Pazar, Ocak 27, 2013

PİNOKYO'NUN BURNU TÜRKİYE'YE SIĞMIYOR!

Yalandan kim ölmüş anasını satayım ama galiba Millî cephede de panik var!
Orduların mühimmatsızlıktan, silahsızlıktan değil panikten dağıldığını, yenildiğini okur, duyar, biliriz!
Toplumların ve milletlerinde yoksulluktan, açlıktan değil ahlâksızlığın oluşturduğu parçalanmışlıktan ve parçalanmanın oluşturduğu panikten yok olduğunu da okur, duyar, biliriz!
Milletin gözünün içine baka baka millî ferâsetle dalga geçen, kendinden başkasına "Allah yarattı!" demeyen bir megalomanın saldırılarıyla Millî Cephade panik var!
"Bir ülkenin başbakanı anma törenine gider de bir korgeneral ayağa kalkmaz mı? Kalkması gerekir. Kalkmadığı takdirde bedelini öder. Bedelini de ödedi. Çanakkale’de anma törenlere gidiyoruz bu beyefendi ayağa kalkmadı. Ondan sonra gereği yapıldı. Ama şimdi bakın gideceği yeri o da buldu.." şeklinde Engin Alan Paşa'nın niye tutuklandığını açıklayan İleri Demokrat BOP Eş Başkanı Başbakan, son günlerde bir yandaş TV'de, "dolma kalemler"ine verdiği mülâkatta;
"... içeride olan komutanlar, muvazzaf subaylar nedeniyle terörle mücadele etmekte zorlanıyoruz!" diyor! Kameralardan milletin gözünün içine bak baka hem de! 
Devam ediyor; "İçeride 400′e yakın emekli muvazzaf subay var, bunları ağırlıklı kısmı tutuklu ve bu arada da yine mağdur veya şüpheli şeklinde çağrılanlar oluyor. ... Bu ordu içinde moral bozukluğuna neden oluyor. Bu yenilir yutulur bir şey değil! ... İster istemez altta şüpheli sıfatıyla 232 kişi çağrılınca üstte de kuvvet komutanlarımız 'biz mücadele verirken ben bu komutanları nasıl göndereceğim?' diyor. ... Amacım yargıyı yargılamak değil, ama doğru adımlar atmak lazım. ... Terörle mücadele etmek için onlara ihtiyacımız var, ama oralara gönderilecek subayımız kalmadı." diyor!
Olayları bu şekle getiren suçluyu da açıklıyor BOP Eş Başkanı Başbakan! "... basın ve medya organları Türk Silahlı Kuvvetleri'ne çok haksız yere bir saldırının içine giriyorlar!" diyor!
La havle velâ kuvvete illa billahil aliyyül azîm!
İnsaf dînin yarısı değil mi Allah aşkına? Azıcık Allah korkusu olan, birazcık utanması olan biri, bunları söyleyebilir mi? Azıcık insâfı, merhâmeti olan biri, suçu başkasının üzerine atmak müfterîliğini bu kadar kolay yapabilir mi?
Olmaz ama aklı-vicdânı olan herkes kahkahayla güler ama hadi empati yapmaya çalışarak onların aklıyla ilm-i siyâset yaptıklarını, günü kotarmaya çalıştıklarını varsayalım! Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kozmik Odası'na da "... bazı basın ve medya organları"nın girdiğini, Genelkurmay Başkanı'nı "Silahlı suç örgütü kurmak ve yönetmekle suçladıklarını" varsayalım! Ki bunların doğru olduğu iddiâları da var!
Peki 'aldığı kellelerin hesâbını veren' sayından çok daha Sayın Başbakan! Medya Patronlarına; "Bunların maaşlarını siz veriyorsunuz! Günü geldiğinde hesâbını da verirsiniz!" tehditlerini de mi medya mensupları yapmıştı diye sormazlar mı adama?
Türk Milleti ile dalga mı geçiyorsunuz? 
İmzasız, hayâli ihbâr mektuplarıyla insanların hayatının karartılmasına, TSK'nin moralinin çökertilmesine zemîn hazırlayarak seyreden siz, şimdi ne diyorsunuz?
TSK'ne haksız saldırı yapmakla suçladığınız basın ve medyada; Balyoz tertibinin İhsan Arslan ve Ramazan Akyürek tarafından kurgulandığını anlatan açıklayan haberler var, haberiniz yok mu?
"Ordu Komutanlığı'nda 2003 Mart ayında yapılan Plan Semineri'ne ait dokümanları dönemin AKP Milletvekili İhsan Arslan ile birlikte 2007 yılı Ekim ayında Mövenpick Otelde teslim aldık... Eski Deniz Binbaşı İskender Pala, yanında Amerikalı bir Senatör ile birlikte otele gelerek, dokümanları bir bavul içinde verdi." şeklindeki açıklamaları, görmediniz mi? Yoksa görmezden, duymazdan geldiğinizi anlayamaz mıyız zannediyorsunuz?
Adamın biri çıkmış, sizin TSK'ya haksız saldırılar yapmakla suçladığınız basın ve medyada; İhsan Arslan'ın, seminer dokümanlarını Ankara’ya götürdüğünü ve belgeler üzerinde değişiklik yaptığını anlatıyor! 
Balyoz tertibine hazır hale getirilen belgelerin, 2010 yılında Taraf muhabiri Mehmet Baransu'ya verildiğini söylüyor! İhsan Arslan, Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer ile birlikte Ordu mensuplarına, milliyetçilere sahte delil üreterek tuzak kurulduğunu anlatıyor!
İhsan Arslan'ın bin kişilik bir ekibi olduğunu, Manisa’dan getirilen silahların Arslan’ın emri ile Akyürek ve Yılmazer tarafından Türkiye’nin 81 iline gömüldüğünü, kafasını kaldıranın bu silahlarla irtibatlandırıldığını söylüyor! Ve bunları duyum olarak değil bizzat görerek bildiğini anlatıyor! "...mış, ...miş" li rivâyet şeklinde değil yani! Görmüyor musunuz? Hadi siz görmezden geliyorsunuz Cumhuriyet'in Savcıları ne iş yapıyorlar?
 "Şunu söyleyebilirim; Ergenekon, Balyoz, Odatv, Balyoz, Poyrazköy; operasyonlarının hepsi sahte belgelerle, sahte dijital şeylerle yapılmıştır. Başka bir şey de yoktur. Bu bilgiyi, dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'ya gönderdiğim mektupta da belirttim." şeklinde basına verilen beyanatlardan da haberiniz yok mu?
Bütün bunlara, şer cephesindeki müthîş paniği görmezden gelerek, korkmayı mahâret belleyen Millî Cephede deki paniği hazmedemiyorum, kabullenemiyorum! Meclis'te artık her yalanda uzayan burnunu saklayamayan Kukla Pinokyo'nun, 367 sayısal çoğunluğunu tamamlamakla görevli gibi demokratlık eden Milliyetçi Milletvekillerini de anlayamıyorum vesselâm!...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER UNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, duâ...
Tokkalı Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: