Çarşamba, Temmuz 08, 2009

FETULLAHÇI'YA CEVABIM...

İnternet site ve gruplarında, ismi bende mahfûz bir Fetullahçı, neden icabetmişse veya hangi yazımdan rahatsız olmuşsa bilmem ama bana cevap verme zahmetinde bulunmuş. Sağ olsun var olsun demek ki ben fakîri Fetullahçılar da okuyormuş sevindim ve bilvesîle Fetullah GÜLEN hakkında neler düşündüğümü, dilimin ve gücümün yettiğince bir daha söylemeğe sebep buldum!
Ûlemadan olsam veya popüler ilâhiyatçılarımızdan olsam hemen beni de zındıklıkla ithâm edebilirlerdi ama "Kuvva-y-ı Seyyâre" bir Müslüman Türk olduğum için ve Allah emri Kur'an'dan başka mürşît, sahih hâdis ve sünnetlerden başka taklide değer tavır tanımadığım için, bu tavrımı da hiç saklamadığım için bana ne derler bilmem, umurumda da değil!
Ve cevaba cevabım:
Sevgili Kardeşim;
Her hangi bir kişiyi sevmek veya kızmak hatta ona aşık olmak veya ondan nefret etmek için olmazsa olmaz malzeme, bahse konu kişiyi tanımaktır. Tanımadan birine sevdalanmak veya biri hakkında ahkâm kesmek, en kibar tarifle romantizm olur diye düşünüyorum ki günümüzün en büyük eksikliği de romantizmdir! Romantizmin; duygu, coşku ve sembollere aşırı kıymet verdiğini de hatırlarsak sizi ve sizin gibi düşünenleri romantik olarak tarif eder ve rahatsız da olmam.
Resmi bir ziyârette bekleme odasındaki bir dergiden tesadüfen okuduğum bir şöyleşiden aklımda kalanı da aktarayım: Solcu hatta marksist, adını hatırlayamadığım bir Ordinaryüs Prof.umuzla yapılan söyleşide; "Neden tanınmıyorsunuz?" sorusuna verilen; "Sansasyonal bir hadise veya sözle popüler anlamda tanınmaktansa hiç tanınmamayı ama sadece bilinmeği tercîh ederim. Düşünce adamlarının, yazar çizerlerin yeri geldiğinde benden bir cümle kullanması bile benim bilindiğime işârettir. Bilinmeği çok ister, tanınmaktan korkarım!" mealinde ve beni çok etkileyen bir söyleşi okumuştum. Malesef aydınlarımızın daha doğrusu aydıncılık oynayanlarımızın en büyük noksanları, sansasyonal olarak tanıdıklarının hâricinde bildikleri gerçek münevverlerin olmayışıdır. Aksi olsa romantizmin sadece aşk alanında bittiğini varsayarak aşkın sekse dönüştürülen tarifinden rahatsız olduğunu veya alkışladığını belirtenlere mecbûriyetimiz olur muydu?
Fetullah Gülen'i Türkiye'de tanımayan yok! En sansasyonal kişiden, en popüler kişiden daha popüler! Ama yine aynı Fetullah Gülen'i malesef Türkiye'de gerçek manada bilen de yok denecek kadar az! Fetullah Gülen'i bilen bir kaç kişi olsa ve sohbetlerinde, yazılarında Fetullah Gülen'den insan karakterine, doğru ve güzel ahlâka katkı verecek bir cümlesini veya öğüdünü aktarsa, sizler de romantizmden müsbet manada kurtulurdunuz belki!...
Fetullah Gülen'in dînî öğretilerin dışında söylediği güncel bir sözünü bilen var mı? Nurculukla yola çıkıp sonra etrafında cemaatleştirdiği insanları Gülenci'leştirmekten başka bir işini bilen var mı? Allah(c.c.)'ın yasakladığı; "Onlardan dost edinenler onlardandır." diye târifine rağmen "diyalog" maskesiyle onlardan dost edinmekten başka bir gayretini bilen var mı? ABD'nin reklâm ve övgüsünü Din Adamı kisvesiyle onun kadar açık yapan bir başkasını biliyor musunuz?
Fetullah Gülen, neden ABD'de ikâmet eder?
Rehin mi?
Rehin tutuluyorsa kurtarmak için şahsen her şeyi yapmaya hazırım!
Hasta mı?
Hasta ise, Türkiye de doktor ve hastanelerimiz yok mu? Nesli kendisiyle bitecek olan bekâr ve yaşı kemâle ermiş birisinin, hasretle yaşamasını gerektirecek ne var? Ülkemizde devlet ricâlinden de epeyce seveninin olduğu artık saklanmazken ve kendisinin gelmesine hukûken hiç bir mâni yokken neden ABD'de kalmakta , yeri ve zamanı geldiğinde -bana göre emredildiğinde- dünya Müslümanlarına son bin yılın en ağır zûlmünü uygulayan ABD'yi metheden vaazlar vermekte?
Türkiye'de en uzun süreli Diyânet İşleri Başkanlığı yapanlardan Muhterem M.Nuri YILMAZ'ın, resmen randevu talep etmesine rağmen yıllarca randevu alamadığı söylenirken Fetullah GÜLEN'in "Dinler Arası Diyalog"u başlatmak, İslam'ı ılımlaştırmak göreviyle istediği zaman Papa ile görüşebilmesindeki çok açık ayrıntıyı, kim bana anlatabilir?
Allah(c.c.)'ın Kur'an-ı Hakîm'de;
"Yahudiler Üzeyr Allah'ın oğludur dediler. Hıristiyanlar da İsa Allah'ın oğludur dediler. Bu onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. (Sözlerini) daha önce kâfir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan batıla) döndürüyorlar." (Tevbe-30) buyruğuna rağmen Fetullah GÜLEN'in "KÜRESEL BARIŞA DOĞRU" kitabının 131. sayfasında;
"Her kes Kelime-i Tevhîd'i esas alarak çevresine bakışını yeniden gözden geçirmeli ve ıslah etmelidir. Hatta Kelime-i Tevhîd'in ikinci bölümüne yâni 'Muhammed Allah'ın resûlüdür' kısmını söylemeksizin ikrar eden kimselere de merhâmet nazarıyla bakmalıdır." şeklindeki Allah(c.c.) buyruğuna itirâz eder gibi anladığım sözlerini, kim bana nasıl izah eder?
"HOŞGÖRÜ VE DİYALOG İKLİMİ" adlı kitabının 241. sayfasında; ".... Kur'an devamla, 'Allah'ı bırakıp ta bazılarımız bazılarımızı Rab edinmesin.' diyor. Dikkat edin burada 'Muhammedür Resûlullah' yoktur." cümlesini ve bu öğütlerden hareketle Ahmet ŞAHİN'in 17 Nisan 2000'de Zaman Gazetesi'nde yazdığı; "Mühim olan Kelime-i Tevhîd inancıdır. Hz. Muhammed(s.a.v.)'i kabul ve tasdik etmek ise şart olmayıp bir kemâl mertebesidir." sözlerini ve Ahmet ŞAHİN'i bu düşünceye sevk eden kişiyi bana kim ve nasıl târif edebilir?
"Eğer senin peygamberliğini yalanlarlarsa, kesinlikle senden önceki apaçık âyetlerle, mûcizelerle, dîni delillerle dolu sayfalarla, aydınlatıcı kitaplarla gelen peygamberler de yalanlamış inkâr edilmiş olur." (Âl-i İmran-184) Ayet-i Celilesi kimleri târif ediyor?
Ayrıca Müsned ve İbn-i Kesir'den alınan bir hâdiste Hz. Muhammed(s.a.v.)'in; "Ümmetimden veya Yahudilerden ya da Hıristiyanlardan her kim benim Peygamber olduğumu işitir de bana îman etmezse o kişi cennete giremeyecektir." kesin târifini kim, nereye koyacaktır?
Kâfirlerin, müşriklerin, ehl-i kitabın yani yahudi ve hıristiyanların içinden de insanlığa yararlı işler yapanlar vardır, olacaktır da. Allah'ın ikmâl ederek adını İslâm koyduğu yüce dinimiz elbette dünyadan tecrît bir vaziyette yaşamayı Müslüman'a revâ görmez. Ama dinimizi din, Peygamberimizi peygamber, Kur'an'ımızı semâvi kitap olarak kabûl etmeyen ve Kur'an'ın; "Kendilerine kitap verilenlerden Allah ve ahiret gününe inanmayan, Allah ve Resulünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendilerine din edinmeyen kimselerle, küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar savaşın." (Tevbe-29) diye emrettiği kişilerle, bütün Müslümanlar adına diyaloga girme yetkisini Fetullah GÜLEN'e kimler verdi?
Benim adıma; Allah(c.c.)'ın '... elleriyle cizyelerini verinceye kadar savaşın." buyruğuna rağmen, dinimin, Kur'anım'ın, Peygamberim'in düşmanlarıyla diyaloga ne hakkı ve haddi var?
Geçmişin ve geleceğin yani bütün zamanların Kitabı olduğuna inanıp iman ettiğim Kur'an hükümlerine, "HOŞGÖRÜ VE DİYALOG İKLİMİ" kitabının 155. sayfasında; "Kur'an-ı Kerim'de hıristiyanlık ve yahudiler hakkında kullanılan ifadelerin çok sert olduğu söylenir. Geçmiş dönemlerde bazı hıristiyan ve yahudilerin apaçık gerçek karşısında gösterdikleri inat, ayak direme ve düşmanlığı ifade için Kur'an'ın kullandığı üslûp, her zamanki hıristiyan ve yahudiler için de kullanılacaktır diye bir şart ve mecbûriyet olamaz. Bu tür âyetlerde sübût-u kat'iyye arandığı gibi delâlet-i kat'iyye de aranmalıdır. Yani bu ayetlerin Kur'an ayetleri olduğu kesindir fakat o ayetlerin ilk günden bu yana bütün yahudi ve hıristiyanları içine aldığı kesin değildir." açıklamasıyla Allah'ın Kur'an'da müslümanları eksik bilgilendirdiğini, Kur'an'ın bütün zamanların kitabı olmadığını düşündürmek istemiyor mu?
"Allah'ı ve peygamberlerini inkâr edenler ve Allah ile peygamberlerini birbirinden ayırmak isteyip 'Bir kısmına iman ederiz ama bir kısmına inanmayız.' diyenler ve bunlar arasında yol tutmak isteyenler yok mu; / İşte gerçek kâfirler bunlardır. Ve biz kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır." (Nisa-150-151) âyetleriyle Allah(c.c.)'ın kimleri işâret ettiğini anlamalıyım? Kur'an'ı okuyan nasibi kadar anlamaz mı? Ben böyle anladım diye kim beni suçlayabilir?
Bütün zamanlara, bütün sapanlara, saptıranlara rağmen Allah(c.c.); "Hiç şüphe yok ki Allah katında yegâne dîn, İslâmdır." (Âl-i İmran-19) kesin hükmüne itirâz edilmesine yönlendiren; Allah'ı eksik söylemekle, bütün zamanları kavrayan kesin ayetler göndermemekle ithâm ettiğini algıladığım birinin, benim adıma Dinler Arası Diyalog'a girmeğe ne hakkı ve haddi vardır?
Bir de aklımı ziyâdesiyle Vatikan'ın "İsimsiz Hristiyanlar" ya da "vaftiz edilmemiş hristiyanlar" kavramları karıştırır! Vatikan'a göre, hristiyan olmayan dinlerdeki mesîhî/hristiyanî öğeleri benimseyen kimseler 'İsimsiz Hristiyanlar'dır. Kelime-i Tevhid'le bile uğraşacak kadar cesûr olan diyalogcuların, Vatikan'ın 'İsimsiz Hristiyanlar' dediği kişiler olmadığını kim söyleyebilir?
Tekraren söyleyeyim ki din adamı değilim.
Okuduğum Kur'an'dan ben böyle anlıyorum... Allah'ın önceki dinlerin tamamını; "Hak geldi bâtıl zâil oldu." hükmüyle neshedici olarak Kur'an-ı Kerim'i indirdiğine ve peygamberlerin sonuncusu olarak ta Hz.Muhammed(s.a.v)'i gönderdiğine inanıyorum. Son Peygamber(s.a.v)'e; " Şüphesiz ki bu benim dosdoğru yolumdur. O halde ona uyun. Başka yollara uymayın. Sonra sizi O'nun yolundan ayırırlar. İşte sakınasınız diye Allah sizlere bunları tavsiye etti." (En'am,153) diye emredilmemiş mi?
Kur'an-ı Kerim'le din tamamlanmadı mı?
Hâşâ Allah yalan mı söylüyor?
Bir konuyu da açıkça ve bir daha ifade etmeliyim: Ne Fetullah Gülen'e ne de her hangi bir şeyhe tabi olanlarla asla ve kat'a bir meselem olmamıştır, olmaz da. Bana göre onlar ma'zûrdur. Dünyalarını ve ahiretlerini kurtarabilmek amacıyla bir yerlere tâbi olurlar. Fakat Allah adıyla kandıranlardan Allah'a sığınırım!...
Allah(c.c.)'ın ahkâmından başka hüküm tanımam, Peygamberimiz'in sünneti haricinde taklîde değer uygulama tanımam. Allah(c.c.)'ın ve Son Peygamberi'nin bütün haram kıldıklarını helâl sayan, Allah(c.c.)'a teslis inancıyla âdemiyet veren sapkınlar ve Allah'ın gâzâbına uğrattığı/uğratacağı yahudilerle-hristiyanlarla diyaloga, bir Müslüman olarak benim asla rızam yoktur...
Hatta acze düşüp elleriyle cizyelerini verinceye kadar savaşmayı da bir Allah buyruğu olarak kabul eder ve îman gereği bilirim...
Gözümüzün önünde, gözlerimizin içine baka dindaşlarımızı katleden, ırzlarına tasallût eden haçlı ile diyalogumuzun sadece "... küçülüp elleriyle cizyelerini verinceye kadar savaşın." şeklinde olması gereğine inanır îman ederim. Ne Kur'an hükümleri ve Peygamberimiz(s.a.v.)'in hadislerini eksik bulanlarla, ne de ABD askerlerine dua eden dincilerle müştereğim olmaz, olamaz.
Küfür milletlerinin; dinleri birbirine yakınlaştırma, dinler birliği, dinler arası diyalog ve kardeşlik, medeniyetler arası diyalog isimleri altındaki faaliyetlerinin tamamını; küfür ve dinsizliği yaymak, her şeyi mübah görme mantığını yaymak, İslami öğretileri ortadan kaldırarak fıtratı bozmak mücadelesi olarak yorumlarım ve bunların şerrinden Allah(c.c.)' sığınırım...
Yahudi, hristiyan, müşrik hatta putperestlerden de insanlık yararına işler yapılmasına Allah(c.c.)'ın cevâzı varken, bozuk saatin bile zamanı günde iki kere doğru gösterdiği bilinirken Fetullah Gülen'in de doğru bazı işleri olmalıdır elbette! Kendi ülkemde Türkçe, eğitim dili ve resmi dil olmaktan nerdeyse çıkarılıyorken, Türkiye'de Türk'üm demek nerdeyse suç olarak tarif edilmeğe başlanıyor ve bu tarifin oluşmasında Fetullahçıların katkıları en fazlayken bizim anlamını bilmeden Kur'an lafzını okumamız gibi, anlamını bilmeden Türkçe şarkıları, İstiklal Marşını birilerine öğretmenin fayda ve dünya insanlığına katkısını da birilerinin bana anlatması gerek...
Allah hükmü olan; "Bilerek hakkı batıl ile karıştırmayın,hakkı gizlemeyin." (Bakara,42) Ayet-i Celilesi'ni de hatırlatarak, son noktayı yine Erzurum âvâmının ağzından söylemek isterim: " Can sizin, Cehennem Allah'ın ."
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN SÜTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: