Cumartesi, Haziran 16, 2012

SÖYLEŞ-İ-YORUM...

Azerbaycanlı ünlü halk ozanı Mikâil Azaplı'yla söyleşeceğim!
O, hak dünyada! O'nun beni duyma şansı yok ama o, bizim ve bizden sonraki nesillerin de duyacağımız tonda ve kudrette hoş sadâlarını, kubbeye asmış, gitmiş! Allah rahmet eylesin. 1978'de dünyasını değişen bu Ozan, sözlerinin kudreti sâyesinde dünyada kalıcı! Fuzûli'den yüzlerce yıl sonra benzer duygular ve emsâl kudrette sözlerle o da zamânını resmetmiş, unutulmasın diye!
Fuzûli'den Azaplı'ya, Azaplı'dan günümüze insanlık ve dünya değişmemiş ki, benzer sıkıntılardan biz de muzdarîbiz! Demek ki bizde söylenerek göçecek ve biz de halimizi, ilgililer duymazlarsa, gelecek nesiller duysunlar diye zamâna nakş'edeceğiz!
Çağlarını, ibret alınsın diye resmederek zamana emânet eden cümle Sevgi Süvarileri'ne rahmetler olsun. Sağlara selâm olsun ve sohbetin sözü, sözün sohbeti başlasın...
Azaplı demiş ki:
"Yüz bin tabîp gelse bilmez, derdim var,
Deyirem ölürem, demirem olmur!
Nîmetim, kısmetim oldu zehrimâr,
Yeyirem ölürem, yemirem olmur!"
Derim ki:
Epeydir med-cezîrlerdeyim! Söylesem öldürtecek, söylemesem öldürecek sözlerim var!
Yıllardır iki soğuk demirin, örs ile çekicin arasına; dövsünler, dövüp şekillendirsinler diye gönüllü koyduğum gönlüm, acemîlerin hoyrat darbeleri yüzünden, çürümek üzere!
Türk Dünyasının Başbuğları ölünce, yakınları yastayken harîs acemî çıraklar, örslerdeki çekiçleri aldılar! Sırası geldikçe örse yatan gönüllüleri, acemi vuruşlarla rezîl rüsvâ ettiler! Hâlâ sıradayım! Sırada kalsam perîşan edecekler, çıksam perîşan olurum!...
Azaplı demiş ki:
"Umûdum azaldı Gök Allahı'na,
Kanlı kılıç vermiş yerin şahına!
Başım zûlümkârın secdegâhına,
Eyirem ölürem, eymirem olmur!"
Derim ki:
Umutsuzluğu, imansızlık bildik ama aynı hâris zûlümkârlarla biz de muhatâbız! Türk Kurultaylarını tekrarlayan, her kurultayda îman tazeleyen Ülkücülerin; Başbuğsuz başsızlıkla safları bozuldu! Safa girebilmek için, usta örs ve çekiciyle dövülmenin şart olduğunu bilen sıradakiler, darmadağın edildiler! Dinciler dinle, cinciler cinle ava çıktılar! Haramla helâle yer değiştiren, aklı mağlûp ettiren kindâr dinci sermâyedâr kurnazlar parayla saldırdılar! Yakalananları paylaştılar! Paylaşanlar kendilerine pâye edindikleri Ülkücülüğün başına bir de "eski" sıfatı eklediler!... Gidenler, gelenler; gidip gelenler var! Ben sıramdayım! Sıramda beklerken gördüklerimi, söylemesem ölüyorum, söylesem öldürüyorlar!...
Azaplı demiş ki:
"Gözlerimde kaldı arzûm, dileğim,
Hakk ta hak vermedi, yitti emeğim,
Oddandı paltarım aman neyleyim,
Geyirem ölürem, geymirem olmur!
"
Derim ki:
Benim de paltarım-giysim, odlandı-alevlendi! Giysem yanacağım, giymesem gömlek değiştirenlerden olacağım! Vazgeçene; kim, ne diyebilir vicdânından başka? Vazgeçmeyene kim, ne demeli saygıdan sevgiden başka? Ma'lesef öyle değil! Vazgeçene sövüp sonra övdüler! Vazgeçmeyeni eskilikle, hâtıralara tutsaklıkla suçladılar dövdüler! Dövülen bizdik, döven bizimkiler! Oysa biz, örsle çekicin arasında; oluncaya, ya da ölünceye kadar dövülmeye gelmiştik! Bu gönüllü romantikleri cezaevleri engelleyemez, hücreler yavaşlatamaz, ölüm durduramazdı! Ölür çoğalır, çoğalır ölürdük! Şimdiyse; "Ölmek, bir anda olup biten bir fiil! Yaşamak, durmadan yinelenen ve olma hallerinin devam ettiği bir fiil! İşte bu sebeple bile, yaşamak, ölmekten daha zor." diye entelce küreselci tenkîtler başladı! Duy da inâdına ölme!...
Azaplı demiş ki:
Azaplı, şaşırdım dünya sırrına,
İnanma insanın şeytân pîrine.
Herden zemânenin şeri xetrine
Dəyirəm ölürem, dəymirem olmur!"
Derim ki:
Sıra bizde! Biz de söyleyecek, söylenecek, gıybet etmeden muhatâbın gönlüne, gönlümüzle sesleneceğiz! Eğer bu samîmi söylentiler, bu dost söylemeler duyulmazsa; sağırlar duyduğunda korkarız ki geç kalınır! Bu geç kalışın vebâli, Vallahi çok büyüktür! Tarih, bu vebâli kıyâmete kadar, inâdına saklar! Hakkında konuşmanın yasaklandığı dokunulmazların hatırlarına dokunursak ölüyoruz, dokunmazsak olmuyor vesselâm...
"Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet,
Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir!" M. Emin YURDAKUL
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: