Cuma, Ekim 24, 2008

TİLKİNİN TAVUK BEKÇİLİĞİ...

Ümraniye Bombaları diye başlayıp sonra Ergenekon'laştırılan Dava sanıklarının yakınlarının katıldığı bir programı izledim!...
Katılımcıları -Güler Kömürcü başta olmak kaydıyla- dinlemek için takıldım programa... Yoksa KKTC Kurucu Cumhur Başkanı Sn. Rauf Denktaş'ça Karen Fogg çocukluğu tescilli adamı dinlemedim!...
Güler Kömürcü'nün; "Kendimi infaz edilmiş gibi hissediyorum." sözleri karşısında milletperverliğimden, vatanperverliğimden, Atatürk severliğimden, mücadeleciliğimden ve Ülkücülüğümden utandım tek kelimeyle!...
Sessiz sedâsız sıramızı bekler bir hale sokulduk!
Veya ne kadar susarsak o kadar unutuluruz ve bizi atlarlar kurnazlığına yattık! Konuşanların, yazanların böylesine ürkerek susmalarına sebep olan; oluşturulmak istenen "Korku İmparatorluğu"nun inşasına tahminler üstü bir katkı veren, "Korku Tellalları"na olan öfkem, bir kat daha arttı!...
12 Eylül Kıyameti'nde; idam cezası kesinleşmesine rağmen, ülküdaşının idam almamasına sevinen yiğitleri hatırlayınca; sehpaya giderken bile inançlarından taviz vermeyen, din görevlisi kabul etmeyen, "Bağımsız Türkiye" nârâlarıyla ölüme giden devrimcilerle bunları mukayese edince, "korku tellalları"na olan duygumun adı daha başkalaştı!...
Adamlar; sadece dört gün göz altında kaldılar. CMUK'a göre çaylarını, kahvelerini içtiler. Bırakın fizîki şiddeti hakâret görmediler ama çıktıklarında sanki Ziver Bey Köşkü'nden, sanki Mamak'tan, C-5'lerden geliyorlarmışçasına; "Kimse yerinden ve konumundan dolayı bana bir şey olmaz demesin!" diye korkuya bedava tellallık yaptılar!...
Bu oluşturulan korku ve baskı dünyasında da konuşanlar sustular, yazanlar kalemlerini kıstılar!...
Devleti tehdit edecek kadar küstahlaşan PKK'nın aynası, Devlet'e iftira atan soyadıyla tezat DTP Genel Başkanı, devlete açıkça kalkışan DTP'li belediye başkanları, serbestçe gezip hazineden milyar milyar maaşlar almaya devam ederlerken; ömrünü bölücülerle ve vatan-millet düşmanlarıyla mücadele ederek geçirmiş şanlı Paşalarımız, hayatlarını milleti aydınlatmaya hasretmiş münevverlerimiz, gazeteciler ceza evindeler!...
Buna sebep te biziz!...
Tilki, kümesi çok iyi tanıyor diye kümese bekçi yaptık çünkü!...
Adamların, sadece Allah'lı-Lillah'lı konuşmalarından kaynaklı hoş görümüzle; İmam Hatipleri arka bahçe olarak ilân etmelerine ses çıkarmadık! Üniversitelerde, YÖK Başkanı'ndan türbana esas duruş alacakları ilânlarını, duymazdan geldik! Türban lehine oluşturulan ve AKP iktidar olur olmaz kesilen, kilometrelerce uzunlukta ki canlı zincirleri görmezden geldik!...
"Sen ne mutlu Türk'üm diyene dersen, birileri de ne mutlu bilmem neyim diyene der." dediklerini kaale almadık!...
Şimdi Başbakanlığa çıkan ve en sâdık yol arkadaşını da Devlet Bahçeli sâyesinde Köşk'e çıkaran kişinin, sadece on yıl önce; "...... Türkiye'de 75 yıldan beridir resmî ideolojinin Kürt meselesinde inkârcı, asimilasyoncu, baskıcı davrandığını açık seçik söylemeli ve resmî ideolojiyi yüksek sesle sorgulayabilmeliyiz. / PKK terörünü kınadığımız kadar devlet terörünü de kınamalı, Devlet-PKK çatışmasında devletçi bir safta gözükmemeli, devletin eleştiri üslubunu benimsememeli; "Bölücü", "Terörist", "Ayrılıkçı" vs... / RP, Türk ırkçısı MÇP ile işbirliği yapan milliyetçi-muhafazakâr-sağcı bir parti şeklindeki eleştirilerden yakasını ancak böylelikle kurtarabilir. ..... " şeklinde hazırladığı yazılı raporunu, görmezden geldik!...
Yani; tilki kümesi çok iyi biliyor diye kümese bekçi yaptık!...
Demokrasi, insan hakları, halklara uygulanan devlet ayrımcılığı, halklara eşitlik, Kürtlere demokratik haklar söylemlerini açıkça söyleyen ve bu konuların siyasî program olmasını sağlayan kişinin, dününü hiç mi hiç hatırlamadan, sorgulamadan Başbakanlığa çıkarttık!...
Şimdi de bu, bile bile ladeslendiğimiz kişi ve yol arkadaşlarının "korku imparatorluğu"na su taşıyoruz!...
Ergenekon Davası'ndan tutuklanan ve ölümüne bir gün kala serbest bırakılan Kuddusi Özkır'ın eşini dinlerken başım ağrıdı! Birbirlerini ilk defa bu dava yüzünden duyan ve hâlâ tanışmayan kişilerin, çete diye bir araya getirilmeye çalışılmasını anlayamayan aklım, tamamen durdu!...
Hanımlar, Beyler, Delikanlılar, Gençler, Türk Milleti;
Bu faşizan baskılara artık her birden dur demek ve durdurmak zorundayız!...
Yoksa -Allah korusun- devletimizi çok ama çok zor günler bekliyor!... Devletimiz zorda olursa biz nasıl oluruz bilemem...
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR...
Selâm, sevgi, dua...

Hiç yorum yok: