Pazartesi, Aralık 12, 2011

CADILAR BAYRAMI GEÇMEMİŞ MİYDİ?

BOP Eş Başkanı, Dünya Lideri, Dokunmanın ibâdetten sayıldığı, AKP Genel Başkanı Başbakan hasta! Allah(c.c.) şifâlar versin...
İslâm'da ve İslâm öncesi Türk kültüründe "cadı" var mı bilmiyorum. Türk destanlarında, masallarında, hikâyelerinde cadı tarifli kadın hatırlamıyorum. Varsa da ben bilmiyorum.
Cadı, Cadı kazanı gibi kalleş ayak oyunlarının sistemleştirildiğini ifâde eden kavram da bize "Tekdişi kalmış canavar" Batı Medeniyetinin aşılaması!...
Muharrem Ayı'nda mütedeyyîn müslümanların, sünnîlerin, âlevîlerin kazanlarında âşûrâ kaynarken, Türk milleti bu mâtem ayında komşularının gönlünü biraz daha kazanmak için âşûrâ pişirip dağıtırken "Cadı Kazanı" da fokur fokur kaynıyor, kaynatılıyor!
Ateşe koyulan ve soğuk kazan içinde önce ılınmaya, sonra ısınmaya, sonra kaynamaya doğru giden fiziksel zaman yolculuğunda, cadı kazanında bir de kurbağa var! Ya öldüğünü anlayamadan pişecek, ya da piştiğini anlayamadan ölecek!
Böylesi bir psikopatlık, ancak ve ancak cadılarda olur! Böylesine bir insafsızlık, ancak ve ancak gayr-ı müslîm, Türk olmayan sadist psikopatlarda olur! Cadı kazanı kaynatılıyor, kaynıyor!
Ben hiç cadı tanımadım!
"Kadının fendi, erkeği yendi." gibi bir tekerleme duyarız ama o kadın bile asla cadı değildir! En ağır ifâdeyle hafif meşrep olan o fentbaz kadın, çok güzeldir! Ona teslîm olan, fendine yenilen erkeğin geçerli bir ma'zereti vardır!
Cadı Kazanı'nın aşçısı, ABD Dışişleri Eski Bakanı, -fizîken de tam cadı- Condolezza Rice 07. 08. 2003 günlü Washington Post gazetesindeki "Transforming The Middle East – Ortadoğu’yu Dönüştürmek." adlı makalesinde; Fas’tan Basra Körfezi'ne kadar Ortadoğu'daki 22 devletin rejiminin, sınır ve haritalarının değiştirileceğini, Türkiye’nin de bunların içinde olduğunu yazmış, duyurmuştu!
Domino Etkisiyle Fas'tan başlayan ve hızla yayılan "Arap Baharı" adlı yıkımı, Müslüman kıyımını, dünya ile berâber naklen izledik! Sadece izlemekle de kalmadık, NATO üyesi olmamız hasebiyle Haçlı ile berâber Müslüman ülkelere "demokrasi bombaları" nın atılmasına katıldık! Çünkü BOP Eş Başkanı'ydık ve bunu, Amerikan Dış Politika Derneği (FPA)' nin 10 Haziran 2005'teki toplantısında; "Biz Türkiye olarak, bildiğiniz gibi, Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika İnisiyatifi çalışmalarında rol aldık. Eşbaşkan olarak bu süreci işletmeye devam ediyoruz." diye bizzat Başbakan açıklamışlardı! Bu onurlu görevi, bir kaç yerde daha açıklamışlardı!
Cadı Kazanı ocağa koyulmuş, RTE şahsında Türkiye kurbağa edilerek kazana atılmış ve ateş yakılmıştı! Olanları, su ısındıkça kazandaki kurbağanın gittikçe güç kaybederek zıplama, kazandan çıkma gayretlerini, içimiz burkularak izledik! Hâlâ izliyoruz!
Korkaklığın içerde demokrasi, dışarda diplomasi diye alalandığını yıllardır bağırır dururum!
Son on yılda el değiştirilen sermâye gibi "Elden ele gezen güle- beş on damga yemiş pula" dönen Yaygın Basın'ın önde gidenlerinden birine göre; "Diplomatik kaynaklar: Suriye'de halka yönelik aşırı güç kullanımı her geçen gün artıyor. ... Suriye’den Türkiye’ye toplu göç olasılığına karşı tedbirleri düşünmeliyiz. Ciddi bir devlet her türlü tedbiri masaya yatırır, bir yol haritası hazırlar. Bu senaryolar içinde sınırda tampon bölge oluşturma da var. Ancak tampon bölge veya diğer tedbirlerin konuşulması uygulanacağı anlamına gelmez." demişlermiş!
Kim demiş? Adları diplomatça saklanan diplomatik kaynaklar! Yâni Cadı Kazanı ateşini körükleyen cadılardan biri! Dünya Lideri, Dokunmanın ibâdetten sayıldığı, BOP Eş Başkanı Başbakan'a yağcılık yarışındaki bir "Cadı Kazanı" aşçı yamağı da duyuruvermiş!
Ey Milletim! Türk Milleti!
Sana, senin adına haykıran evlâtlarını duyurabilmek için ne yapmak lâzım? Artık bizi duy ve duyduğunu hissettir Allah aşkına! Cadı Kazanı'ndasın, kaynatılıyorsun!
Türk Milleti! Silkin (titre) ve kendine dön!
"TÜRK'E BAŞ OLAMAZ TÜRK'ÜM DEMEYEN"
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: