Ehven-i şerre yani kötünün
iyisine mecbûriyet, doğru zannedilen insanları bile
yanlışı savunmaya mecbûr ediyor! Böyle bir zûlüm olabilir mi?
Hayret kere hayret ki bunun adına da "ilm-i
siyâset" diyorlar!
Ben bu, ilm-i siyâset'ten; insanları, mütedeyyin müslümanları aldatmak için gerekirse Allah'ı da, Peygamber'i de, Kur'ân'ı da, Dîni de kullanmak meşrûdur gibi bir anlam çıkarırsam, yanlış mı olur?
"Ne demek bu şimdi?" sorularınızı duyar gibiyim!
Söyleyeceğim; Biiir:
"One
minute!"çü bir 'minik fare', çarşaflı kadınlarımızı arap kadınlara
benzeten bir Bayan Milletvekilinden hareketle Ana Muhalefete; "Kardeş Arap halklarının kadınlarına en
ağır şekilde hakaret eden, ırkçılığın, ayrımcılığın en korkunç
derecesine ulaşmış milletvekillerinizle ilgili ne işlem yaptınız?" diye
kükremişti, aslanın miyavladığı, kedinin uçuverdiği
ülkemde!
Siyah çarşaflı kadınları arap kadınlarına
benzeten, veya arap kadınlarını bizim çarşaflı kadınlarımıza benzeten tavırsızlığa verilen tepki buydu! Siyah çarşafından dolayı arap
kadınlara benzetilmek, o çarşafa girenleri rahatsız eder mi diye merak
edenlerdenim!
Benzetmeye tersten bakarsak; Arap kadınlarını bizim çarşaflı kadınlarımıza
benzetmek mi, yoksa; "Gelin! Allah aşkına gelin, bizi siz öldürün! İntihâr büyük
günah!" diye yalvaran Müslüman Arap kadınlara tecâvüz eden Haçlı
conilerelere dua etmek mi daha ağır hakâret?
Söyleyeceğim; İkiii:
Zoru
görünce pırr diye uçan bir kedi; "Bizi korku yaymakla suçlamak,
kurnazlıktır. ... 2002 seçimi dahil, ateşkes isteyen ve o ortamda
seçime giden kendisidir." diye mırrr'layarak tırnak göstermişti aslana miyav
dedirtilen, minik fârenin kükretildiği, huzûrlu-istikrarlı ülkemde!
Bir
tv dizisindeki; "Şerefsizin oğlu Şeref" adlı çocuğa benzeyen,
yemînlerine ihânet eden bölücülerin; "Demokrasi araçtır. Gereken durakta inilecek tramvaydır" inançlı
İleri Demokratla ortak hedefe yolculuklarını seyrediyoruz! "Lider peşinden
uçuruma atlamak töredir!" diyecek kadar mankurtlaşmış, firâri
"milliyetçilik havuzu kurbağa larvaları"nın milî duyguları, ne zaman depreşecek diye bekliyoruz huzurlu-istikrarlı ülkemde?
Söyleyeceğim; Üüüç:
Üç Bakan'ın "Balyoz Darbe Planı davasında tutuklanan 163 sanığı kurtarma planı" diye servis edilerek gündem değiştiren bir haber üzerine mandaya
söğüt dalında yuva kurdurulan, yavrusu sineğe kaptırılan, dışarda
"sarı öküz" itibarlı ülkemde, Üç Bakan'dan biri; "...
Bireysel olarak inisiyatif kullandığım türünden ithamlar da doğru
değil. .... sordum onlar da böyle bir plan yok dediler." demişti! (http://gundem.bugun.com.tr/uc-bakandan-balyoz-aciklamasi-143509-haberi.aspx) Sonra da Meclis Başkanı edilmişti o bakan!
Bu cesur siyasetçiyi, ANAP dönemi Bakanlığından da hatırlarım! Yozgatlı bir hemşerisinin, çek-senetçi, tahsilatçılardan
biriyle olan bir meselesi götürülmüştü kendilerine. Dostların;
"Kalabalık olalım dikkat çeksin!" ricalarıyla ben de
aralarındaydım. Hemşerisinin uğradığı haksızlığı dinleyen Yozgatlı Bakan'ın;
"Bunların arkasında büyük mafya var! Adamı bitirirler!"
dediğini, yardım isteyen Yozgatlının; "Onlar
mafyaysa siz devletsiniz! Devletten güçlü bir şey olabilir mi?" sitemini
duyarak-görerek şaşırdığımı bilirim!
AKP'den istifa ederek MHP'ye katılan Zekai Özcan'a yapılan; "Adnan Kahveci’nin sonunu unutma!" (http://www.yenicaggazetesi.com.tr/yg/habergoster.php?haber=46255) demokratik uyarıyla örtüştürdüm bu cesur davranışı ve söğüt dalına yuva yaptırılan manda yavrusunun sineğe kaptırıldığı İleri Demokratik bir ülkede yaşadığıma sevinsem mi, dövünsem mi bilemedim!
Söyleyeceğim; Döört:
Rüzgâra karşı sidik yarıştırarak hem kendilerini, hem
demokrasiyi, hem de yandaşlarını ıslatan-pisleten demokratik-diplomatik
özürlülerin, karşılıklı yanlış hamleleriyle; binmişiz bir alâmete, gidiyoruz kıyâmete!
Söyleyeceğim; Beeeş:
Yol yaptırırken, köprü yaptırırken, demir yolu yaptırırken, Fak-Fuk-Fon'dan yardım paketleriyle oy toplarken AKP'li olan Recep Tayyip Erdoğan'ın; BOP Eş Başkanı ve Medeniyetler Arası ittifak Eş Başkanı olarak; "Bölgede bizim de görevlerimiz var!" diyerek, 40.000 kişinin ve bebeklerin katili bir câni psikopatla "Yol Haritası" belirlemek için yapılan görüşmelerde Devlet'i ve Devletliği, atadığı ve özel yasalarla koruduğu; adının başındaki "Millî"nin artık yük sayıldığı, İstihbarat Teşkilatı Müsteşârına ortaladığını seyrediyoruz! Dar alanda Hızlı Gonzales'le Arı Maya'nın paslaşmalarını ve boş Fil Kalesine İleri Demokratik şutlarını izliyoruz!
Sadece izlemekle yetinsek belki susarım ama bir de alkışlıyoruz, hiç utanıp arlanmadan!
Erzurumlu
Alvarlı Muhammet Efe'nin;
"Yerden göğe küp dizseler
Birbirine bend
etseler
Alttan birini çekseler
Seyreyle sen gümbürtüyü!" diye tarif
ettiği, millî pusu ortamındayız!
Havada kurdun, karada kuşun; buzullarda devenin, çölde kutup ayısının; Müslüman ülkesinde Haçlının, Vatikan'da Ilımlı İslamcının; Haçlı Müslümanın, ülkücünün, devrimcinin, dönenin-değişenin; hürlerin evinde hücre hapsinde tutulduğu bir ülkede; ömürboyu ağırlaştırılmış hapse mahkûm bebek katili lânetli birinin sonsuz hürriyetini izliyoruz!
Dış ülkelerde "sarı öküz" itibarlı, La Fonten'in
hayâli hayvanlar ülkesine döndürülen ülkemde, ben de cezaevinin sonsuz hürriyetine talibim! Yok mu buna hakkım? 60 yıldır bu ülkenin ekmeğini yeyip suyunu içip havasını solumuyor muyum? Cezaevinde ben de sesimin bütün şiddetiyle küfrederek kendimi teskîn etmek istiyorum!
Son olarak; Altııı:
Derdimizi kendimize anlatabilirsek işimiz kolay! Anlatamazsak zordan da zor! Beceremezsek; işimiz, îmanlı müezzinlerin insâfına ve bizi büyüüük camilere değil gerçekten namâza, salâha, felâha çağırmalarına kalmış vesselâm!
TÜRK TÜRK'Ü KORUMAZSA TANRI TÜRK'Ü KO-RU-MAAAZ!...
Selâm, sevgi, dua...
Tokkalı Mustafa ASLAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder