Cuma, Mayıs 27, 2011

ESKİLER, ESKİCİLER; ZİYÂNDAKİLER...

"İki günü aynı olan, ziyândadır." diye gelişmeyi öğütleyen bir Paygamber'in ümmetiyiz. "Hiç ölmeyecekmiş gibi çalış, yarın ölecekmiş gibi ibâdet et." diye hayatı dengeleyen bir dînin mensûbuyuz da bugünü dünden kötü olanların halini, nasıl tarif etmek lâzım?
Hayata yenilmiş müflîslerin; "Eskiden..." diye başlayan anlatımlarını, anlamak mümkün ama genelde böyle başlayan sohbet, dinleyeni sıkar! Çünkü herkesin "eskiden"leri var ve hiç kimse, kendi "eskiden"ini, başkasının "eskiden"i ile kıyaslamaya tenezzül etmez!
Eskiden, hepimizin dede-ninelerimiz, ana-babalarımız; sıkıştığımızda mesele ne kadar büyük olursa olsun şikâyet edebileceğimiz büyüklerimiz vardı, şimdi yok!
Eskiden; Sarı Paşa, Gâzi Paşa, Atatürk ünvanlı, "Bağımsızlık karakterimdir." diyen gök gözlü Paşamız vardı. Şimdi yok! Eskiden, hem de daha dün; "Gerekirse kan dökeriz! Ne mozaiği ulan?" diye Türkçe kükreyen, Son Başbuğ Türkeş vardı. Şimdi yok! Dün varolanlar, bugün yoklar diye ziyanda mıyız?
Hz. Peygamber(s.a.v.)'imiz ve fizîken fâniliklerini-yokluklarını bildiğimiz ama her zerremizde varlıklarını hissettiğimiz manevî büyüklere rağmen ziyanda mıyız?
Gösterilen yoldan, öğretilen ahlâktan, bırakılan mirastan uzaklaşarak kendimizi harâb eden biz mi, aklımızı yeterince kullanmayan biz mi, yoksa "Niye biraz daha fazla bırakmadılar?" diye tembelce sitem ettiğimiz "eskiden"imizdekiler mi kabahatli?
Yeniden diye yarın ne yapacaklarını bilmeyen, Haçlı tâlimatlarıyla Şühedâdan, Gâzi Paşa ve arkadaşlarından intikâl eden Millî Miraslar'ı hoyratça harcayan; sahip oldukları ikbâl ve istikbâllerini borçlu oldukları Cumhuriyetle hesaplaşmaya niyetlenen; camileri işgalci Haçlı atlarına ahırlıktan kurtarıp minârelerden yeniden Ezan-ı Muhammedi'yi inletenleri unutarak laiklikle hesaplaşmaya soyunan kişilerle mi istikrâr sürecek?
Bu işbirlikçilerle mi, Haçlı ile NATO adına Libyalı müslümanlara bomba yağdıran 'Haçlı Müslümanlar'la mı, müslüman katleden haçlı'ya dua edenlerle mi, bunlara yağcılığı-yalakalığı entellik sayan, dönen-değişen-gelişen ucuz dolma kalemlerle mi ziyândan kurtulacağız?
Eski, eskiden, eskici kavramları neye yarar? Yenilemezsek, güncelleşmezsek, yenilikçileşmezsek yani tekâmül etmezsek ziyanda değil miyiz?
Kırk yıllık ülkücünün, 68 Kuşağı'nın, Milli Görüşçünün eskisi-yenisi mi olurmuş? Kim, kimle dalga geçiyor?
Hepimiz askerlik yaptık. Hepimiz, eski asker miyiz? Hepimiz, eskiden çocuktuk. Kime "eski çocuk" denilir? Dense komik olmaz mı? Kaç kişinin, sadece kavga-didişmelerle hatırlanan ve çocukluk arkadaşı diye iftira edilen kişiyle dostluğu vardır? Çocukluktan sonraki gençlik ve delikanlılıkla başlar herkesin "eskiden"i.
Ve hepimiz; "eskiden"imizde ahlâksızlığını, dönekliğini, oyunbozanlığını bildiğimiz, hatırladığımız kişilerin ayıplarını kapatmak öğretisiyle; güzel ahlâk adına, adamların ahlâksızlığına yataklık yaparız ve ahlâksızlıkta istikrârlı ahlâksızlara; güzel ahlâk, sırdaşlık, ayıbı saklamak gayretiyle yenik düşeriz! Şimdi sorgulamak gerek: Bu dönekler mi, kalleşler mi, ahlâksızlar mı; yoksa onlara -güya- doğru yapıyormuşça tanıklık ederek susanlar mı suçlu?
14 yıldır; bütün "eskiden"lerini inkâr ederek Bahçeli'ye yakın olmaktan, O'nun sâyesinde edindikleri makamdan başka hiçbir özellikleri olmayan, bugünleri dünlerinden kötü ziyandakiler yüzünden milyonlarca Ülkücü azap çekiyor! Eskiler; eskici kapısında, "eskiden"lerini satarak, inkâr ederek atıklaşıyorlarsa kim, ne yapabilir?
14 yıldır; "yanlış söylem-yanlış uygulama"larla; eskiden de hiçbirşey olmayan hiçlere tahammül edenler mi; mevcût içinden seçerek hiçleri bir yere oturtmaya mecbûr kalan Bahçeli mi; hiçliklerini, "eskiden"lerini bilerek 14 yıldır susan, biz mürâiler mi kabahatliyiz?
Hepimiz birbirimizi biliriz! Malûm iğrenç komploya figüranlık ederek hiçlik yanında aptallıklarını da tescilleyenlere, ufak bir ikâzımız var: Yeter oldunuz! Çekilmez oldunuz! Ya susun ya da susun artık! Susun da sükûtu ikrârdan sayarak selâmınızı almaya niyetlileri kaybetmeyin vesselâm...
"YÜRÜMESİNİ BİLMEYEN İT, ÜRÜMESİNE KURT ÇAĞIRIR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: