Salı, Aralık 25, 2012

MİLLİYETSİZ SİYASETİN ZİLYETİ...

Bataklıkta yürüyüp paçayı çamurdan korumak zor iştir! Bataklığı çamura bulaşmadan geçtim diyene inanmak ta zordur! 
Bataklığı kurutmadan sivrisinekten ve çamurdan korunmak mümkün olmadığına göre, hedef bataklık ve bataklığı kurutmak olmalı değil midir?
Bizim siyâsilerimiz nedense bunu yapmadılar! Hatta bataklığı hedef görenleri sivrisinekden daha tehlikeli gördüler, gösterdiler!
Yıllarca rüzgâra karşı sidik yarışında yarıştırılanların yanında durarak coşanların, yarış molalarında temizlenme gayretlerine ya seyircilik yaptık, ya da yardım ettik!
Aslında Netekim General'e gasp ettirilen Devlet Başkanlığı'nda Başbakanlık yapan Özal döneminde ve ANAP'lı süreçte bazı gerçekleri anlar gibi olanlar oldu! Onlar da gerçeği anlatmaktansa yakaladıkları şahsî fırsatlarını ziyân etmemek için susmayı tercîh ettiler!
Yapay bir âfet sonrası kurulan deprem çadırına doluşan âfetzedelerin, gözlerinin evlerinde kaldığını hep izledik! Kendi evleri içine girilecek hale gelir gelmez ANAP adlı, "Dört eğilimi birleştirme" iddiasındaki deprem çadırının nasıl dağıldığını, yok olduğunu, izlemiştik aslında!
ANAP'ın çocuk elinden kaçan bir uçan balon gibi âni havalanışını ve yükseldikçe atmosfer basıncının azalması sonucu iç gazının baskısıyla patlayıp yok oluşundan, gerekli dersleri almış olmalıydık aslında!
Demek ki becerememişiz! Bir musîbetin, bin nasihâtten evlâ olduğunu bilmemize rağmen hayatımıza uygulayamamışız!
Netekim General'in Anadolu'yu Haçlı arasında paylaşım projesinde üzerine düşeni yapmasından sonra Türkiye'yi dindârlar eliyle parçalamakla görevlendirilmiş Özal'lı ANAP'ın uygulamalarını; yüzme bilmeden cankurtaranlıkla görevli harîs acemileri seyrederek zaman öldürmüşüz!
Olaylara Müslüman Türk gözüyle bakan ve devleti yeniden Türk Milliyetçiliği aslına döndürmek için yol gösteren Alparslan Türkeş'i de; olaylara dindâr gözle bakıp çâreyi ümmetçilikte, İslâm Birliği'nde arayan Erbakan Hoca'yı da ya anlamamış, ya da önemsememişiz!
Alparslan Türkeş'in Türk Milliyetçiliği havuzunda ve Erbakan Hoca'nın Millî Görüş havuzunda yumurtalarından çıkan kurbağa larvalarının farkında olamamışız! Kuyrukları düşüp arka bacakları çıkar çıkmaz havuzdan zıplayıp kaçan ve aynı bataklıkta buluşarak vırraklayan kurbağaları hayretle izleyip gülümseyerek dinlemişiz!
İşe bir de Karaoğlan'ın tirübünlerdeki sol gösterip sağ vuran siyâset amigoları da karışınca kurbağa korosunun vırraklarıyla uyumaya bile alıştırılmışız!
Birinci 12 Eylül Kıyâmeti'nden otuz yıl sonra, kurbağa vırrakları arasında uyuma yeteneği kazanmış tembelleri, uzaktan seslenerek uyandırmaya çalışıyoruz ki işimiz zordan da zor!
Özal'lı ANAP'ın koro şeflerinden; "AB'nin yolu Diyarbakır'dan geçer!" diyeninin de vazgeçilmezlerinden biri; BOP Eş Başkanlığı görevini övünerek söyleyen birinin Yıkım Anayasası'nı hazırlamakla görevli Meclis Başkanı! Diğer havuz kaçkını kurbağalar da bu yıkım projesine vırraklayarak amigoluk yapıyorlar!
Haçlı'nın müslüman katliamlarına ya destek verip ya alkışlayıp ya da duâlar ederek Cihâd yaptıklarını zanneden alnı secdeliler ile "Lider uçuruma atlarsa peşinden gitmek töredendir." diyen mankurtlar, aynı Deprem Çadırı'nda teşrîfatçılık yapıyorlar! Karaoğlan'ın tirübün amigolarından "68 Kuşaklı" bazıları da, loca hizmeti ile meşguller!
Alparslan Türkeş te, Necmettin Hoca da son nefeslerine kadar bu havuz kaçkını kurbağalar hakkında bizi uyarmaya çalıştılar ama rüzgâra karşı sidik yarışına sokulan yarışçıların yanında durmayı sadâkat, alkışlamayı teşkilatçılık saymaya başlamıştık bir kere!
Erbakan Hoca'nın Millî Görüş havuzundan zıplayan, gömlek değiştirerek gelişen yenilikçiler ve Alparslan Türkeş'in Türk Milliyetçiliği havuzundan zıplayıp "Türkeş'siz MHP Kumpası" elebaşlarının; İleri Demokrasi iddiâsındaki bir Meclis'te sayısal yeterlilik olan 367'yi tamamlama uğraşlarını seyre ve bazen tahrîk edilerek desteklemeğe mecbûr kaldık!
Demokrasiden İleri Demokrasiye terfi sürecinde; güya Meclis'te grubu olan dört parti olmasına rağmen iktidar çekişmesi mezhepler, tarikatler, cemaatler arasında yaşanıyor; Türk Milliyetçileri ve Ulusalcı solcular ise bu iktidar çekişmelerinde, raketler arasında pingpong topuna döndürüldüler!
Milli Eğitim Bakanlığı; "Her türlü milliyetçiliğe karşıyız" diyen bir başbakan emrinde, millî dokuyu çözüp gevşetmek için görevli; Millî Savunma Bakanlığı "Türkiye toprakları aynı zamanda NATO'nun da topraklarıdır" diyen bir Başbakan emrinde NATO patriotlarına adres göstermekle görevli; Millî İstihbarat Teşkilâtı, "İspatlamayan şerefsizdir" iddiasından sonra, "Gerekirse şeytanla da görüşür" diyen bir Başbakan emrinde, Haçlı ve şeytanla görüşmelerle görevli; Diyânet İşleri Başkanlığı, "Medeniyetler Arası İttifak'ın da Eş Başkanıyız." diyen bir Başbakan emrinde Ilımlı İslam-Pensilvanya ve mütedeyyin müslümanlar arasında ilişki sağlamakla görevli!...
Ve biz Türk Milliyetçileri, bu kadar sıkı abluka altında Türk Milleti ve Türk Milliyetçiliği fikriyâtını yaşatabilmek için ölüp ölüp diriliyoruz!
İşimiz kolaysa Allah aşkına siz de gelin katılın! Yok zorsa gölge etmeyin yeter, işi bize bırakın Allah aşkına!
Tüfenklinin yanında durmayı mahâret bellemiş av köpeğinden, kapı köpeği olmaz!
TÜRK TÜRK'Ü KORUMAZSA TANRI TÜRK'Ü KORUMAZ vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Tokkalı Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: