Cuma, Temmuz 17, 2009

TÜRK'ÜM, HAYATTAYIM DÜNYA!...

Küffar, dünyanın her yerinden Haçlı gözüyle Türkiye'ye ve Türk'e bakarken ben de Türkiye'den dünyaya Türkçe cesâmet ve azametimle bakacak, Türkçe sesleneceğim.
Ben, Türk'üm Heeeeey!
Dünyanın neresinde sorsan, ordayım! Her yerde açık adresli, her yerde göz önündeyim. Nerede medeniyet varsa oradayım. Atı ilk ehlileştiren, demire ilk şekil veren, gittiği her yere tuvaleti, hamamı, yıkanmayı, tehâreti öğreten, tarihini taşlara yazan, gittiği yerlerden tekrar tekrar geçeceğini bildiği için güzergâhlarına kervansaraylar kuran benim!
Geçtiğim yere yaptığım köprüler, konakladığım yere kurduğum hanlar, durduğum her yerde yükselttiğim minareler-kubbeler, açık adreslerim!...
Ben Türk'üm;
Dünyanın neresindeki mazlûmdan sorsan beni yanında gösterir! Dünyanın neresinde işgal-zûlüm görmüş varsa sorsan adıma; ya Mete der, ya Atilla der, ya Emir Timur, ya Sultan Alparslan der, ya Osman Beğ, ya Fatih, ya Yavuz, ya Atatürk der ve kurtarıcı olarak adresimi gösterir!...
Ben Türk'üm;
Sığmam zamana ve tarihe, yazılanlarla taşarım kitaplardan! Destanlarda, efsâneleşmiş mütevâzi kıssalarda daha fazla bulunurum ben! Firdevsi'nin Şehnâme'sinde, şuuraltına hakimiyetimle Zal Oğlu Rüstem'i tepesine vurduğum bir yumrukla beline kadar toprağa çakan, İranlılar'ın Efrâsiyap dediği Tûranlıların yenilmez Başbuğu Alper Tunga benim!
Tarihin ilk siyâsi ihtilâlini yapan, kırk kişiyle Çin İmparatorluk Sarayını basan, ölümü öldürerek yüz yıllardır öldürülemeyen, kırk kişinin yiğitçe ölümüyle Göktürkler'in hürriyetini sağlayan ölümsüz Kürşad'ım ben!
Dünyayı iki kişiye az, bir kişiye çok bulan benim! Dünya benim, ben Türk Dünyasıyım!...
Mertçe savaşmaya cesaret edemeyen Avrupalı ortaçağ yobazlarının; "Türk geliyor!" diye analarının kalbine terbiye malzemesi, meydanlarda başları yerden kalkmayanların "Tanrı'nın Kırbacı" diye korku olarak yüreklerine giren Atilla benim!
Dünya bana dar, kabir bana çok geniş! Savaş bana düğün, şehâdet yeniden doğuş! Ölümlerle eğlenen tunç yürekli Türk benim!...
Dünyaya, hakimiyetin işgalle değil fetihle mümkün olduğunu, gönüller fethederek öğreten benim! Benim olduğum yerde hakkaniyet, olduğum yerde adâlet olur. Mazlûm, zâlime karşı cesûrdur olduğum yerde! Hâin en büyük korkusunu, bana ihânetinde yaşar! Hainliğe karşı tarihten şerbetliyim ben!
Girdiğim her uğraşta öldüremeyen darbe biraz daha güçlendirmiştir beni! On binlerce yıldır binlerce ölümcül yara aldım! Yaralandım, zayıf düştüm, zorlandığım oldu ama en bittim zannedilen anda yeri yerinden oynatarak kalkan Türk benim!
Kendilerini güçlü zanneden zalimler, işgalci saldırgan korkaklar yeniden kalkacağım günlerin yaklaştığının farkındalar ki dünyanın her yerinde Türk'e saldırıyorlar!
Tarihte bütün zâlimlerin, bütün psikopat işgalcilerin kelleleri benim kılıcımla mazlûmun ayakları dibine düştü!
Başlıya baş eğdirip dizliye diz çöktürerek halkları milletleştiren tek erk benim! Ben Türk'üm; dört yanımda düşman kalmayıncaya kadar her yöne sefer düzenleyip asayişi temin etmek teamülümdür. Önümde, arkamda, sağımda, solumda kendini bana düşman gören, geçmişte tokatımı yemişlerin acıları geçmiş olmalı ki bir işler karıştırıyorlar!
Türk'ün dönüşünün ihtişâmını, Türk'e kefen biçenin sonunu, dünya bir kere daha izleyecek demek ki hem de çok yakında!
Güçlüden korkarak diplomatlık benim işim değil! Ben Türk'üm; benim işim hakimiyet, benim sanatım savaş! Tarih yapmak için muhteşem sanatımı bir daha göstermem gerekir ve yüz bin çeri bir araya gelirsem, bir buçuk milyarlık Çin'i bir daha beşyüz sene Çin Seddi arkasına mahkûm ederim evelallah!
"Ölmek, ölmek; hırlamaya ne gerek?" diye on binlerce yıldır ölüme meydan okuyan benim! Ben Türk'üm heeeeey! Ben Türk'üm dünya!...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: