimleşmiş, Firavunlaşmış!
Hırsız makama oturtulmuş ve kendinde güç vehmederek en korktuğu devlet görevlisi polisin içine yerleştirebildiği kadar hırsızı-arsızı yerleştirip işini meşrûlaştırmış!
Hayatında memurluktan başka bir şey yapmamış, emirle aldığı görevlerden de kaytarmak için bin-bir yol denemiş korkak memur makama oturtulmuş, kim yüksek tonda "Zekerim hıyar!" demişse bir avuç tuz ve bıçakla yemeğe koşmuş!
Korkakları işbaşına getiren sistemsizlik adlı ithal, yasaları dikte edilen dayatma İleri Demokrasilerle milleten de korkalardan korkmak gibi iki kere ayıp bir davranış istenmiş!
Tam burada, bir hatırlatma yapmak lazım!
Kendilerini kahraman lejyoner, gladyatör, şövalye zanneden kudretli korkak(!)larımıza bir hatırlatma yapmamız lazım! Türk Milletinin korkusu, başka milletlerin korkusuna benzemez! Türk Milleti kendi gazâbının şiddetinden, öfkesinin gücünden, şimşek gibi çakıp, kasırga gibi yıkacağından, Ergenekon'da dağları eriten ateşinin yakıcılığından korkar!
Türk Milleti; yapamayacaklarından değil yapacaklarından korkar!
Zor tahrîk olur, sabırlıdır! Allah'tan başka beşerî bir güce kulluk etmez, abd-i Hû'dur! Öldürmeyen yaran korkmaz, savaşçıdır! Yüreği Allah korkusu ile dolu olduğundan başka korku bilmez, cesûrdur! Öldürüldükçe, budanan ağaç misali gelişir! Çünkü mazisi, kökleri çok derinde ve dünya düzeni ile görevli yaratılmış, "Allah'ın Türk adını verdiği süvârileri"dirler...
Defalarca söyledik tekrarlayalım ki duymayan duysun, duyanlar duymayanlara haber versin: Sel de sudur ama hayat vermez, tûfandır!
Türk Milleti de halklardan oluşur. Yağmurca güneşte buharlaşan durgun su gibi havalanır, soğukla karşılaşır yoğunlaşır, yağar! Hareketli yerlere bereket; durağan yerlerde, maymun gibi kıçı açıkların toplandığı kıraç yerlerde sel olur, tûfan olur, felâket olur! Türk Milleti, denizin pislikleri yok ettiğini bilir ve damlalardan yağmur, yağmurdan dere, derelerden nehir, nehirlerden seller oluşturur, yatağındaki bütün pislikleri yok etmek üzere denize taşır!
Birileri suyun durgunundan boğulurum diye korkarken Türk Milleti durgun suyun taşmasından, taşırılmasından endîşelidir!
Tarih mîmarı ve yapıcısı Türk Milleti'nin sabrının taşmak üzere olduğunu hatırlatmak millî bir görevdir! Bunu yapmaya çalışıyoruz! Bütün dünya emperyalistlerinin ödünü patlatan Türk Milliyetçilerinin; emperyalistlerden korkan ödleklerden korkacağını düşünmek, ancak korkak rüyasıdır! Korkudan uyuyamayanların karabasanları da Türklerdir hatırlatırız vesselâm!
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: