Cuma, Aralık 16, 2011

"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."

Acemilerin ve çocukların elinde tehlikeli, aşçı ve ustaların elinde mükemmel bir alet olan keskin bıçağa benziyor sanalağ denilen internet dünyası...
"Sarhoşun mektubu okunmaz." diye biliriz. Ben sanalağın sanal sarhoşlarının esâmisinin okunmaması taraftarıyım. Bakıp görmek, sonra görmezden gelmek veya yok farz etmek, daha akıllıca gibi! Hem sanal bir dünyadalar! Hem, bir mahlasla yazıp söylüyor, genellikle sövüyorlar, hem de her biri, ayrı bir 'He Man'! İçlerinde ne mahlaslarla kimler yok ki! "Deliler!" diyesim geliyor ama delilere kıyamıyorum!
Bazen on ikiden vuran atıcılar da çıkmıyor değil! Meselâ; "Cama bakmakla camdan bakmak farklıdır!" diye bir cümle gördüm. Cama bakmakla camdan bakmak farklı şey! Cama bakınca lekesini, camdan bakınca istediğiniz şeyi görürsünüz diye biraz değiştirip aklıma yazdım. Bu kazanımımdan hareketle dışardan camımıza ve camımızdan dışarı bakmaya niyetlendim.
Son yıllarda binalarda çok cam kullanılıyor. Camdanmış görünümlü, harika binaları her görüşümde de; "Sırça köşkte oturan, komşusuna taş atmamalı!" atalar uyarısını hatırlıyorum nedense! Sırçadan yani camdan yapılmış köşk deyince de aklıma, muhteşem görünümlü Genel Merkez Binalarında oturup camdan, fiske ile taş atanlar geliyor ve öfkeleniyorum!
Çocukluğumda, haşarı bir mahalle belâsıydım! Okulda olmadığım zamanlarda, misafirliğe gidecek komşu teyzeleri bekler ve evi kilitleyip uzaklaşır uzaklaşmaz, sapanımla camlarına saldırırdım! Kırılan cam şangırtısını seviyordum herhalde! Ben kırmamış olsam da mahallede her kırılan camın bedelini, Babam Rahmetli itirazsız öderdi! Bir keresinde ben köydeyken gelen komşuya, mahallede olmadığımı kesin bildiği için cam parası vermemiş! Ben bunu öğrendikten ve bir komşu teyzeden aldığım kalıcı-dayaklı öğüt(!)ten sonra, cam kırmayı terk etmiştim!
Yakın bir geçmişte, sırçadan binadaki MHP Genel Merkezcilerine hitâben; "Elinden en sevdiği oyuncağı alınmış haşarı çocuk gibiyim ve öfkeyle evimizin camlarını taşlıyorum! Oyuncaklarımı geri verin!" diye bağırmış, yalvarmıştım! Duyulmamıştım tabi!
Sonra, sırça Genel Merkez Binasında camdan, gelip geçene taş atanlara cevaben sırça köşk taşa tutulunca, ben taşlamaktan vaz geçtim!
Sırça köşkte camdan bakarak AKP'yi gören Bahçeli'nin; "Başbakan’ın sağlıkla alâkalı bir döneminde bu partiyi kurmuş şahsiyetler arasındaki gerginliğin gerçek sebebini anlamakta yetersiz kaldık! Başbakan inşallah kısa sürede sağlığına kavuşur, partide bir çatlağa izin vermez." sözlerine şaşıranlardanım!
Meclis aritmetiği ortada tamam! Sayı saymayı biliyoruz! Siyasi Partiler Yasası'nı, Seçim Yasası'nı değiştirmeden demokratlık ta ancak bu kadar olur! Demokrasilerde çare mi tükenirmiş?
AKP parçalansa, hükümet bozulsa ne olur? Demokrat olmadığım halde, ben bile biliyorum! Bir Millî Mutâbakat Hükümeti kurulur ve erken seçime gidilir! AKP'nin gidişiyle Devlet'e bir zarar gelmez ama AKP ile devam edilirse -ki görünen o- Anayasa'dan Türk adı çıkarılır, Atatürk'ten-Cumhuriyetten intikam alınır, millet 36 parçaya, halklara ayrıştırılır ve millet dağıtılınca Devlet'te kendiliğinden yok olur Allah korusun!
Sırça köşkte camdan bakıp, köşke hasretle bakanlara fiske ile taş atanlar, kafamı bozdukça, yeniden sapanımı elime alasım, sırça köşke saldırasım geliyor!
..........
Adı ben de saklı bir okuyucum, selamdan sonra; "Hak ölçülerinin müsade ettiği derecede Türk milliyetçisiyim. Satır satır tekrar okuduğum son yazınızda, hak vermediğim sadece tek cümle var; "Türk'üm. Bu ad, her unvandan üstündür." Bu beni bir Türk-İslâm Ülkücüsü olarak hayli rahatsız ediyor. Kıt aklımın ermediği veya yanlış anlamış olduğum bir mana varsa öğrenmek isterim. Selam ve dua ile. "demişler, sağ olsunlar! Ona da cevâbı, sözün sahibi versin:
"Deme bana Kayı, Oğuz, İlhanlı,
Türk'üm. Bu ad, her ûnvandan üstündür.
Yoktur Azer, Kırgız, Özbek, Kazanlı,
Türk Milleti, bir bölünmez bütündür." Ziya GÖKALP
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

1 yorum:

mahmutemin dedi ki...

Selam;
Hem kıt akıllı, hem de "Hak ölçülerini" kavrayacak kadar zeki!.. Üstadım, felaketimizin özetidir bu cümleler.
Şöyle bir inceliyorum da (sanalağ) atışmalarını...
Pess... pesss... pess..
Diyorum. Yine anlatamıyorum.
Kimlerden öğrenmişler bu saçma sapan yanlışları bilmiyorum. Aslında bir fikrim var konuda.. sonra kısmetse..
Saygılarıyla-Mahmut EMİN