Salı, Aralık 18, 2007

GÜLE GÜLE FAZIL SAY !...

Ey vaaah!
Ey vah, ey vah ki ey vaaaaah!
Fazıl Say, ülkemizi terk edecekmiş!...
Dostlar;
Gündem dışı kalmaya gönlüm razı olmadı!
Mehmetçiğim arslanlar gibi PKK'nın, müttefikimiz(!)in, AB'nin, Haçlı'nın desteklediği taşeronun "Kandil"ini söndürürken; taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmamak üzere, bütün haşmetiyle sınırımızdan 100 km. ötedeki çakal inini tar-u mar etmeğe başlamışken, Fazıl Say ülkeyi terk edecekmiş!...
Sen ne zaman ülkeye gelmiştin ki Fazıl Say?!...
Sen, ülkede miydin? Mehmetçiğimin anası ağlarken ve ağlarken de "Vatan sağ olsun." diye Türkçe analaşırken; "Biz varken bu millete bir şey olmaz, yeni Mehmetçikler doğururuz." derken sen duyabiliyor muydun?
Bu cennet vatanı terk ederek kendi hayali ülkene mi gitmek istiyorsun? Durma Allah aşkına! Ne zaman gideceksin?
Senin rahatsız olduğunu söylediğin sebepleri, biz yok edeceğiz nasılsa!
Biz bu vatanı pazardan satın almadık. Biz bu toprakları, kolay vatanlaştırmadık. Her karışı için binlerce yıldır -binlerceyi çok bilerek yazıyorum- ölerek bedel ödediğimiz bu ülkeden öyle kolayca vaz geçemeyiz biz. Öyle kolayca terk edemeyiz.
Vatanlaştırmak için uğruna severek öldüğümüz bu topraklarda Türkçe nizamı da kuracağız bir daha elbette.
Bu Türkçe düzeni; her kes gibi sen de duyacak ve gelip göreceksin elbette. Düzenin sağlandığı güne, seni şimdiden davet ediyorum. Açılışımıza...
Gel ve bilmem hangi keferenin, bilmem ne konçertosunu çal bütün maharetinle! Sen ne konçertosu çalarsan çal, bilesin ki Türk Milleti olarak biz içimizden; "Çıktık açık alınla..." marşını haykıracağız bütün nezaketimizle...
Dostlar;
Bağışlarsanız, her kese erkekçe bir sohbet hatırlatarak meseleye bir de erkekçe bakalım diye düşündüm.
Hepimizin mutlaka var olan bir zampara arkadaşımızı hatırlayalım. Adı dillere düşmüş bir hayat kadınını anlatışını hatırlayalım lütfen. Zampara arkadaşımız, güya tenkit ediyormuşçasına; "Çoook güzel bir kadın haspam be!..." diye öylesine ballandıra ballandıra anlatır ki kadını, ister istemez dinleyen herkesin ağzı sulanır, nefsi uyanır...
Şimdi güya bu, vatan beğenmez "ağustos böceği"miz, AKP'yi tenkit ediyor!...
Öyle bir AKP' ki, vatanlaştırabilmek için uğrunda binlerce yıl ölerek bedel ödediğimiz bu toprakları satanların onlar olduğunu unutturmayı başarmış!
Öyle bir AKP' ki; milleti rahatsız eden dayatma yasakların tamamını lağvetmiş! Oratoryoları yasaklamış! Ordu evlerine alınmayan başörtülü şehit ailelerine inat, bütün bakanlarının başlarını örttürmüş!
Öyle bir AKP' ki; Türkiye'yi ortaçağ karanlıklarına götürürken oy yüzdeleri de %70'miş!...
Hadi oradan be!
Ortaçağ karanlıkları, bu toprakların değil, senin kaçmayı düşündüğün yerlerin gerçekleri. Oralarda bu senin korktuğun karanlıklar varken bu topraklarda medeniyetin zirvesi yaşanmaktaydı biliyorsun değil mi Fazıl Say?!...
Hadi güle güle, yokluğunu saymadan anlayamayacağım defolu Türk!...
Adres verirsen seni davet etmek için davetiyeni şimdiden hazırlarım...
Türkçe düzeni sağladığımız gün açılış yapacağız ya... Dünyaca ünlü piyanistimiz, o gün senden bağlama çalmanı isteyeceğiz bilesin. Senden davul eşliğinde zurna; köslerin muhteşem eşliğinde "Türk Konçertosu"nu kemanla çalmanı isteyeceğiz.
Umarım gelinceye kadar bu dediğim enstrümanlara da çalışırsın.
Güle güle Fazıl Say!...
Sakın çağrılmadan gelmeyesin.
"TÜRK'ÜM, BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR"
TEVEKKELTÜ TEAL'ALLAH
Selam, sevgi, dua
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: