Pazartesi, Ekim 06, 2008

ORDULAR! İLK HEDEFİNİİİİZZZ !...

Çok yazdık, çok söyledik ama beyinlerimize yazılıncaya, hafızalarımıza kazılıncaya kadar tekrarlamalıyız!...
Balkanların, cehennem günleri yaşadıkları dönemde, T.B.M.M. Başkanı Mustafa Kalemli'nin, bir Bosna-Hersek seyahati/ziyâreti vardı. Kalemli ve Türk heyete tercümanlık yapan Bosna-Hersek'li Türk Kızın sözleri, yıllardır tarihî bir uyarı olarak hafızamızda; "Biz burada ölürken, İstanbul'u korumak için öldüğümüzün farkında değil misiniz?" diyerek, Bosna-Hersek'te Türkiye'ye karşı yapılması planlanan bir harekete nasıl dalga kıranlık ettiklerini ve bu işten asla pişman olmadıklarını söylüyordu Serhad Bekçimiz, Evlâd-ı Fâtihân'dan kızımız!...
O kızımızın söylediklerini ne kadar anladığımız, anlayıp ne kadar tedbir aldığımız, işin başka boyutu!...
Türkiye'ye yapılan-yapılması planlanan saldırılara karşı dalga kıranlık edenler, sadece Balkanlar'da mı? Karabağ'da Ermeniler'ce katledilen binlerce Türk'ün; daha dün Gürcistan'da öldürülen binlerce Gürcü'nün; onlarca yıldır Irak'ın kuzeyinde, Araplarca, Kürtlerce, İngililerce, ABD'lilerce öldürülen Türkmenler'in; Filistin'de İsrailce-Yahudilerce soykırıma tabi tutulan Filistinlilerin, niye öldürüldüklerini, onların da hâlâ niye korkmadıklarını anlayamayacak mıyız?
Kapı komşumuza eşkiyanın saldırdığı bir günde, çelik kapılarımızı kapatarak evimizde emniyetteyiz diyebilir miyiz? Var mı böyle bir korkaklık, var mı böyle bir diplomatlık?... Dört tarafımızda, kapı komşularımıza saldırılar var! Ki bu komşularımızın tamamı en az 400 yıl tebaamız! Ki bu komşularımızda, nüfusumuzdan daha fazla yakın akrabalarımız var!...
Düşünmez miyiz; "Neden Kerkük Kürtleştirilmek istenir?"
Düşünmez miyiz; "Neden Karabağ Ermenileştirilmek istenir?"
Düşünmez miyiz; "Neden Gürcistan Ruslaştırılmak istenir?"
Düşünmez miyiz; "Neden dolma kalemler ağız birliğiyle Ordumuz'a saldırır?"
Kapımızın önüne, bahçemize sahiplik edemeden yatak odamıza ne kadar sahiplik edebiliriz? Devlet olarak, devlet olmayı-devlet kurmayı-devlet kalmayı başarmış Milletliğimizin farkında olamadan nasıl devlet olarak yaşarız?...
Güneydoğu; -atlaslardan da belli olur- dağlık taşlık, kıraç, kışın altı ay yolları kapanan, ekilemeyen biçilemeyen, bu yüzden de orada ikâmet edenlerin yüzde doksanının kaçakçılıkla geçindiği bir atıl coğrafya!...
Ama dünyanın daha doğrusu Haçlı'nın "Yedi Düvel "adıyla yüklendiği günlerde, daha önce Haçlı Seferleri'nde oralar vatan kalsın diye ne kadar can vermiş, ne kadar kan akıtmışız bilenimiz var mı? Bilenlerden hatırlayanımız var mı? Hatırlayanlardan ısrarla hatırlatanlarımız var mı?
Bu kadar aymazlık olabilir mi? Eğer bu günkü olaylara yaklaşımımız hâlâ; "İstikrarımızı hedef aldılar!" diye yorumlanabilirse; bunun adı, gaflet değil midir? Bunun adı, dâlâlet değil midir? Bunun adı ..... diye devâm etmek istemiyorum!...
Terörist; ürkek değil midir? Korkak değil midir? Tilki gibi seker, eşkiyadan da beter değil midir? Hafif silâhlarla, sinsice, kalleşçe, puştça yaklaşarak ateş edip kaçmaz mı terörist? Ağır silâhlarla saldıran terörist mi olur muş? Ağır silâhlar, nizâmi ordularda olmaz mı? Ancak nizâmi ordular güpegündüz saldırı yapmazlar mı? 300-400 kişilik bir grup ve ağır silahlarla saldıran bu grubun, bir geldiği adres olmaz mı? Saldırıdan sonra geri çekilen bu saldırganların, gidecekleri adresleri belli değil midir?
Müttefik(!)imiz, hâlâ sıcak istihbarat vermiyor mu? İnsansız uçaklarımız, onları görmemiş mi?
İki siyaset fahişemiz, yıllarca kapı köpekliğimizi yapmış alçaklarımız, Talabani ve Barzani; bunların saldıracaklarını, geldiklerini, döndüklerini bilmiyorlar mı?
Güney Osetya'da iki Rus askerinin öldürülmesi üzerine, Rusya'nın yaptıkları; devlet olmanın ne anlama geldiğini, ne yapılması gerektiğini ve yapılırsa dünya jandarmasının nasıl geri basacağını anlatmadı mı yönetenlerimize?...
Siyâseten, net tavırlı olmaz-olamazsak; dış politikamızda, devletler arası dilde korkaklığın -nezâketen tedbîrin- adı olan diplomasiden başka bir şey yapamazsak; ağır silâhlarla saldıran bu güçlerin adreslerinde, sahiplerinden, destekçilerinden anında, sıcağı sıcağına hesap sormazsak; hesap soralım mı, sormayalım mı diye işgâlci kapı komşumuz ABD'den haber/direktif almadan harekete geçemezsek Ordumuz ne yapsın?...
"Ordular! İlk hedefiniz Barzani'nin merkezi!" diye komut veren bir Cumhurbaşkanı olsa, millet yuhalar mı?
"Ordular! İlk hedefiniz düşmanın ağa babası!" diye destek veren bir Meclis olsa; Kırıkkale'de hem AKP'li, hem MHP'li milletvekili yuhalanır mı?
Hükümet edenler; milleti dinleyin ve milletin istediği-beklediği tâlimâtı Ordumuz'a verin! Ordumuz, gerekeni yaparken; ABD'nin askerlerine ettiğiniz duanın, yarısı kadar dua etseniz de yeter! "Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfâdı" bu ordu, 1400 yıl önce, en "Makbûl Ağız"dan dualıdır zâten, sizin duanız olmasa da olur!...
"TÜRK'ÜM VE DÜŞMANIM SANA KALSAM DA BİR KİŞİ" M.Kemâl
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: