Perşembe, Ocak 24, 2013

YETER ULAN!...

Yeter oldunuz Beğler diyeceğim; beğ, Türklük unvânı ve siz asla "Türk'üm" demediniz, demezsiniz!
Yeter oldunuz Efendiler! Diyeceğim; kendini hür zanneden kölenin en zelîlinden efendi olmaz!
Yeter ulan'dan başka hitap kalmadı söz dağarcığımda size uygun!...
Yeter ulan! Yeter oldunuz!
Sayısız kere ayağımıza basmıştınız, kaale almamıştık!
Ama bu kere nasırımıza bastınız! Canımız yandı! Yeter ulan!
Bahçemizde çok gürültü ettiniz! Köyün, mahallenin, sokağın başı-boş itlerinin ürümesine karşılık veren kapı itinin sesinden rahatsız olanın; önce kapısındaki iti susturması, önce kapısındaki itin kuyruğunu, kulağını kesmesi gerekmez mi? Galiba Türk Milletine başka çâre bırakmadınız!
Yeter oldunuz ulan!
Olmaya! O uyma aklınızla tarihte defalarca sizi perişan ettiren Haçlı'ya bir daha uyarak, "Bu sefer tamam!" gibi bir hevese kapılmış olasınız!
Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti kuruldu kurulalı sizi kaç kere kullandıklarını, kaç kere isyân ettirdiklerini, kaç kere kayalara toslayarak akılsız başınızı dağıttırdıklarını, kaç kere Haçlı İngiliz'in, Fransız'ın sizi kandırarak perişan ettirdiğini siz unutsanız da tarih unutturmaz!
Bakın bre salaklar!
Bana kulak verin Kürdümü aldatan alçak Haçlı taşeronları!
Haçlı, bugün de dün yaptıklarının aynısını yapıyor! Elbette tedbîr almazsak, sizin kulağınızı, kuyruğunuzu kesmezsek yarın da aynısını yapacaklar! Bu nasıl bir ferâsetsizliktir? Afganistan'da, Çeçenistan'da, İran'da, Irak'ta, Sudan'da, Libya'da, Filistin'de, Arakan'da dünyanın her yerinde Müslüman katliâmı yapan, Müslüman milletlere soykırım uygulayan, İslâm düşmanı Haçlı; sadece Müslüman Kürtlere dost öyle mi?  Siz de bu yalan vaatlere kanarak Müslüman Kürt kardeşlerimizi ayartacaksınız öyle mi?
Üsame Bin Ladin'i, Saddam'ı, Mübarek'i, Kaddafi'yi yıllarca nasıl öptüklerini, sonra nasıl canlarını aldıklarını görmediniz mi? Belki gözleriniz görmüyor olabilir de burunlarınız ne işe yarar? Kulaklarının ne iş görür a yaratıklar?
İmralı'daki bebek katili câninin dostu(!) Fransızların başkentinde, birbirinizi gebertiyorsunuz! Sizi, size kırdırıyorlar ve hâlâ bin yıldır size bağrını açmış Türk Milletine paçadan dalmaya devâm ediyorsunuz!
Bin yılda yüzlerce kere isyan edip, yüzlerce kere nasırımıza basmış olmanıza rağmen Türk Milleti ne yapıyor? Kürtlerimizin yoğunluklu yerleştikleri bütün bölge ve beldelerdeki yollar, köprüler, okullar, hastaneler, sağlık ocakları, elektrik ve bütün toplumsal hizmetler Türk Milleti ve Devletinin yaptıkları değil mi? Karda kışta, kıyâmette bugün bile hasta vatandaşlarımızı kar araçlarıyla helikopterlerle -aynı anda saldıran kuduz itlere rağmen- Mehmetçik alıp hastaneye götürmüyor mu?
Ne diyorsunuz ulan?
"Bin yıllık kardeşlik" dediler, kabul etmediniz! Bin yıllık hısım, akraba dediler kabul etmediniz! "Bin yıllık komşularımız" dedim, kabul etmiyorsunuz! Miraç'ta; "Komşuluk ve komşu hakkından o kadar bahsedildi ki komşunun, komşuya vâris tayin edileceğini sandım." Diyen Hz. Peygamber(s.a.v.)'in hadisinden hareketle komşu dedik! "Komşu hakkı yedi yerde sorulur" öğretisiyle Kürde sevgili, saygılı davranmaktan başka ne yaptık?
Bre nankörler! Ne yapıyorsunuz?
Kürt komşumu yoldan çıkarmaya uğraşan Haçlı uşağı, bölücü, hâin taşeronlar! Bizim kardeş, hısım-akraba, bin yıllık komşu bellediğimiz, sevip saydığımız Kürtlerimize; "Kendi yeteneklerini geliştirmemiş insanın hiçbir kerâmeti yoktur. Bu insanları asla ciddiye almam, sevmem, fazla anlamak, dinlemek ve konuşmak istemem. Kürt insanındaki derin irâdesizlik, darmadağınık olmuş bilinç, zihniyetinin neyin peşinde koştuğu belli olmayan harap dünyası ve çok sistemsiz yaşayışı bende çok büyük tepki yarattı. Nâmûssuzdur, alçaktır, şerefsizdir. Bunlara hiç saygılı bakmam, aksine her gün müthîş öfkeyle bakarım." şeklinde hitâp eden haysiyet fukarasına rağmen nasıl böyle davranabiliyorsunuz?
Durun! Kudurmayın! Suçlu şirretliğine soyunmayın hemen!
Bunları ben söylemiyorum! 
Her hangi bir Devlet yetkilisi de söylemiyor! 
Söyleyen şerefsizi, siz bizden iyi biliyorsunuz da bilmeyen Kürt komşularımız öğrendiğinde; hâlâ utanmanız varsa utanarak veya şaşırarak susacaksınız! Zaten susmazsanız Kürtlerimiz sizi susturacaktır!
Bu sözleri; kundaktaki bebekleri, dedeleri-nineleri, suçsuz günahsız köylüleri kaleşnikofla tarayan, Haçlı ile birlikte Müslüman Türk Milletinin üzerine saldıran; alçaktan da alçak, hatta çukur karakterli İmralı'daki "önder apo" söylüyor! Sadece söylemiş olsa inkâr edilebilir! 
Kitap yazıp Kürtleri şiddetle korkutarak kontrol altına alsınlar diye Haçlı taşeronu şerefsizlere uygulatıyor! Bu sözleri, "önder(!) Abdullah Öcalan"ın "Sosyal Devrim ve Yeni Yaşam" adlı Çetin Yayınları'ndan çıkan kitabının Şubat-2005 İstanbul baskısı, 53. sahifesinden aldım!
Bunları söyleyene bir tavır koymamanıza; "İt kursağı yağ götürmez" miş diyesim var ama bin yıllık komşularımın hatırının hatırıyla kıyamıyorum yine!
Yine "önder"in "Kürdistan'da Zorun Rolü" kitabının 294-295. sahifelerindeki; "Devrimci faaliyetleri ihbar eden ajan-muhbir ağının devrimci şiddet temelinde eritilmesi (yani öldürülmesi M.A.), partinin örgütlenmesi ve kitlelerin siyasal mücadele içine çekilmesinin en önemli, en doğru yöntemidir." şeklindeki tetikçilerine verdiği emirlere, ne dersiniz?
Ne diyorsunuz ulan? Yetmedi mi?
Askersiz, tüfeksiz, mermisiz ve Yedi Düvel adlı, devrin işbirlikçilerinin Düvel-i Muazzâma dedikleri Haçlı'nın sonsuz desteklerine rağmen İstiklâl Harbimiz döneminde ve sonrasında başarılamayanı; şimdi herşeyi olan ve uçaklarını, gemilerini, silahlarını kendisi yapan Türk Milletine karşı başaracağınızı düşünmek için aptallık az değil mi?
Hadi kendiniz, sıkıştığınızda; "Kaçar kurtuluruz! Avrupa'ya gideriz, lay lay lom!" düşüncesinde olabilirsiniz -ki başka çareniz de yok- peki! Hiç mi aşîretinize, akrabanıza, komşunuza acımıyorsunuz?
Sizin bütün bu ihânetlerinize rağmen, Haçlı kışkırtmasıyla Türk Milletine paçadan dalmalarınıza rağmen; Prof. Dr. Haydar BAŞ nâmlı "Oğuz soylu Türk oğlu Türk'üm" diyen millet evlâdı bir münevver; "Ahmed Yesevi Hazretleri, Hacı Bektâş-ı Veli'yi Anadolu'ya gönderdi. Anadolu'da o zamanlar 35-36 etnik grup vardı. Bunların tamamına yakını Müslüman oldu. Hacı Bektâş-ı Veli kilise açmadı, cami açtı! Yahudisi, Ermenisi, Keldanisi, Kürdü o zamanlar 'Biz Türk'üz' dediler. Sosyoloji uzmanları mutlaka o dönemi iyi araştırmalıdır. Tarih böyle bir devrime şahit olmamıştır." diye anlatarak adım adım Türkiye'yi dolaşıp birliğe-dirliğe çağırıyor! Duymuyor, görmüyor musunuz? 
Ne istiyorsunuz ulan?
Bizi, bu hâinleri muhatap almaya mecbûr bırakan; "BOP Eş Başkanı olarak bizim de bölgede görevlerimiz var!" diyen teslîmiyetçi Başbakan ve şürekâsından bu dünyada da, ahrette de davâcıyım! Allah sorsun vesselâm...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER UNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, duâ...
Tokkalı Mustafa ASLAN 

Hiç yorum yok: