Perşembe, Ekim 02, 2008

HASAN AKAR'LA TÜRK GÖNLÜNDE SEYAHAT...

Dostlar;
Yıllardır "Yerel Basın, Millî Basın'dır." der dururum. Kendi kendilerine "Ulusal Basın" adını koyup bütün gayr-ı milliliklere karışan veya en azından alkış vuran 'Dolma Kalemler'e inat Yerel Basın millîliğini muhafaza eder. Yerel Yürekler dediğim gerçek gazeteciler ve gerçek muharrirler; hem kapılarının önüne sahip gibi sahiptirler, hem komşu hakkını bilirler, hem de insanlığın gereği bütün dünya insanlığı ile çok ilgilidirler. Para düşünmezler, kuvvetliye yalakalık yaparak taraf olmazlar. Haktan yanadırlar, haklıdan yanadırlar...
Milletçisi, milletçiliğinin; solcusu solculuğunun, inançlısı inancının hakkını verir. Anadolu'da kimi görseniz ne olduğunu; duruşundan, konuşmasından, olaylara verdiği tepkisinden hemen anlarsınız. Çünkü maskesizdirler! Çünkü rol yapmazlar! Ağlanacak yerde gülmez, gülünecek yerde ağlamazlar...
Fazla uzatmadan;
Tokat'tan bütün Türkiye'ye ve Türk Dünyası'na; Türkçe düşünüp, Türkçe konuşan, olaylara Türkçe tepki veren bir "Gazeteci gibi Gazeteci"nin satırlarını iletiyorum...
Uzun görülebilir! Lütfen, hassaten, ısrarla; hiç bir satırını atlamadan okuyun diye rica ediyorum.
Okuduktan sonra hepinizin bu yazıyı gönderebileceğiniz yerlere göndererek bu Türkçe Duyguların paylaşılmasını sağlayacağınıza da eminim...
Bilvesile; başta Hasan AKAR Kardeşimizin, O'nun şahsında Tokat'ın ve Tokat'ın şahsında Türkiye'nin ve Türkiye'nin şahsında Dünya Türklüğünün Bayramlarını tebrik eder, Allah(c.c.)'tan bayramları bayram gibi yaşayacağımız bayramlar nasip etmesini niyaz ederim.
"TÜRK'ÜN HER ŞEYİ GÜZELDİR VE HERŞEYDEN GÜZELDİR."
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN


"AĞAM SÜLEYMAN PAŞAM SÜLEYMAN

Yazan: HASAN AKAR
TOKAT GAZETESİ

Boyu boylardan külle
ömrüm Süleyman
Benzirsen konca güle
Boyuva (boyuna) hayran
Yıkıpsan baban evi
ömrüm Süleyman
Yüzüme güle güle
Boyuva hayran
Ağam Süleyman
Paşam Süleyman
Evleri köprübaşında
Men sana kurban
Size bu yazımızda bu türkünün nağmeleri arasında yiğit bir Kerküklü Türkmen kardeşimden bahsedeceğim. Sadun KÖPRÜLÜ'YÜ ilk kez Tokat Şairler ve Yazarlar Derneği ile Tokat Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birlik Başkanlığı'nca 9 Mart 2007 tarihinde Tokat'ta 16 Haziran Atatürk Kültür Sarayı'nda düzenlenen "Irak'ın Geleceği ve Türkmenler" konulu panelde tanıdım.
Dış Türklerden Sorumlu Devlet Eski Bakanı Dr. Reşat DOĞRU, Tokat Milletvekili Orhan Ziya DİREN, Emekli Tümgeneral Abdullah KILICARSLAN, Irak Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Temsilcisi Sabri KERKÜKLÜ ve Global Strateji Dergisi Başyazarı Habip HÜRMÜZLÜ ve kendisinin de katıldığı panel oldukça verimli, ses getiren programlardan biri olmuştu.
Ertesi gün de Erbaa'nın başarılı Belediye Başkanı Ahmet YENİHAN'NIN daveti üzerine Erbaa'ya giderek Karakaya Kasabasındaki Hürmüzlü Mahallesini ziyaret edip Kerkük'le ilgili bağlarını araştırdık. İnşallah başka bir yazımızda da Kerkük'teki Tokat izlerini resimlerle ortaya koyacağız. Sadun KÖPRÜLÜ ile münasebetlerimiz dernek olarak 2007 Nisan'ındaki Kerkük Mitingi'ne katılışımız ve şahsımın iki kez Ankara'daki Türkmeneli Televizyonunu ziyaretimle kuvvetlendi. Bu yaz Ankara'ya gidişimde de "Kerkük Gönlümde Aşk Yüreğimde Sızıdır" adıyla değerli dost Osman OKTAY'IN kendi hayatını anlatan bir romanını imzaladı. İnşallah
Kerkük'e olan ilgilerimiz daha da artarak devam edecektir.
* * *
Yukarıdaki türkünün bir başka içten söylendiği gün vardı Kerkük'te. Dönemin Başbakanı Süleyman DEMİREL22 Ekim 1967 günü Irak'ın en büyük Türkmen şehri Kerkük'ü ziyaret edecekti. Bütün Kerkük halkı büyük ümit bağladıkları Türkiye Cumhuriyeti'nin bir büyüğünü görebilmenin heyecanı içinde sabırsızlanıyorlardı. Gece şehirde karşılama için büyük bir hazırlık yapılmıştı. Ertesi gün çoğu on yaşlarında bir gurup çocuk Türkmen kıyafeti giymişler bu türküyü gelen heyetin önünde söylüyorlardı. Türkünün aralarına ustalıkla güzel mesajlarda yerleştirilmişti.
"Ahşam arada kaldı
Ağam Süleyman
Hançer yarada kaldı
Boyuva hayran
Menim vefalı yarım(Türkiye)
Ağam Süleyman
Bilmem harada kaldı
Men sana kurban"

Türkiye ise bu cevabı verir
Ahşamın/ Akşamın arasın gör
Aç gönlüm yatasın gör
Men sana yar olmaram
Get başın çarasın gör
Ağam Süleyman,
Paşam Süleyman
Ve devam ediyorlardı.
Kerkük'ün bu sarayı
Ağam Süleyman /
Acep noksandı neyi
Gözüm Süleyman
Asılmıştı bayrağı
Ömrüm Süleyman
Hanı be yıldızı, ayı
Paşam Süleyman.
Bu hasretin vuslata dönüştüğü anda tüm protokol gözyaşlarına boğulmuş Türk heyeti ile birlikte Kerkük, Süleymaniye, Musul, Erbil, Altun Köprü ağlıyordu, işte o an, DEMİREL teşekkür edip ayrılacaktı ki bu atmosferi bozan ilginç bir olay yaşandı. Koroda bulunan on yaşındaki Sadun'un annesi Şeker Hanım kendisini tutamayıp kucağındaki iki yaşındaki çocuğuyla kalabalık arasından sıyrılarak DEMlREL'e seslendi:
Hoş geldin Ağam! Türk Milleti Varolsun, sağ olsun. Bugün bizim bayramımız. Bu zavallı, kimsesiz insanlar senin milletin. Bu insanların umudu Türk Milletindedir.
Sonra minik yavrusunu, Sadun'un küçük kardeşini uzatarak,
Al, dedi. Al bu yavrum sana Türk Milleti'ne kurban olsun! DEMİREL, bu Kerküklü hanımın yavrusunu milletine kurban etmesine şaşırdı, duygulandı. Henüz kurumamış gözlerinden yeniden yaşlar boşandı. Cesur yüreği Türklük sevgisiyle dolu kadına:
Adını söyler misin bana?
Şeker, Şeker KÖPRÜLÜ
Olmaz öyle şey Şeker Hanım. Sen bu yavrunu nasıl kurban edersin? Türk Milleti büyük bir millettir. Biz sizleri çok seviyoruz, sabırlı olun hele. Hadi ALASMALADIK.
Ama DEMİREL bu milli coşkuyla fırtınaya dönmüş kalabalığın arasından kolay,KOLAY ayrılamadı. Yaşasın Türkiye! Ağam Süleyman. Paşam Süleyman! Bozkurt ATATÜRK! Haykırışları arasında güç bela alanı terk edebildi.
İşte olan da bu güzel tablonun arkasından geldi. Türk heyetinin önünde Kerkük türkülerini söyleyen Sadun'la birlikte dokuz arkadaşı derhal tutuklandı. Daha on yaşında iken İnsan Hakları, Çocuk Hakları diye dünyayı avutan sözde medeni ülkelerin kayıtsızlığı içinde, işkencenin ne demek olduğunu öğrendi.
Artık KÖPRÜLÜ Ailesi'nin üzerine kara bulutlar çökmüştü, Kerkük'ten iş gereği Bağdat'a göç etti. Tutukluluğu biten Sadun da öğrenimine burada devam etti. Türk Büyükelçiliği ve Türk Kültür Merkezi'nde Türkiye'den gelen büyükleriyle tanıştı. Bağdat'ta huzur bulamayan aile tekrar 1972 yılında Kerkük'e döndü. Kendisini edebiyat ve tarih alanında yetiştiren Sadun'un ilkyazı ve şiirleri Bağdat'ta çıkan Kardeşlik Dergisi ve Yurt Gazetesi'nde yayımlandı. 1973 yılı ise onun için ayrı bir dönüm noktası oldu. ilk şiir kitabı ALTUNKÖPRÜ çıkardı.
Lise öğrenimi için ERBİLDEKİ OKUL,Öğretmen Okuluna girmeye çalıştı ama muvaffak olamadı. Zihninde hep Türkiye vardı. Büyük hasret duyduğu Türkiye'ye kaçak yollardan arkadaşı Fatih'le birlikte 1972'de girdi. ZAHO'YA geldiklerinde Türk olduklarına kanaat getirdikleri ihtiyara sordular:
-Amca, Türkiye ne tarafta?
Yaşlı adamın gözleri buğulandı. Kuzeyde görünen dağları göstererek, ağlamaklı bir sesle,
Aha, dedi. Aha şu dağların arkası Türkiye. O orada kaldı, biz burada, dağlar girdi araya, tuz basmayın yaraya!
Türkiye'de arkadaşlarıyla birlikte el üstünde tutuldular bazı devlet büyükleriyle görüştüler. Irak'tan getirdikleri özel mektupları ilgili siyasi liderlere ve üniversite hocalarına teslim ettiler. Büyük umut bağladıkları Türkiye'de kurtarılmış bölgeleri, aynı merkezden yönlendirilerek insanların sağcı-solcu diye ikiye ayrıldıklarını hunharca katledişlerini üzülerek gördüler. Yarı sevinç yarı buruk bir şekilde dönüş Suriye üzerinden Bağdat ve Kerkük'e oldu.
Süleyman DEMİREL'İN Irak'a gelişinden altı yıl sonra Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Fahri KORUTÜRK 27 Nisan 1973'te Irak'a bir ziyaret gerçekleştirdi. Irak Türkleri 1967 deki gibi başlarından geçen o kadar işkence ve tutuklamalara rağmen yollara dökülmede tereddüt etmediler." Yaşasın Türkiye! Yaşasın Mustafa Kemal Paşa! Cumhurbaşkanımız Hoş Geldiniz! Kerkük Türk'tür Türk Kalacaktır! Yetiş Ey Anavatan!" nidalarıyla karşılandılar.
Yine tutuklamalar, işkenceler. Sadun KÖPRÜLÜ bu kez altı ay hapishane hayatı ile ucuz kurtuldu. Üniversite için onun arzusu Türkiye idi ama yurtdışı yasaklandığı için Bağdat Üniversitesi Kanun Şeriat Fakültesi'nde öğrenimine başladı. eğitimden bütün baskılara rağmen Baas Partisi'ne üye olmadan sonra genç bir avukat olarak mezun oldu. Mazlumların hakkını savunacaktı. Ama hevesi kursağında kaldı zira henüz 16 yaşındaki Petrol Enstitüsü öğrencisi Ümit tutuklanmıştı. Anası Sadun'a sarılıp y as tuttu.
"Sadun'um geldi ya hani Ümidimi/Ümitsiz dünyayı ben neler edim?/Türk olmak suç mu ki ey güzel Allah/Ömrümü tükettim yoktur Ümidim!"
Bu acı, yas böyle kalmadı akabinde Sadun'u da bir kez daha tutukladılar. Bağdat Emniyet Müdürlüğü'nde ağır işkencelerden geçti. 25 Şubat 1980'de her şeyi anlatan bir mektup yaz seni salıverelim dediler. Ona bir kâğıt kalem verdiler. O da anasına mektup yazdı.
"Sadun'um geldi diye sevinme anne/Sadun'un da yok senin ah, Ümidinde /Bir onulmaz derttir bu; çare bulunmaz/Çaresizliğe alış, dert etme anne."
Aradan yıllar geçti. 1 Ocak 1990 'da Musul'a nakledildiler. Bu arada fırsatını bulup eline geçirdiği kalemle başta Süleyman DEMİREL (Bu mektupta Sadun KÖPRÜLÜ 1967 yılındaki annesi Şeker Hanımın kardeşini ona kurban etmek isteyişini ve kendisinin tutuklanmasını da hatırlatmıştır. Buna bağlı olarak diğer bir bilgi de 2004 yılında DEMİREL'DEN randevu alarak ancak dört dakika görüşen Sadun KÖPRÜLÜ, kendisine bir çay bile ikram edilmeyişini unutmamıştır.) olmak üzere Cenevre İnsan Hakları, Birleşmiş Milletler, Uluslar arası Lahey Adalet Divanı, Irak Ana Muhalefet Partileri, Kızılay, Kızılhaç, Türkiye'deki büyük gazetelere iletilmek üzere Musul Baduş Hapishanesinden durumunu anlatan bir mektup yazdı.
Şeker Hanım tarafından sınır kapısında babayiğit Bir Türk askerine verilen bu mektup tüm ilgili yerlere ulaştırıldı. Ne yazık ki çoğu yerden ses seda çıkmadı sadece Alparslan TÜRKEŞ, Türkiye'nin Irak Büyükelçisi Rafı el-Nasırı ile görüşerek Türkmen mahkûmların aileleriyle irtibat kurdu. Birleşmiş Milletler nezdinde de gerekli girişimlerde bulundu.
17 yıl süren zindan hayatı Birleşmiş Milletler nezdinde yapılan girişim ve mücadeleler sonunda Şubat 1996 da sona erdi. Herkes mahallede onu bekliyordu. Işıklar yakılmış, her yer süslenmişti. Bir bayram havası içinde bütün evlerden türküler, şarkılar, hoyratlar yükseliyordu.
Hapishaneden çıkarken bir emniyet yetkilisi onu uyarmıştı. Seni çıksan da rahat bırakmazlar, fazla oyalanma ülkeyi terk et demişti. Nitekim öyle oldu. Birkaç gün sonra evine gönderilen yazıda "Üniversiteyi bitirmen dolayısıyla tayinin yapılacağından 48 saat içinde Bağdat Emniyet Müdürlüğüne başvurman gerekli" deniliyordu. Anlaşılan bu tür bahane ile yeniden gözaltına alınacaktı
Anladı ki Sadun KÖPRÜLÜ bu topraklarda kalıp rahat yüzü görmek haram. O halde çok kısa sürede vatanını çok acı da olsa terk etmeli idi. Süratle plan yapıldı Erbil yoluyla Kuzey Irak'ta görev yapan özel timlerin yardımı ile Türkiye'ye geçti. Kendisine bir müddet sonra Saddam'ın kontrolünde olmayan Erbil Şehrinde Irak Türkmen Cephesi paralelinde yayın yapan Türkmeneli Radyo ve Televizyonunda program yapma ve Türkmeneli Gazetesi'nde çalışma görevi verildi. Burada bu kez de PKK militanları peşini bırakmadılar. Birkaç kez ölümden döndü.
Tüm bu sıkıntılı günler arasında 28 Mart 1996 tarihinde Aysan Hanım'la evlendi. Tehdit ve saldırıların sürmesi üzerine Zaho üzerinden Habur yoluyla tekrar Türkiye'ye döndü. Devlet yetkililerinin devreye girmesi ile Birleşmiş Milletler aracılığıyla kendisine maaş bağlandı. Lakin Irak gizli servisi burada da Sadun KÖPRÜLÜ'YÜ rahat bırakmadı. Oturma vizesi bir müddet uzatıldı. Nihayetinde 21 Ekim 1997 günü ona ve ailesine mecburi Amerika yolu göründü. Birleşmiş Milletlerin belirlediği okullarda İngilizce eğitimi aldı. Bu arada Amerika'nın pek çok şehrini gezip inceleme imkânı buldu. Vatanına hasret yedi yıldan sonra 22 Ekim 2003'te iki kişi gittikleri Amerika'dan Gülensen, Aşan Sevinen ve mutlu an adını verdikleri kızlarıyla birlikte altı kişi döndüler.
Bu çilekeş, Türklük sevdalısı, vatan aşığı insan Ankara'da halen Irak Türkmen Cephesi" Basım-Yayın ve Enformasyon Müdürlüğünde görevini başarıyla sürdürmektedir.
Yazımızı Türk Milletine güzel bir mesaj veren hoyratla bitirelim.
O yan kara
Bu yan ak o yan kara
Kerkük'e yan bakanın
Mezarın oy Ankara

Hasan AKAR
TOKAT GAZETESİ
Sayı : 36 83 –
18 Eylül 2008 Perşembe "

Hiç yorum yok: