Perşembe, Ekim 06, 2011

DOLMA KALEM'İN BİRİ!...

Bazen bazı insanlar; flaş gibi parlar, zirveye paraşütle atılır, yüksekte başları döner, paldır-küldür aşağı yuvarlanırlar ve ne düşerken, ne de düştükten sonra kimsenin umurunda olmaz! Zirvede bir görüntüye ihtiyacı olanlar, çıkardıkları figüranın tepe-taklak yuvarlanmasıyla ilgilenmezler bile! Onlara lazım olan görüntü alınmış ve figüranın rolü de bitmiştir!
Paraşütle yükseltilenler, başbakan da olsalar, bakan da olsalar, emirlerinde yasal güçler de olsa, yuvarlanarak dibe indiklerinde, zirvedeki halleri hatırlanılmaz bile! Onlar sağken ölmüşlerdir! Zirvedeyken yok olmuşlardır! En şiddetli sevmeyenleri bile küfüre layık görmezler! Öyle yok olmuşlardır.
Bir de tam aksi olaylar, adam gibi adamlar vardır!
Karış karış, tırnaklarıyla toprağı yırta yırta, ilmek ilmek sevgi örerek, çıkılması en zor zirvelere çıkarlar! Sayısız gönüllerde Sevgi Tahtı'na taçlandırılarak otururlar! Bu sevgi yürekli adamların, taçlandıkları gönüllerin tahtları da mütevâzîdir! O mütevâzi zirveler, sevgidendir. Bu gönüller tahtına oturanlar; "Ölümü öldürerek ölümsüzleşen" sevgi şehitleridirler! Bu Sevgi Yiğitleri; kalleşçe, kahpece, zalimce, alçakça öldürülseler de ölmezler! Öldürülemezler!
Onları yüreklerinde sevgiyle yaşatanların duâları, ölümsüzlük sırlarıdır! Onlara uzanan kahpe ellere edilen bedduâlar ise sağken çürüyen leşlerin yüreklerine saplanan korku hançeridir!
Ülkü Ocakları Eski Genel Başkanı, BBP'nin merhûm Genel Başkanı, "Temiz Siyâsetçi" ödüllü, isteyen herkesin her zaman ulaşabildiği, lazım olduğu her yerde -dünyanın neresinde olursa olsun- çağırılmadan dostunun yanında olabilmek vefâsının sahibi; gül veremediklerine gülüvermesiyle bilinen güleç yüzlü; çileye tevekkülle kafa tutmuş, işkence örs-çekicinde çelikleşmiş bir irâde olan Muhsin Başkan'dan, Şehit Muhsin YAZICIOĞLU'ndan, birdenbire bahsedilmeğe başlandı! Elbette hakkında ne söylense, ne kadar söylense az ama artık öldürülmesi mümkün olmayan bu "Ölümü öldürerek ölümsüzleşen" Yiğido; mevkili-makamlı hiçlerin, mallı-mülklü-paralı cimri fukaraların sanki rüyalarına girdi! Sanki birilerinin başına saksı düştü!
"Tarlasını sürenler"i, kimseye söylemeden kendiyle götürdü gerçek divanda hesaplaşmak üzere! Yıllarca hücrelere, sadist işkencelere rağmen ülküdaşlarının morali bozulmasın diye onlardan önce tahliyeyi reddeden bir yiğide; sağ hiçler, çürük piçler "Gizli Tanık" iftirasına niyetleniyorlar!
İthal mürekkepli Dolma Kalemler'in en taraf'larından biri, güya methederken satır arasında; "O, derin yapıyı çok iyi biliyor ve kendisi dahil daha önceden kullanılan hiçbir milliyetçinin, yeniden kullanılmasını istemiyordu ve o, bütün bunlara engel oluyordu." diye ağzından yellenmiş!
Bu karışık uzuvlu; uzaktan kumandalı, belli! Okyanus ötesinden ithal mürekkeple dolu, belli! BOP Eş Başkanı'na herkesten fazla vuvuzelalık ettiği, belli! Taraf'tarlığı, amigoluğu, yalakalığı tescilli! Türk'ten, Türk Milleti'nden, Türk Milliyetçileri'nden, Ülkücülerden; korktuğu da belli ki bu korkuyla; "İt korktuğuna ürür!"ce, Bozkurtlara habire saldırır!
Daha dört ay önce, Devlet Bahçeli'nin Diyarbakır Mitingi öncesi, gözaltına aldırılan -aralarında benim de olduğum- 17 Ülkücü hakkında; "Bunlar son derece tehlikeli bir grup! Bunların içeride olmasıyla dışarıda hiçbir şey olmaz anlamı çıkartılmamalı..." dediğini, hızını alamayıp; "Bunların ülkücülükle uzaktan yakından alakaları yok. Bunlar türkücü! Hatta bunlar rahmetli Türkeş döneminde Türkeş'in de bunları dışlamış olduğu, çek-senet tahsilatı yapmak isteyen, iş adamlarına çöken insanlar ve bunların bence derinle de irtibatları var." diye ahkâm kestiğini unutup; "Üç Dev Adam: Muhsin Yazıcıoğlu- Yusuf Ziya Arpacık- Erdem Karakoç" diye methiye yazmış!
Biri ölümsüzleşmiş, diğer ikisi sağ olan bu üç Millet Evlâdının devlikleri doğru! Onlara "Ülkü Devi" sıfatını Türk Milliyetçileri vermiştir. Bütün Ülkü Şehitleri ve Gâzilerine "Ülkü Devi" sıfatını lâyık gören millî ferâsetli Ülkücüler, hangi ağıza hangi sözün yakışacağını bilirler!
Ülkücü ferâset; biri Hak Dünya'da olan bu üç efsâneden, sağ olan ikisininin, Rahmetli Yazıcıoğlu MHP'den koptuktan sonra, karşılaşırlarsa selamlaşmanın ötesinde siyâseten hiçbir ilgilerinin olmadığını da bilir! Biri, rahmetli olmadan yıllar önce MHP'den ayrılmış, diğer ikisi inadına ve hiç sapmadan MHP'li bu üç efsâneyi, birlikte anmanın altından ne çıkacağını da dikkatle bekler!
Ülkücü ferâset; bir zavağın, bir muhabbet tellâlının bir delikanlıdan niye övgüyle bahsettiğini ve onu böyle konuşturan sebebin ne olduğunu da bilir!
Böylesi bir fırıldağa, dolma kaleme, gınnabı başka ellerde olan böylesi bir topaça niye bu kadar zaman ayırdım diye bana kızılacak biliyorum! Ama bu topaçlara karşı galiba çok sustuk!
Aslında biz onları, kısırlaştırılıp sokağa terk edilen küpelilerden sayarak yok farzediyorduk ama onlar sustuğumuzu sanmışlar! Kurt yürümesiyle it ürümesiyle bilinir vesselâm...
TÜRK TÜRK'Ü KORUMAZSA TANRI TÜRK'Ü KORUMAZ.
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

1 yorum:

mahmutemin dedi ki...

Anladım üstad, bu dolma kalemin bugünkü yazısı da bu konu üzerine, öylesine ustalar ki, inandırmak, kandırmaktan yana kimseler ellerine su dökemez. Dikkat edersiniz ‘diline vurmuş’ artık konuşmaları da anlaşılmıyor. Dikkat edersiniz, ‘keline vurmuş’ artık gözlüğünü de taşıyamıyor. Dikkat edersiniz ‘beline vurmuş’ artık nesilleri ile de anlaşamıyor. Ne yapalım… Bu da geçer Yâ Hû…
Selametle…