Salı, Ekim 21, 2008

BU MU EGEMENLİK?

Ortalık toz-duman!...
Sis bombaları-biber gazları yüzünden göz gözü görmüyor bu cennet vatanda!...
Bırakın vatandaşı, güvenlik güçlerimizin can emniyeti yok!...
Anadolu'da; "Hırsız içerden oldumu öküz bacadan çıkar!" diye bir söz var. Hırsızımız içerden! Öküzümüz bu yüzden bacadan çıkıyor!...
Daha dün bir Albayımız'ın huzûruna çıkabilmek için astsubaylarımızın önünde önünü ilikleyen birisine, ABD'nin zorla kazandırdığı hükm-i şahsiyeti kabul ederek resmî görüşme yapılsın diye heyet gönderilirken; içimizdeki hırsızlar buna itiraz ediyor!...
Bu itirazları aza indirgemek, millet vekili dokunulmazlığı ile devleti tehdit edenlerin tehditlerini ciddiye alarak, Başbakan'ın bilgisi dahilinde Dengir Mir, AKP'nin ikinci adamı olarak, içerdeki hırsızlarımızla yemekli bir toplantı yapıyor, öküz bacadan çıksın diye!...
İnkâr edilse de rezervasyonu kimlerin yaptırdığı, nelerin konuşulduğu basında boy boy! Anlaşma sağlanamamış veya yeterince taviz verilememiş olmalı ki; Diyarbakır'da ülke Başbakanı, iki yüz kişilik memuru ancak toplattırabiliyor ve konuşabiliyor!...
İmralı hükümlüsüne fiziki şiddet uygulandığı bahanesiyle; Diyarbakır'da ve Güneydoğu illerimizde, terörist örgütün tehdidiyle hayat tatil ediliyor! Belediyeler de tatilde! Açık kepenk yok! Hayat durdurulmuş!...
Aynı gün, aynı saatlerde, eş zamanlı olarak bir kaç ilde birden güvenlik güçlerimize saldırılar var!... Aynı anda metropollerimizde kırka yakın araba ateşe veriliyor!...
Ülkede yangın var! Ülke, millet bağrıyla birlikte yanıyor!...
Cumhurbaşkanı, Avrupa'da Orhan Pamukça devletin Kürt vatandaşlarına yaptığı haksızlığı itiraf ediyor! Başbakan, bir belediye başkanından şikâyetleniyor! Millet vekili dokunulmazlığındaki bir terör yanlısı kadın da; "Orada dur!" diye yüksek perdeden devleti tehdit ediyor!...
Kemal Kılıçdaroğlu'nun yolsuzluk belgeleri bombardımanı devam ediyor!...
Ordumuz'a ağız birliği ile saldırı sürüyor!...
Aynı gün; zorla "Ergenekon"laştırılan "Ümraniye Bombaları Davası" başlatılıyor!...
Bir gün önce "Derinçek"; "Ergenekon davası sonlandırılmadan terör bitmez!" kehânetinde bulunuyor!...
Kolluk güçleriyle, güvenlik güçleriyle hatta Orduyla, İmralı hükümlüsünün cezaevinden yönettiği örgütüne güç yetirilemiyor!...
Bir tesadüf, iki tesadüf; üç, beş, on, onbeş, yirmi tesadüf!... Yeter başımız döndü!...
Neler oluyor?
Ne oluyoruz?
Bölünmez bütünlüğümüz parçalandı mı? Diyarbakır ve Güneydoğu illerimiz artık bizim değil mi? Gidemediğimiz, hükmedemediğimiz, yönetemediğimiz yer bizim mi?
Haberlerdeki görüntülerden Diyarbakır'ı ve Doğubayazıt'ı izlerken; Fransız işgâlindeki mücadeleleriyle gazileşen Antepliler'in hikâyesini anlatan, Karayılan dizisini seyrettiğimi sandım!...
Bayrak asılan evlere saldırılıyor; sokaklarda, çocuklu büyüklü halk güvenlik güçlerine saldırıyor!...
Tam da bu günde DTP; Meclis'te yapması gereken Grup Toplantısını, Diyarbakır'da yapacağını açıklıyor!...
Devlete, devletten aldıkları dokunulmazlık ve maaşla kafa tutanlar; terör örgütünün kontrolünde gösterilen bir ilde toplanmaya gidiyor!...
Bütün demokratik haklar, bütün insan hakları maddeleri; bu, silahla devlete kafa tutanların hakkı öyle mi!... Devletin hakkı yok mu? Milletin hakkı yok mu? Şehitlerimizin, şehit ailelerimizin, ciğerleri paralanan ailelerin insan hakları ve bu hakları savunacak yasalar yok mu?...
Milletin bağrından oluşan Ordumuz'un hakkı ve onları savunacak-koruyacak yasalarımız yok mu?
Bu kadar mide bulandıran gündem karmaşası içide; terörle, çetelerle, mafyayla, yolsuzlukla mücadele ettiğini söyleyebilen Başbakan'sa; "Huzurumuzu bozmaya güçleri yetmeyecek!" diye nutuk irat ediyor!...
Huzur bu mu? Bağımsızlık bu mu? Demokrasi bu mu? Eğer cevap evet ise; "İşgalde nasıl olunur? Devlet böyle mi yönetilir?" diye sormam mı?...
Bu mu egemenlik?!...
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: