Salı, Ocak 08, 2013

SİNCAN F TİPİ CEZAEVİ'NDEN MEKTUP VAR!...

 28 Şubat tutuklularından, E.Öğ.Kd.Albay Alican TÜRK'ten General Karadayı'ya bir mektup var. Alican Türk'ün Eşleri Emel TÜRK Hanfendi vasıtasıyla bana ulaştı!
Duyurabildiğim kadar kişiye ve Generale Karadayı' ya da duyurmak için, içim kan ağlayarak mektubu aynen paylaşacağım!
 ABD'nin "Bizim Çocuklar" ının başı Netekim General'le başlatılan ve sonra "alıştıra, hazmettire" Allah İle Aldatanlar'ın, "Kılcal damarlara sirâyet edinceye kadar" her yol mübâh diyenlerin, Pensilvanyalı Ilımlı İslam A.Ş. Ceosu Fetullah Gülen'in; "Hilmi Özkök Genelkurmay Başkanı olduğu zaman" diye "Askeri vesayet"in biteceği zamanı Nazlı Ilıcak'a söylediğini bildiğimiz süreç, daha dün! 
Aynı dönemlerde yani İsmail Hakkı Karadayı, Hilmi Özkök, ve Yaşar Büyükanıt Generallerin komutalarında geçen süreçte Madalyalı bir Türk Subayı Alican TÜRK'ün, her Türk'ü utandıracağını zannettiğim yürek paralayan mektubu!...
Daha önce Alican TÜRK'ün "Doğu ve Güneydoğu'da FAİLİ MEÇHUL CİNAYETLER VE GERÇEKLER" adlı kitabı aynı yolla bana ulaştırılmıştı...
Gerçi kendilerine telefonla zahmetlerinden dolayı teşekkür etmiştim ama sanki; "El elin ölüsüne gülerek ağlar!" ata sözümüzü gerçekleştirmişcesine ertelemiş gibi görünmekten çok utandım! 
Konuyu ertelemiş gibi göründüğüm için TÜRK Ailesinden çok özür diliyorum... Gazetede köşemi kapatıp kendime yeni bir yer arama sürecime denk geldi, yemîn ederim! "Keşke"yi kendime yasaklamış olmama rağmen bugün yine bir "Keşke!" dedim! "Keşke Alb. Alican Türk'ün kitabından ve daha önceki yazdıklarından Türk Milletini haberdar edebilmek için bile olsa, biraz daha tahammül etseymişim!" diyesim var!
İsmail Hakkı Karadayı General hakkında bizzatihi kendileriyle yaşadığım bir buluşma hakkında anlatacaklarım da var! Daha önce yazmıştım ama üzerinden seneler geçtiği için ya unutuldu, ya atlanıldı, ya üzeri örtüldü! O tarihi(!) buluşmayı tekrar anlatmak boynumun borcu olmak kaydıyla Em. Kıd. Alb. Alican TÜRK'ün cezaevinden Karadayı General'e yazdığı mektubu paylaşacağım. 
Benim canımı çok acıttı!
Millet gönlündeki Paşa'larla NATO ve ABD Generallerinin farkını gördükçe ve millî onurumuzu nasıl yaraladıklarını ve bunu nasıl bilerek yaptıklarını anladıkça canım daha çok acıyor! 
Böyle insanlar; ânlı-şânlı tarih sahibi Türk Silahlı Kuvvetlerinin en üst kademesine kadar nasıl çıkmış veya çıkarılmışlar? Dişlerimizi biraz daha gıcırdatarak sıkalım ve hadi canımız biraz daha sıkılsın!....

"KARADAYI PAŞA'YA AÇIK MEKTUP
 Sayın Komutanım;
1997' de karargâhınızda yüzbaşıydım.
O yıl sizin imzaladığınız beratla TSK Başarı Madalyası'na layık görüldüm.
Karargâh içinde düzenlenen bayramlaşmalarda birkaç kez elinizi sıktım. (Bir yüzbaşı için Genelkurmay Başkanı ile tokalaşmanın anlamını siviller anlamayabilirler.)
Yaklaşık 10 yıl kaldığım Genelkurmay karargâhında içten saygı duyarak emrinde çalıştığım komutanlarımdan biri oldunuz.
Size sevgim ve saygım hep sürdü. Ta ki 28 Şubat soruşturmasına kadar.
Önce TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu'nda Batı Çalışma Grubu'ndan (BÇG) haberdar olmadığınızı söylediniz.
Hadi yaşı icabı, o an unutmuştur dedik.
Ancak aynı yaklaşımı savcılık karşısında da sergilemeniz, dahası alt rütbedekilerin "yasa dışı oluşumlar içinde olabileceği"ni ima etmeniz size olan sevgimi de saygımı da yerle bir etti.
Sayın Komutanım;
28 Şubat tutuklusu olarak yasa dışı kurulduğu ve faaliyet yürüttğü savcılıkça iddia edilen BÇG'de görev yaptığım suçlamasıyla 9 aydır içerideyim.
Oysa bir tek gün BÇG'ye gitmedim, orada görev yapmadım. (Bunu söylemeğe utanıyorum çünkü bazıları davadan korkup kaçtığım için inkâr ettiğimi sanacaklar.)
Yine benim gibi BÇG'ye hiç gitmediği, orada hiç görev yapmadığı halde sırf imzasız bir isim listesinde adı geçtiği için aylardır hapis yatan pek çok personeliniz var burada...
Buna mukabil BÇG'de görev yapan herkes BÇG'nin emirle kurulan bir birim olduğunu ve yaptığı işleri hiç saklamadan ifadelerinde belirttiler zaten.
Şimdi diyeceğim şu ki, evet BÇG'de çalışmadım ama o dönem BÇG diye bir çalışma grubu olduğunu yüzbaşı rütbemle ben biliyordum da, siz o karargâhın en üstündeki komutan olarak mı bunu bilmiyordunuz?
Söylediğiniz size de komik gelmiyor mu?
Öte yandan "Evraklarda imzam yok." ya da "Çevik Bİr imzalı o evrakları ilk kez görüyorum." şeklindeki sözlerinize inanıyorum, doğrudur. Tabi o sözleriniz siviller üzerinde etkili olabilir, fakat -kusura bakmayın- Genelkurmay'daki emir komuta akışını, bir emrin oluşturulma, çıkarılma ve yayınlanması sürecini bilen bir asker olarak o sözler benim için pek bir anlam ifade etmiyor.
Neyse zaten hayırlısıyla mahkemede neyin ne olduğu hep belgeleriyle ve tanıklarıyla açığa çıkacak.
Sayın Komutanım;
Son birkaç yıldır H.ÖZKÖK, A.YALMAN, Y.BÜYÜKANIT Paşalarım başta olmak üzere "büyük komutanlar" TSK personelini büyük hayal kırıklığına uğrattılar. Onlar sayesinde TSK için "kâğıttan kaplan" benzetmeleri yapıldı, bazı siyasilere alay malzemesi olundu.
Bu yüzdendir ki şimdi her yerde adı geçen komutanların -örneğin orduevlerine gidemedikleri, emir komuta ettikleri astlarının arasına çıkamadıkları; zira onları görenlerin ya arkalarını döndükleri ya da ortamı terk edip dışarı çıktıkları biliniyor.
Bir komutan için ne acı bir durum!
İşte asıl ceza bu değil midir?
Tarihe böyle anılarak geçmek ne kötü!...
Bunları yazmakla sizi üzdüğümü biliyorum. Ve bu yüzden ben sizden daha üzgünüm komutanım! Lakin "Artık Benim Bir Davam Var!" adlı şiirimde de şunu belirtmiştim ki;
"Artık benim yan çizenlerle davam var!"
Arz ederim. 06. 01. 2013
Alican TÜRK
E. Öğ. Kd. Alb.
1 No'lu F Tipi Kapalı Cezaevi
A-2/5   Sincan/ANKARA

"Ne günlere kaldık ey Gâzi Hünkâr,
Katır mühürdâr oldu, eşek defterdâr!" 
(Ziyâ Paşa)



"Kimse ta’yib edemez biz kafa-göz yarsak da
Döğüşe, kavgaya var milletin elbet hakkı;
Yatalı beş senedir sâde mısır ekmeğine
Kalmadı halkımızın hind horozundan farkı!" 
  (Neyzen Tevfik)


TÜRK TÜRK'Ü KORUMAZSA TANRI TÜRK'Ü KO-RU-MAAAZ!
Selâm, sevgi, duâ...
Tokkalı Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: